Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '10

 
Kategori
Öykü
 

Konakta Bir Başkadır Gecelemek....

Konakta Bir Başkadır Gecelemek....
 

http://www.google.com.tr/imgres?imgurl=http://homelessmanspeaks.files.wordpress.com/2007/04/williamb


Ahşap basamaklarda yükselen gacırtılar, sıvası artık iyice dökülen evin üst kat duvarlarını yalayıp geçmiş, kapı eşiğinden sinsice odasına ulaşarak sonunda o derin, tatlı uykusundan uyandırmıştı kendisini. Küf kokan rutubetli yorganın altında kımıldamadan öylece kıvrıldı bir süre daha. Oda içerisinde şuraya buraya bıraktığı kovalara çatıdan sızarak düşen damlaların çıkardığı tıp tıp sesleri uyumak için gösterdiği tüm o çabayı boşa çıkarıyordu ne yazık ki. Baktı ki olmayacak, doğruldu yatağından. Elleri, duvardaki çiviye asılı pantolonun ceplerini yokladı. İçinde bir kaç tek kalmış sigara paketini kavrayarak, tütünü şöyle iyice dolgunca olanlarından rastgele çekip aldı birini. Ciğerlerini yakarak dolduran derin bir nefes ile şimdi ayılmıştı artık. Sokak penceresinden dışarı baktı. Sabahtan beri lapa lapa yağan kar sokaktaki kirli çöp bidonlarının üstünü örterek kesilmişti. Kaldırdığı paltosunun yakasına başını iyice gömen kambur görünüşlü birkaç gölge, kayarak düşmemek için kaldırımları dikkatle arşınlıyordu. Fakat karşıda ki pastane henüz kapanmamıştı. Tabelada ki ışıltılı neon yazılardan şu pus yüzünden ancak “..dar Pastaneleri 2” kısmını seçebiliyordu. İşe giderken her gün önünden geçtiği bu pastane kışın soğuğunu yavuklusuyla sohbet ederken yudumladığı salep ve sıcak çikolatayla geçiştirmeye çalışan aylak gençlerin uğrak mekânı olmuştu. Yarım saati bulmadan evden toparlanarak ayrılmış, pastanede şimdi oturduğu köşeye ulaşmıştı. İçeri girerken pastane sahibi onun yamalı paltosuna, soluk renkli balıkçı kazağına dik, dik bakmış, kabaca istediği şeyi öğrendikten sonra da kapanmak üzere olduklarını acele davranmakla iyi edeceğini vs, vs. söylemişti kendisine. Çok umurundaydı sanki Ahmet’in bu tarz karşılamalar, içinden o da bastı kalayı mekân sahibi olacak şu mendebur kılıklı herife. Başka şartlarda olsa şöyle esaslısından bir cevap verirdi ona ya, şeytana uymaya hiç ama hiç niyeti yoktu şimdi. Çay ve yüz gram kadar tatlı kurabiye olsun yanında diyebilmişti fısıltıyla ancak. Gece haberleri 2011 yılının yaklaşan seçimlerinden bahsediyordu ekranda. Çeşitli parti liderlerinin gündeme ilişkin görüşlerinden kesitler aktarılıyordu. Kılıçların çekildiğinden, doğal gaza zam yapılmayacağından falan filan, ilgisini çekmeyen bir sürü gereksiz şey, kumral saçlı güzel spikerin ağzından inci gibi saçılıp dökülmekteydi etrafa. Derken sağ omzunda bir elin dokunuşunu hissetti Ahmet. Şaşırarak o yöne baktı. Yetmiş yaşlarında bir adam dikiliyordu başucunda. Bu da nereden çıkmıştı şimdi böyle! Huzursuzlaşarak;

- Ne istiyorsun be amca diyebildi.

- Bir bardak çay da ben alabilir miyim evladım, şuraya azıcık oturarak?

Ahmet, yanlış işitmiş olmamak için elini kulağına götürmüş,

- Efendiiim, nee! Şeyy, olur tabii ne mahzuru olacak sanki diye cevapladı onu.

Yaşlı adamın eski dönemleri çağrıştıran giysileri çekti dikkatini. Bin sekizyüzlü yıllar derdi duraksamadan, eğer sormuş olsalardı. Üstelik konuşması da bir tuhaftı hani. Bakışları karşısındakini delerek öte yana geçecek kadar keskin ama bu konuşma biçimi ile inadına bir o kadar babacan tavırlı.

- Nerelisin amca bakiim sen?

- Şimdi yerim yurdum yok ama… Titrek, zayıf parmaklarıyla yolun öte tarafını işaret ederek,

- … Bir vakitler şu karşıki konakta otururdum. Gerçi orası da yangında viraneye döndü, eski gösterişi kalmadı ya, her neyse!

Ahmet parmağın işaret ettiği yerin kendi oturduğu ev olduğunu gördü. Demek eski bir kiracıydı karşısındaki. O’na evde, akan çatıdan, ahşap merdivenlerin gürültüsünden şikâyete hazırlanmışken vazgeçti bu fikrinden. Yararı mı olacaktı sanki bu sızlanmanın! Bir süre oradan buradan konuştular aralarında. Fakat konuşmanın sonuna doğru yaşlı adam o babacan tavırlarını bırakmış söyledikleriyle ürkütücü olmaya başlamıştı. Canı sıkılarak kalktı masadan. Hesabı ödemek için kasaya yöneldi. Ama o da ne, pastane sahibi telaşla koşarak geçti yanından. Görmedi bile kendisini. Yangın mı çıkmıştı yoksa deprem mi olmaktaydı? Meraklı bakışlarını az önce kalktığı masaya doğru çevirdiğinde orada yerde sere serpe yatmakta olan birini fark etti. Önce inanamadı gördüklerine, evet yerde uzanan bu adam kendisinden başkası değildi.

 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..