Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '17

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Kızıma mektup

Kızıma mektup
 

Canım Kızım,

İlk doğduğun zamanları düşünüyorum da iki elimi anca dolduruyordun. İlk doğduğun gün dünyanın en mutlu insanı yaptın beni bana en güzel ismi verdin anne oldum. Sana her baktığımda şükrettim ben ve hep minnetle, hayranlıkla baktım sana, seni her kucağıma aldığımda kokun öyle başkaydı ki sanki cennetten bir çiçek açmıştı teninde, seni o kadar çok sevdim ki dünyada ki hiçbir sevgi bu kadar büyük olmaz dedim, sana her dokunuşum da seni katlana katlana sevdim. Sen hep farklıydın, akranlarından daha akıllıydın daha üç günlükken kafanı dimdik tutabiliyordun, uykunda bir o kadar ağırdı top patlasa uyandıramazdık seni, kaşların hep çatıktı. Altı aylıkken emeklemeye başladın(baban seni yataktan düşürdü), İlk emekleme vukuatın da cam sili ağzına sıkmak oldu. İlk dişin sekiz aylıkken çıktı(baban seni pusetten düşürdü), ilk kelimen tabi ki baba oldu. İlk hasta olduğunda yediğin iğnenin acısıyla anne demiştin ve bir daha da demedin. Baban daha merdivenleri çıkmadan sen baba demeye başladın. Ben işten gelince de içeri girmeyeyim diye kapıyı üstüme kapatırdın. Babalar kızlarının gerçekten ilk aşklarıymış seninle babanın arasındaki bağı arada kıskansam da her zaman beni çok mutlu ettiniz. Daha yedi aylıkken havuzdan çıkmazdın. Hatta kollukları taktığımızda kendi başına yüzebiliyordun. Ananen seni ilk denize götürdüğünde emekleyerek denize koştuğunu hatırlıyorum. Doğumgünün de yürümeni çok istedik ama sen iki hafta sonra yürüdün ama gizli gizli biz baktığımız anda yere oturuyordun biz bakmadığımız zaman yürüyordun. Küçücük bir bebekken bile kendi kararlarını kendin alırdın. Fotokopi makinesi gibiydin ne görsen aynısını yapardın, ne duysan aynı sesleri çıkartırdın. Hepimiz hayranlıkla bakardık sana, çok güleryüzlü bir bebektin annem, ne zaman dışarı çıksak sen herkesin gözlerinin içine dik dik bakardın seni fark ettiklerinde ise gülerdin. Hiçbir zaman oyun arkadaşı aramadın kendi kendine oyunlar türetip, kendi kendine oynardın. Kıpır kıpırdın bir odadan diğerine bütün gün hiç durmadan gezerdin. En çok yatak odasında yatakta oynadığımız gıdıklamaca, zıplamaca, atlamaca, kudurmaca oyunlarını severdin. Yemek yeme işkencelerimiz var mesela ilk kaşığı alana kadar başımızdan aşağı sürekli mamaları dökerdin. Sanki bir yeri acıyormuşçasına ortalığı ayağa katman, yerlere yatman, tepinmen, çığlık atman sadece ilk kaşığı alana kadar aldıktan sonra tadını beğenirsen oturup sanki az önce ortalığı birbirine katan sen değilmişsin gibi uslu uslu yemeğini yerdin. Balkonda çiçek ekerken saçtığım toprakları baban gördüğünde senin üstüne attım özür dilerim annem. Ayrıca odanı toplamamla aynı anda senin dolap kapaklarını açıp dağıtman hep bir olmuştur. Tuvalet kağıtlarını bitene kadar kopartıp kopartıp evin her yerine saçtığın için ne kadar süpürsem de ev hep dağınık olmuştur. Boyunu ilk 14 aylık olduğunda duvara kalem ile çizdik. Ben seni hep küçük sıpam, sıpa gözlüm, cennet kuşum diye sevdim.

Ben seninle anneden fazla oldum. Sanki sen doğduğunda daha iyi bir insan, daha düşünceli biri oldum. Daha duygusalım. Dünyadaki bütün bebekleri seviyorum. Harika tehlike tespitlerim var. (Oradan geçme üçüncü kattaki kadın saksıyı yamuk koymuş ya çocuğumun üstüne düşerse gibi) Ben anne olmaktan fazla senin annen olmayı sevdim. Bana göre en akıllı, en zeki, en güzel, en tatlı, en harika bebek sendin ve hala öylesin ne kadar büyürsen büyü sen benim en güzel hediyem, en büyük şansım, en sevdiğim Herşeyim, dünyam, ömrüm anlatmaya yetmedi daha da yazmalıyım dediğim her kelimem oldun. İyi ki doğdun annem seni çok seviyorum. 

 

Yazan: Çağla ALTUN

 
Toplam blog
: 21
: 604
Kayıt tarihi
: 03.09.14
 
 

Sosyolog, İSG teknikeri, Kalite Uzmanı, Denetçi, Ressam, Fotoğrafçı, Şair, Yazar, Okuyucu, Anne, Ev..