Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '10

 
Kategori
Felsefe
 

Korkuyu Anlama Cesareti

Korkuyu Anlama Cesareti
 

İnsan iç sesini dinlemediği, içine bakmadığı zaman rol yapmaya devam eder. Sürekli dışarı bakaak yarattığı bu roller, sahte egodan, korkunun kökeninden başka bir şey değildir.


İnsanların dışarıya gösterdikleri, anlattıkları yüzleriyle kendileri uyuşmadığı için, korku vardır. İnsabakması gereken bütün o boşluktan, varlıktan korkmaktadır.


İnsan ancak korkularını kabullenerek korkusuz olabilir. Sen düşüncedeyken eskidesin, şu anda değilsin, ne zaman düşüncede olduğunu görsen korkunun bir parçası olduğunu da görebilirsin.


Ölümsüz olabimen için, ölümün ötesine geçebilmen için, öümü kbaullenmen gerekir. Aslında yaşamanın, her an ölmek olduğunu fark edebilirsin.


Her nefesin seni son nefesine, her adımın seni son adımına taşır.


Korkusuz olabilmen için korkuyu anlaman ama ona teslim olmaman, aynı zamanda onla savaşmaman gerekiyor. Korkuyu anlayıp kabullendiğin zaman, korkunun seni bağladığı, seni engellediği tüm saf enerji ortaya dökülür ve basitçe özgürlüğe dönüşür.


Ama eğer iç sesini inlemek, anlamak yerine korkuyu, yeni gelen durumu, bilinmeyeni, gizemi lanetlersen, onu bastırırsan, ondan kaçarsan, onun üstünü örtmeye çalışırsan, gerçeği gizlersen sadece zırhınla ağırlaşırsın, yavaş yavaş ölürsün. Suçluluk duygusu daimiolur, başın aşağıda kalır.


Ben senin dünyayı kucaklamanı istiyorum, çünkü doğada insan dışındaki tüm canlılar, hayatla uyumlarıyla varoluş dansını yapıyorlar.


İç sesini dinlemek yerine onu bastırmak çok tehlikelidir çünkü bir gün mutlaka bardak taşacaktır, bastırmada hiç anlayış yoktur, tam aksine büyük bir öfke birikmektedir, o zaman daha tehlikeli bir sonuç doğacaktır.

Ne zaman bir zırh oluştursan kendini korumaya alırsın, tepkiye hazır hale gelirsin. Ne zaman bastırılmışlık söz konusu olsa, ne zaman yasak olan sana dayatılsa suçluluk duygusu, vicdan muhasbesi ortaya çıkar.


Vicdan sana ait bir şey değildir, vicdn sana toplum tarafından, din, devlet, otorte tarafından verilen bir şeydir. Vicdan doğal değildir, doğal olan şefkattir, anlayıştr. Ne zaman vicdanına seslenilse dikkatli ol çünkü aslında seni yönetmek için toplum sesleniyor.


İnsanlar zindanlarına, önyargılarına, onlara dayatılan kalıplara, geleneklerine öyle bilinçsiz ve korkarak yapışmışlardır ki, onları kaldırdığınızda geriye bir ç kalacağından korkarlar. İnsanlar kendi iç seslerini öyle bastırmışlar, gerçeklerle yüzleşmekten, özgür olmaktan öyle çok korkarlar ki kendi zindanlarında, sığınaklarında rahatça durmaya yaşamak derler.


Ne zaman yeniyle, bilinmeyenle, riskle karşılaşsan içine kapnıyorsan, ölüyorsun demektir. Ölüm tanımın bu olsun. Cesaretini toplayıp adım atmadığın sürece, zindanında ölmeye devam edeceksin.


İnsanlar daima başkalarını suçlayarak, sorumluluğu başkalarına vererek korkmaya, zindanda yaşamaya devam ederler. Ama korkunu anlarsan, niçin geleneklere, örf ve adetlere, sana öğretilen saçma sapan şeylere bağlı kaldığını anlarsan özgürleşirisin. Bugüne dek kendini keşfetmek için hiç adım atmadığını, kendi iç sesini bastırmak için elinden geleni yaptığını ne zaman fark etsen, korkun korkusuzluğa dönüşür.


Neysen osun, roller yok, maskeler yok, imgeler yok; sadece sen varsın. Kendini anla, kendini anlamadan başkalarını, olayları, düşünceleri, varoluşu nasıl anyacaksın? Bu mümkün değil. Kendini anlamadığın sürece rol yapmaya, hem kendini hem de başkalarını kandırmak için çalışmaya devam edeceksin.


Kendini yanlış, çirkin, kadersiz, korkak, suçlu, günahkar olarak görme. Kendini sevmemek için sürekli nedenler yaratma. Buna kader demekten vazgeç, mutsuz olmaktan dolayı duyduğun mutluluktan, kendini bastırmaktan vazgeç.


İnsanın herhangi bir eylemi, düşüncesi yanlış olabiir, o an için uyumlu olmayabilir. Bu senin tamamen yanlış olduğun anlamına gelemz. Hata yapmaktan korkarsan, yeiden, bilinmenyenden korkarsan daha çok hata yapacaksın.

Bazı hareketler, sözler yanlış olabilir ama fark etmene bağlı… Varlığın hiçbr zaman yanlış değildir, sadece bazı ylemlerin hatalı olabilir, bu insan olmak, deneyimlemek demektir. Bu yaşamak demektir.


Çoğu insan yeni olandan korktuğu, çevresine duvarlar ördüğü, egonun yarattığı duvarlar içinde hapis kaldığı için 18 yaşnda ölür ve vücudu iflas ettiğinde de gömülür.


Ego her zaman korkuyla varolabilir. Gerçekte korkusuz bir insan egosunu geride bırakmıştır, onula çatışmaya girmeden onu bırakmıştır, ego ondan düşmüştür. Kendinliğinden... Hiç zorlamadan.


Ego senin kendi bastırmandır, potansiyelinden korkmandır, kendine panmandır, hayata karşı duvarlar örmendir. Ne zaman ego varsa orda zırh da vardır. Egoya karşı savaşırsan sahte bir şeye karşı savaş edersin, kazanman mümkün olmaz.


Ne zaman korkuyorsan biri gibi olmaya, biri gibi görünmeye çalışıyorsun, kendini çaresiz ve çıplak hissediyorsun. Ego larak bir sahte benlik ortaya çıkarıyor ve onunla özdeşleşiyorsun. Bu yüzden de derinden sevmekten, yakınlaşmaktan, kendi olarak varolmaktan korkuyorsun. Sürekli dışarı baktığın için de kendi içindeki güzelliği, bolluğu, anlayışı, kendi zekânı kaçırıyorsun.


Korku vardır ama imse korkusunu kabul etmek ister, bunun yerine onu bastırmaya, onunla savaşmaya çalışır. Eğer korktuğunu itiraf edersen, korktuğunu gösterirsen insanların sen güçsüz göreceğinden, başkalarının sana zarar vermek isteyeceğinden korkarsın. İnsanlar zayıf olmak istemezler, tersine güçlü görünmek isterler.


Korku dolu her insanın etrafında bir ego duvarı yaratmasının nedeni budur. O zaman bu bastırılmış fke başkalarına yönelir, başkalarını korkutmaya çalışır. Böylece kendi korkusundan kaçmak ister, ancak böyle kendielrini raha hissederler, iç seslerinden ancak böyle kaçarlar.


Egoyla savaşmana, onun için ende duymana gerek yok. Sen iç sesini izle, korkunu fark et ve başka biri gibi davranma gerek kalmasın. Maskelere, rollere, arzulara, kısaca sen olmayan hiçbir şeye gerek kalmasın. Bütün insanalr korku duyar. Bunu kabullendiğin an ego ortadan kalkar. O zaman korkuya rağmen korkudan özgürleşirsin, korkuya rağmen adım atarsın.


Artık ego işe yaramaz, egoyla savaşmak işe yaramaz, senin bile inanamayacağın bir değişim, bir tatmin, bir çiçeklenme yaşanacak.


Her an yok olabilirsin, ölüm her an kapını açabilir, her an saygınlığını yitirebilirsin ama kabullenmişsen, buna hazırsan korku sana ne yapabilir?


Korkunu takip etmene, onu bastırmana, ondan kaçmana, o yokmuş gibi davranmana gerek kalmadı.


İç sesin maumdur, o anlayış doludur o zihnin oyunlar yaparker kalbinin sesidir, içtendir. Zihnin seni yanlış yönlendirse bile o doğrunun fakındadır.


Korkusuz olmak hiç korku duymamak demek değildir, korku hâlâ oradadır ama sen orada değilsin. Sen anlayışınla korkunun üstündesin, artık sen korkunun kendisi değilsin.


Korkmak, korkuya karşı olmak, korkuyla savaşmak demektir. Onu kabullendiğin zaman, ölümü kabullendiğin zaman, gölgeler silinir ve kendi iç ışığınla baş başa kalırsın.


Gerçek aydınlanış da budur.

 
Toplam blog
: 48
: 2763
Kayıt tarihi
: 15.09.10
 
 

Sanskritçe: Kendini bilen ve kendinin ustası olan. Doğdu, büyüdü, ölecek. Sonsuza kalmak için değ..