Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Kötü Kahve

Kötü Kahve
 

Hatırlamıyorum en son ne zaman böylesine kötü bir kahve içmiştim. Bu onca zaman sonra ilk kez oluyordu.

Kahveyi ısmarlarken, “Creme and Sugar*” diye soran kadına “Black...just black**” demiştim gülümseyerek.
Zaten ben hep gülümseyerek söylerim ki bir şeyi isterken.
Küçüklüğümden beri öyle alışmışım ve hep teşekkür de etmişimdir.
Küçükken de ve şimdi büyüdüğümde de teşekkür etmişimdir her bir şey için.
Evet pek bir kibarım galiba!
Yoksa belki de “kibarlık olsun” diye değil zaten öyle olması gerektiği için, karşındakine minnettarlığını gösterebilmenin sevecen bir yolu diye değil midir küçük bir teşekkür, hafif bir tebessüm?
Kahvem kopkoyu, simsiyah geldi tam da istediğim gibi.
Bazen böyle kapkara içerim.
Bazen ise içine sütü kendim koymak isterim.
İstediğim kadar olsun. Ne fazla ne az. Tam da benim istediğim kadar. Başkasının değil.
Bireysel hayatlarımızın özellikleri bu istekler, hep bizim istediğimiz ayarlar olsun, başkalarının değil.
Bu sefer %1’lik sütten aldım, önce ağzına kadar kahve dolu bardağı boşalttım, o çöp kutusuna.
İçi naylon poşet ile çevrilmiş çöp kutusuna.
Kahvenin birazını boşaltırken insanın içi rahatlıyor. En azından ben öyle hissediyorum. Tuhaf bir his. Bir taraftan da düşünüyorum, bu sıcak ama çok sıcak kahve o naylon torbayı deler mi?
Sütü karıştırıyorum kahveme. Artık kopkoyu değil. Kafein özellikle migreni olanlar için hiç tavsiye edilmez. Başınız ağrıyorsa ve bu bir de migren ağrısıysa, o zaman hiç kahvenin yanına yaklaşmayın o sıra. Gidin karanlık bir yere uyumaya bakın. En keskin ilacı bu migrenin, çoğu zaman. Neyse ki benim başım ağrımıyordu.
O yüzden gönül rahatlığı ile içebilecektim. Güzel bir yer buldum kendime. İki caddenin tam kesiştiği bir manzaraya sahip ve önüm olduğu gibi cam, gelip geçeni seyretmek için ideal. Keşke yanımda bilgisayarımda olsaydı diye düşündüm. Biraz etrafa bakar, biraz blog okurdum...kahvemi yudumlarken.
Ya da şu yan taraftaki kitapçıdan NewYorker dergisini alsaydım...onu okurdum hiç olmazsa. Boş duramayan adamın halleridir bunlar. Neyse ben de hayallere dalayım o zaman diye düşündüm. Hatta yeni bir blog konusu düşüneyim. Artık sıra kahveye gelmişti. Bir yudum aldım. Onca hazırlık, onca plan yaparken kahvenin bu kadar kötü olacağını hiç düşünememiştim bile.
Kahveden sadece bir yudum içtim.
Bıraktım.
Etrafı seyrettim.
Sonra kulaklıklarımı taktım DeVotchKa’dan “Curse your little heart” dinledim. Şarkı bitti.
Dükkandan çıktım.
O kitapçıya girip NewYorker’ı aldım. Kahve olmadan da okurum ki diye düşündüm.
Bilmem bir daha oranın kahvesine bakacak cesaretim olur mu?


* krem ve şeker
** siyah, sadece siyah (sade)

Bu yazı ilk olarak http://hayattanmasallardanbiraz.blogspot.com/ isimli blogda yayımlanmıştır.

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..