KPSS sonuçları temennilere uygun

2012 KPSS’de başarılı iller sıralaması şaşırttı ama “mutlu” etti!

Birinci sırada Siirt yer aldı.

Bingöl ikinci, Kırşehir üçüncü oldu.

Bu illeri Bayburt, Muş, Batman, Bitlis, Ağrı, Adıyaman veTunceli takip etti.

Bu şehirlerin ilk sıraları alması neden şaşırttı?

Çünkü buralar, hemen hemen her zaman en sonlarda olurdu.

Demek, olimpiyatta son 300 metrede atağa kalkan kızlarımız gibi, bu illere de son anda bir "ilham",

Bir "gayret" geldi ve atağa kalktılar.

Tabii bu çok sevindirici!

Hepimizin temennisi, eğitimde fırsat eşitliği...

Doğu-batı arasındaki“gelişmişlik” ve  “kültür farkı”nın ortadan kalkması...

Nispeten geri olan illerimizin süratle gelişmesi...

KPSS sonuçları, bu arzu ve temennimizin gerçekleştiğini göstermesi bakımından güzel!

Lâkin daha sınavın yapıldığı gün, 7 Temmuz öğle saatlerinde, bir TV kanalında soruların cevapları yayınlanmıştı. Bu hâl, soruların, sınavdan önce birileri tarafından ele geçirildiğine dair kuşkular yaratmıştı.

ÖSYM, bu iddiaları reddetti. “Soruların akılda kaldığı kadarıyla TV’lerde çözüldüğü” gibi, gayet “akla yatkın” bir açıklama getirdi.

x   x   x

SONUÇLARIN AÇIKLANMASI GECİKTİ

Normal şartlarda, sınavdan üç hafta sonra açıklanan neticeler bitürlü açıklanmıyordu.

Sonuçlar beklenirken; 12 Ağustos günü, Millî Gazete, manşetten, “KPSS sonuçlarının gecikmesi kuşkuları artırıyor.” dedikten sonra şu haber-analizi verdi:

“Sınav günü bir haber ajansı tarafından servis edilen soruların, soru sıralamaları ve şıkları ile ÖSYM'nin sınavdan birkaç gün sonra yayınladığı master soru kitapçığındaki sorular ile aynı olduğu ortaya çıktı. ÖSYM buna açıklama getirsin”!

Aynı gün, yani sınavdan tam 5 hafta sonra sonuçlar açıklandı.

Daha önce hep gerilerde kalan illerimiz, son sınavda topluca ileri çıkıvermişti.

Tesadüf bu ya, soruların ele geçirildiğine dair haberler de, işte bu “ileri çıkan” illeri işaret ediyordu.

Sonuçlar hakkında yaygın medyadan da, siyaset cenahından da ses çıkmadı.

Kimse “başarılı illeri” karşısına almak istemedi, zahir!

Sonra adamı ne yaparlar?

“Başarılarını”, kendilerini sorgulayanlara doğru, “genişletiverirler” alimallah!

x   x   x

EVREN VE ERDOĞAN

12 Eylül darbe dönemiyle, AKP dönemini mukayese ediyorlar.

Diyorlar ki, “Darbe döneminde Evren’e, şimdi Erdoğan’a olduğu kadar hakaret ediliyor muydu?”

Bir kere, hakaret her dönemde suçtur. O gün de, bugün de... Bir hakaret söz konusuysa yasal yollardan hakkını herkes arayabilir. Zaten Erdoğan’ın da mahkemeye vermediği muhalif yazar ve siyasetçi yok gibi. Bu davaların kimini kaybediyor, kiminden de “tazminat” alıyor.

Herhalde asıl, şu sorulmak isteniyor: “Evren’i, Erdoğan kadar eleştirmek mümkün müydü?”

Arkadaş,

Adı üstünde, o bir darbe dönemi ve 3 sene sürmüştür (keşke hiç olmasaydı), 10 sene değil.

Fakat vahim olan, senin darbe dönemiyle “demokrasi” iddiasında bulunduğun dönemi karşılaştırmandır. Sen Erdoğan’ı, Evren’le karşılaştırıyorsan, zaten demokrasiden sınıfta kalmışsın demektir. Bu dönemin de darbe döneminine benzediğini kabul ediyorsun demektir.

Evet, darbe dönemindeki Evren, elbette Erdoğan kadar eleştirilememiştir. Fakat“ileri demokrasi” dönemindeki Erdoğan’ın methedildiğinin yüzde biri kadar bile övülmemiştir de.

Evren’i en çok övenler kimler miydi: Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas, Yavuz Donat!

16 Ağustos, Sabah, 09:55