Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '06

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Kızımı kaybettim

Kızımı kaybettim
 

Dün geceden beri şoktayım. Biricik kızımı, henüz 5-6 aylık kedimi kaybettim. Bir şekilde bahçeden biraz uzaklaşınca köpekler tarafından saldırıya uğramış. Ellerimde can verdi kedim, ben onu umutla okşarken.

Aslında hiç aklımda yoktu bir kedi sahibi olayım diye. Bir gün bana gelen bir e-posta iletisinde bir veteriner tarafından aşılanan yavru bir kedinin görüntüsü gelince, bu şirin hayvanlardan bir tanesine de ben sahip çıksam diye geçirdim içimden. Hem ailemden uzak kalacağım geçici gurbet dönemimde de bana
arkadaş olurdu.

Öğlenleyin evcil mağazalarını dolaşmaya başladım. Niyetim hiç de satın almak değildi. Zaten hayvanları koruma derneğini aramış, ve onların önerdiği bir bayanla da iletişim kurmuştum. Van veya İran kedisi gibi cins bir hayvanı özellikle istemiyordum hem; kedimi bir kedi olduğu için sevmek istiyordum.

Mağazada dolaşırken yavru kedilerin bulunduğu küçük kafese baktım. Bütün kediler uyukluyorlardı. Ancak bir tanesi beni görünce ayakta bir oyana bir bu yana dönmeye, çeşitli şirinlikler yapmaya başladı. Açık kahverengi tonu ve iri gözleriyle o kadar sevimliydi ki. Dayanamadım ve temsili bir fiyata satın aldım.
Bu arada, kedi maması, kedi kumu, taşıyıma kafesi gibi kavramları da birebir tanıma olanağı bulmuştum.

Kısacık zamanda inanılmaz hızlı büyümüştü. Yavaş yavaş Garfield'a benzetmeye başlıyordum. Tüyleri inanılmaz gür ve kabarık olmuştu. Cins bir kedi almaktan özellikle kaçınmıştım ama gördüğüm en güzel kedilerden birine sahiptim. O kadar sıcakkanlıydı ki, tanıdığı tanımadığı kim olursa olsun kucağına gider, sevgi gösterisinde bulunurdu. Çok masumdu, ne kadar üzerine giderseniz gidin, sessizce miyavlamaktan öte ileri gidemezdi.

Ellerimde can verdi kedim. Belki ilk defa böyle bir şey yaşadığım için etkilendim bu kadar. Bir yara izi yoktu, bir kan damlası dışında. Ancak boğazını sıkmıştı köpekler, nefes almakta zorlanıyordu. Ben yine de ayağa kalkacak, bir şeyi yok diye düşündüm ilk başta. Ancak başından aldığı bir darbe izi yine de kendini belli ediyordu. Onu okşayarak rahatlatmaya çalışıyordum, ama yetmedi. Dört beş defa kesik kesik nefes aldıktan sonra hareketsiz kaldı. Artık başı yere düşüyordu. Yine de boncuk yeşili koca gözleri, inanılmaz göz alıcı şekilde parıldıyordu.

Ne hissedeceğimi bilemedim. Ölüm tüm netliğiyle kendini göstermişti. Cennete gitti diye teselli bulmak istemiyordum. Kendimden bir parçayı kaybetmiştim, ama bunun acısının benden başka kimse bilemezdi. Çoğu için altı üstü bir kediydi.

Gözlerimden uzun uzun yaşlar boşanırken, o akşam haberlerde gözüme çarpan bir annenin dramı geldi aklıma. Ufak kızı, kendi evindeyken bir balici tarafından tornavidayla defalarca yaralanıyor ve belki de tecavüz edilerek öldürülüyor. Aslında doğal olarak hiçbir bağım olmayan bir kedi için bile ben bu kadar üzülüyorsam, acaba o kadıncağız neler çekmiştir diyor ve Allah sabır versin diyorum. Kadının anlam dolu konuşması geçiyor zihnimden: "Düşünüyorum da, o bana kısacık hayatında verilmiş bir emanetti ve geri alındı. Ancak sonu böyle olmamalıydı."

Sevgi bağlanmak demek muhakkak. Paylaştıkça bağlılık artıyor. Aklıma onunla ilgili tüm tatlı anılar sıralanmaya başladı birer birer. Onu ilkin iş yerine götürmem, bilgisayar masalarının üzerinde yavru bir kedinin dolanması; sonra akşam eve getirmem, annemin elimdeki kutunun içinden bakan iki iri gözü görünce hem bana kızması hem de bu şirin varlığın tatlılığına dayanamaması, ortalığı pisleyip durması, bizim çözüm arayışlarımız, onunla yaptığım upuzun otobüs yolculuğu, her molada dışarıya çıkarıp onu rehabilite etmeye çalışmam; sonra yeni mekanımın maskotu olması, çiçek ve böceklerin içinde oynarken maskaralıklar yapması, kucağımda onu sevmem, doyasıya okşamam, onun bu sevgiyi hissetmesi, başını bana yaslaması. Bir süredir dibe vurmuş yalnızlığımda biricik dostumdu o. Onun gitmesiyle kendimden bir parçayı da yitirdim.

Bir yandan, bunların hepsi çok normal; doğal döngünün bir parçasından ibaret. Dün onun yakaladığı farelerle övünmeye nasıl hakkım yoksa, bugün onu bir köpeğin öldürmesine de üzülmeye de hakkım yok. Benim kendi insani duygularımla olaylara renk vermem, doğanın yapısını değiştirmez ki. Ne var ki tüm varlığım bu mantık önermesini reddediyor.

Yüreğimde derin bir ateş var şimdi. Karşımda tüm felsefeler, tüm ışıltılı sözcükler, tüm yorumlar anlamsız bir boşluktan ibaret. Tek bildiğim, sevgili kızım, penceremin karşısındaki ufak çam ağacının dibindeki tümsek artık.

 
Toplam blog
: 72
: 1949
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Yazar 1975 Ankara doğumludur. Monterey Postgraduate School / California'da bilgisayar bilimi dalı..