Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '16

 
Kategori
Eğitim
 

Köksüz Ağaçlar Büyür!

Köksüz Ağaçlar Büyür!
 

Osmanlı İmparatorluğu'na kızanlar bilim dilinin Türkçeleştirilmediğini savunabilir, bu konuda birçok da eleştiri yönetebilirler. Doğrusu haksız da sayılmazlar. Bir milletin geneli hangi dil ile konuluyorsa ülkede bilim dili o olmalıdır.
 
Bilim dilinin evrensel olduğu gibi bir saçmalık ilk beş içinde olmayan ülkelere mahsustur. Diğer ülkeler İngiltere ve ABD'nin hâkimiyetinde ve 1945 yılından sonra kurulan sisteme inat ilk beşin diğer üç ülkesi hala kendi dillerinde eğitim yapmaktadır. Fransa, Rusya ve Çin bilimde izin verilen sır bilimlerde halen son derece güçlü olmalarının nedeni kendi dillerinde yayın yapmalarını sağlayan en önemli etkendir. Dünya üzerinde iki yüzden fazla ülke olmasının gerçekte birçoğunun dikkate alınacak tarafı şu an için yoktur. Şu an için önemi olmayan durum gelecekte yeniden anlam kazanmaktadır. Öncelikle sistemi zorlayan uzay sanayisinde adından söz ettiren ve ettirmeye çalışan Hindistan bunların başında gelmektedir. Ülkenin insanlarının doğal olarak matematiğe yatkınlıklarını Ruslar da dâhil herkes kabul etmektedir.
 
Avrupa'da hemen her ülkede on binlerce bilgisayar mühendisi çalışmaktadır. Bu Avrupa için şu an için önemli bir kazanç olarak gözükse de mekanik aksamın gerisinde olan güç yazılımdır ve otoritelerce Hinduların bu konuda bir numara oldukları savunulmaktadır. Bu duruma neden ise matematik, fizik, kimya gibi temel bilimlerde çok iyi olmalarının yanına sıra İngiliz sömürgesi olarak kalınan uzun yıllar bu dillere hakin olunmasını da sağlamaktadır. 
 
Hindistan’ın pozisyonunun dünyada değişmediği söylenebilir. Kısmen doğru da olabilir. Çünkü nihayetinde yetiştirdiği bilgisayar (IT) mühendislerinin önemli bir kısmı Avrupa ve Amerika gibi endüstrisi gelişmiş ülkelerde istihdam edilmektedir. Doğrusu toplam nüfusunun Amerika kıtası ile Avrupa kıtasının toplamından fazla olan bu ülkenin şu aşamada insanlarının karınlarını doyurabilmeleri önemli adımdır. Bu adım ise kısmen başarılmıştır.
 
Uzay ve nükleer teknolojide yapılan ataklar, Çin’den ve Rusya’dan çok Türkiye’nin yakın gelecekte ciddi ortaklık kurma konusunda devlet erkânımızın önemle değerlendirmesi gereken bir ülke olduğu düşünülebilir. İddialar göre ülke içinde önemli miktarda Hindu’nun yanı sıra iki yüz milyona yakın Müslüman bir nüfusu da içinde barındırdığı, Müslümanların önemli bir kısmının da Türk olduğu aşikârdır. Zira Büyük Timur İmparatorluğu, Gazneliler, Samanoğulları gibi devletler o bölgede kurulan Türk ve Müslüman devletlerdi. Kurtuluş Savaşı esnasında milletimize önemli katkıları olan Hindistan Hong-Kong gibi yüz yıllarca İngiliz sömürgesinde kalmış ülkelerden birisi. Rusya bizim şu anda bir enerji ortağımız. Daha doğrusu bölgenin en büyük devlet görünümlü mafyası. Bunun böyle olduğunu bilmeyen bu ülkenin Sarıkamış’ını Kırım Savaşını unutan Türk siyaset adamları al-öde gibi saçma bir sistemi Türkiye’ye dayatmışlar ve bunu başarı olarak sunabilmişlerdir. Gerçi yine aynı siyasetçi geçmişte “geçmişte benim dönemimde Yunanistan’ın ormanlarını yaktık” şeklinde beyanat verebilmiş ve Türkiye aleyhine davalar açılmasına zemin hazırlamak suretiyle Türk Milletine minnettarlığını gösterebilmiştir! Hindistan en azından belki de denenmesi gereken önemli bir ortak olabilir. En nihayetinde her daim tarih bize gösterdi ki, İngilizler ve Amerikalılar asla Ruslarla savaşmadılar ve aynı tarafta yer aldılar. Bir sonraki adımda neden birlikte olmasınlar.
 
Gelinen noktada, ülke olarak bir sürü tehditle karşı karşıya kaldığımız söylenebilir. Bu duruma neden olan birçok faktör olmakla beraber en önemli faktör bilim rönesansı çağını kaçırdığımız için olduğu söylenebilir. Bu durumun aşılması için de en önemli faktör şüphesiz gerçek bilimdir. Kopya bilimin bir işe yaramadığını anlamak için bir yüzyıl daha kaybedemeyiz.
 
Bu noktada İbni Sina’dan bahsetmek yerinde olacaktır. Avrupa’nın Rönesansı’nda diğer Türk ve Müslüman âlimler gibi önemli pay sahibi olan bu ilim adamının toplam dört yüz elli civarında eseri bulunduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmesine rağmen Türk insanı bu eserlerden mahrum olarak yüzlerce yıldır bihaber yaşamaktadır. En azından 1994 yılındaki Milli Eğitim bakanı gibi teknik kitapların Türkçeleştirilmesine benzer bir proje ile Türk İslam eserlerinin dilimize kazandırılması önemli bir adım olabilir. Yüz temel eser olarak seçilen Avrupa romanlarının yerini bin temel bilim eseri serisi şeklinde düzenleyerek her okulda bulunması ve bu eserlerin eğitim müfredatlarına alınması dahi önemli bir adım olacaktır.
 
İngilizce tutkumuzun fazla bir şeyleri çözmediği hatta turist rehberi yapmaya dahi yetmediğini görmek için daha ne olması gerekiyor. “Gerçekte bizlere atalarının vermediği, dinin veremediği nasihati hiçbir şey veremez”
 
İbni Sina ateist değildi veya ateistti tartışmalarını yapanlara hayatını hangi kurallara göre düzenlediklerini sormak gerek.
 
 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..