Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Kriz sanal dizileri etkilemedi

Kriz sanal dizileri etkilemedi
 

Ekonomik kriz yüzünden tüm televizyon kanalları öncelikle dizileri gözden çıkardı. Sezon başında sayısı 80 olan diziler bugünlerde 30'lara düştü. Bazı dizilerin tamamen kaldırılması istenirken, bazı dizilerin 15 günde bir yayınlanmasına karar verildi. Ancak yapım şirketleri bu teklifi kabul etmeyince kaldırılmayan dizilerin maliyetinden yüzde 30 indirim istendiği gelen haberler arasında.

Televizyon'da durum böyleyken, sanalda yayınlanan diziler bu krizden hiç etkilenmemiş görünüyor. Şimdi diyeceksiniz "sanal dizi"de nedir? Anlatacağım. Ama ondan önce televizyon dizilerine şöyle bir göz atalım istiyorum.

Malumunuz son günlerde krizle oturup, krizle kalkıyoruz. Amerika'dan başlayan kriz, Türkiye'ye ulaşmadan kaos yaratmaya başlandı ya da özellikle yaratıldı. Yaratılan kriz somut mu yoksa soyut mu bilemiyorum ama daha kriz tam anlamıyla gelmeden, krizi bahane olarak gösterenler olduğunu düşünüyorum. Buna örnek olarak televizyon kanallarını gösterebilirim. Ha bunu söylerken krizin olmadığını söylemiyorum yanlış anlaşılmasın sadece krizden yararlanmak isteyenlerin olduğunu söylüyorum. Tabii bu benim düşüncem. Zaten konum "kriz var mı yok mu" değil. Bu yüzden bu parantezi burada kapatıp konuma dönüyorum hızlıca.

Televizyon dizileri üzerinde alınan önlemlerden bahsediyordum. Evet, bu sektör hızla bir çeşit önlemler aldı. Ya yayından kaldırdı ya da yapımcılarla indireme gidildi.

Krizi sebep göstererek en çok diziyle yol ayrılığına giren kanal ATV oldu. Yalnız geçen yıla şöyle bir baktığımızda kriz olmadan da ATV'nin böyle bir yayın politikası olduğunu hepimiz hatırlarız. Kelebek Çıkmazı, Sessiz Gemiler, Fesuphanallah, Yersiz Yurtsuz, Ertelenmiş Hayatlar aklıma ilk gelen ATV tarafından kaldırılmış diziler. Bu durumda şimdi kriz vardı o zaman da reyting mi, yoksa şimdilerde reytingin adı kriz bahanesi olabilir mi?

Peki, ATV'nin bu yıl hangi dizileri kaldırdığına bakalım birde. Gurbet Kuşları, Elif, Doludizgin Yıllar, Gonca Karanfil, Dantel.

Bunlardan "Doludizgin Yıllar" 8. bölümünde kriz bahane ederek kaldırıldı ve sonra TRT1 tarafından alınarak yeniden yayınlanmaya başlandı. Gurbet Kuşları ise dördüncü bölümünde yayından kaldırıldı. Yapımcının verdiği demeçlere bakılınca kanalla anlaşmanın altı bölüm olunduğu ancak kriz bahane edilerek dördüncü bölümde kaldırıldığı söylenmektedir. Kanalın önce yüzde 30 indirim teklifi sunulduğu kabul edilmeyince yapımcı tarafından dört bölüme yenik düşüldüğü belirtilmektedir. "Dantel"se ikinci bölüme yenik düşen bir dizi. Şimdilerde gösterime girecek yapımların ne olacağını kestirmek bile mümkün değil. "ATV madem krizi bahane ediyor neden bu kadar çok yapımla giriyor" sorusunu soramadan edemiyorum açıkçası.

KanalD'ye bakalım birde. Düğün Şarkıcısı ve Hepimiz Birimiz için dizileri kriz nedeniyle kaldırılan diziler. Aşk Yakar için kaldırıldı kaldırılacak söylemleri sürerken Çağan Irmak'ın yönettiği Yol Arkadaşım dizisi ise Ayvalık'taki çekimleri maliyetli olması sebebiyle İstanbul'a taşınacak. Dizide önemli role sahip olan Füsun Erbulak yüzde 30 indirime gitmeyeceğini belirterek diziyle yollarını ayırdığı haberler arasında. KanalD'ye bakıldığında iki dizinin yayından kaldırıldığını görüyoruz zaten KanalD genel yapısı itibariyle de çok fazla yapımla seyirci karşısına çıkmıyor, çıktığı yapımlarda reyting sıralamasında önde kalarak ekranlarında yerini sağlamlıyor. Burada şunu söylemeden edemiyorum. Çok yapımla gelmektense kaliteli ve kalıcı yapımlar sunmak önemli. Ya tutarsa mantığının emekçiler üzerindeki etkisini göz ardı etmek bir yayın politikası olmamalı.

ShowTV'ye gelirsek. Onun dizilerini tek tek irdelemeyeceğim. Sadece Kurtlar Vadisi'nin durumunu belirtmenin yeterli olduğunu düşünüyorum. Ha kalktı ha kalkacak, kriz Vadiyi de vurdu derken ShowTV ile aralarında maddi sorunların olduğunu belirten yapımcı firmanın Kanaltürk'le pazarlık aşamasında olduğu gelen haberler arasında. Aklıma şu geliyor durum geneline bakınca kriz popüler kanalları mı vurdu?

Bunu bilemem ama bundan en çok etkilenenlerin ne kanallar ne de yapımcılar olduğunu düşünüyorum. Tamamen emekçiler. Tabii başrol oyuncularını kastetmiyorum.

Bir dizinin çekim maliyeti 200 ile 400 bin YTL arasında değişiyor. Geçen sezon Kurtlar Vadisi dizisinin bölüm başı maliyeti 500 bin YTL civarında olduğu söylenmekte. Buna karşılık dizilere bölüm başına en az 300 bin YTL reklâm geliri 10 ila 70 bin YTL arasında değişen ana sponsorluk geliri geliyor. Bu rakamlar yılda en az 1 milyar YTL'lik dizi film ekonomisi döndüğünü gösteriyor.

Bölüm başına bütçeleri 200 ile 400 bin YTL arasında değişen diziler, yapımcılar açısından 10'uncu bölüme geldiğinde ancak maliyetini karşılayabilmiş oluyor. Kanalla daha sonra yapacağı reyting anlaşmasını tutturamazsa yapımcılar zor durumda kalmaya başlıyor. Dizi bütçesinin yüzde 3 ila 5'i daha dizinin ön hazırlık aşamasında kullanılıyor. Bir dizi yayına girmeden en az 6 ay önce ön hazırlıkları başlıyor. Yer, kostüm gibi ilk yapılan masraflar yapımcı tarafından ödeniyor.

Dizi çekilmeye başladıktan sonra, bütçenin yarısından fazlası oyuncu kadrosuna gidiyor. Bütçenin yüzde 20 bölümünü yönetmen, senarist, müzisyen gibi yapım ekibi alıyor. Yapımcılar kanallarla reyting anlaşmasına giriyor. Şartlar genellikle ilk üç bölüm için konuşuluyor. Üç bölümde dizi kimliğinin oturacağı varsayılarak yapımcılar kanallara 'prime time'da 7 puanlık reyting garantisi vererek kanalla el sıkışıyor. Eğer bu söz tutulamazsa kanalla dizi arasında asla kopmayacakmış gibi görünen bağ bir anda kopuyor.

Geriye ne kalıyor. Mutsuz oyuncular, dışarıda kalan emekçiler. Çöpe atılan hikâyeler. Zaman kaybetmiş izleyiciler…


Emekçilerin bu mutsuzlukları kendi aldıkları rakamlardan dolayı değil, öbür tarafın aldığı uçuk rakamlardan. Yani manken ve şarkıcıların sağlamlaştırdığı başrol oyuncular. Yeni mezun bir oyuncu bunları görünce "Ben niye okudum, ben neyin ekmeğini yiyeceğim" diye kendi kendine soruyorlar.

Genellikle dizilerin maliyetlerinin büyük kısmını başrolde oynayan oyuncular kendi aralarında paylaşıyorlar. Başrol oyuncuları 20 ile 80 bin YTL arasında para alırken, başrol dışındaki oyuncular ise 1000 ile 3 bin YTL arasında fiyatlara çalışıyorlar. En çok kazanan oyuncu olan Kurtlar Vadisi Pusu dizisinden Necati Şaşmaz'ın bölüm başına 80 bin YTL para aldığı söylenmekte.

Şarkıcı, türkücü, manken gibi aslında oyuncu olmayan insanların dizilerden çok uçuk paralar almaları ömrünü oyunculuğa adamış oyunculara haksızlık değil de nedir? Bir bölüm başına 80 bin YTL almak ne demek? Bunlar çok uçuk rakamlar ve düşündürücü!..

Yerli diziler, ekranın önünde ve arkasında yaklaşık 150 bin kişiye istihdam sağlıyor. Bir dizide, ekran önünde ortalama 20–30 oyuncu görev alıyor. Kamera arkasında bunun 3 katı bir teknik ekip bulunurken, stüdyoda görev alanlarla birlikte bir dizide görev alanların sayısı ortalama 60–100 kişi arasında değişiyor.

Alınan ücret dağılımı da edindiğim bilgiye göre şöyle.

Yönetmen 5–15 bin YTL

Senarist 5–15 bin YTL

Müzisyen 2–4 bin YTL

Yönetmen yardımcısı 500–4 bin YTL

Başrol oyuncusu 30–80 bin YTL

Orta kademe oyuncular 5–10 bin YTL

Noname (ünlü olmayan) oyuncu 2–5 bin YTL

Diyaloglu bölüm oyuncusu 50–500 YTL

Cast ajansından diyaloglu oyuncu 50–200 YTL

Cast ajansından görüntü figüranı 20–30 YTL


Sonrada krize gireriz elbet. Sanırım önce buna dur denmeli.

Her diziye uygulanan şimdilerdeki yüzde 30'luk kesintide yapımcının toplam bütçesinden değil oyuncuların aldıkları paradan kesiliyor. Ve tabii yine öncelik emekçinin aldığı ücretler üzerine yansıyor.

Televizyon arenası böyle can çekişe dursun biz gelelim sanal dizilere. Biliyorsunuz başlarken sanal diziler demiştim. Onlar krizden etkilenmeden harıl harıl kendilerini sunmaya devam ediyorlar. Peki, bu sanal diziler nedir, nasıl oluşmuştur? Ve nasıl krizden kendilerini koruyabiliyorlar?

İnsanlar dizileri izlerken internet üzerinde bu dizilerle alakalı platformlar kurmuşlar. Dizileri takip ettikleri ve eleştirdikleri bu platformlar bir süre sonra insanların hayallerinin senaryoya dönüşen hali olmuş. Ve bu platform üyeleri, bu platformlar aracılığıyla da hayallerini sunar olmuşlar. Dizi tadında, farklı renklerde. İşte sanal diziler böyle oluşmuş. Üstelik bunu yaparken de emekçilere zarar vermiyorlar. Öyle büyük rakamlara da oyuncular oynatmıyorlar. Onların oyuncuları da, kendileri de izleyicileri de gönüllü, hiçbir ücret almadan çalışıyorlar. Onlar hayallerini kaleme alıyor, yazarak sunuyor onları izleyenlere. Bu arada sakın onları küçümsemeyin çünkü onlar sayıları her geçen gün artan hayalciler öyle böylede değiller. Yaptıklarını ciddiye alıyorlar. Okuyan da onların yaptıklarını.

Bu sektörün nasıl oluştuğunu, öncesini sonrasını bilemem sadece yaptığım araştırmada gördüklerimle sizlere açıklayabilirim.

Ben Sıla Dizisi üzerinde incelemeler yaparken bu sektörü keşfettim. dizifim.com çatısı altında başlayan bu yolculuklarının Sıla Dizisinden sonra direk olarak sadece bu hikâyelerin sunulduğu sitelere dönüştüğünü gördüm. Yani Sıla dizisi sitesinde bir araya gelenlerin sonrasında hikâyelerini onların tabiriyle senaryolarını yazdıkları yeni siteler doğmuş.

Hatırlarsanız eğer Sıla Dizisi ile ilgili yazdıklarımı orada kısmen de olsa bu konuya değinmiştim. Sıla Dizisi severlerin internet üzerinde ilk kez bir araya gelerek ve ilk kez bir dizi için özel bir site kurularak oluşturulmuş sila.gen.tr adında bir site kurduklarını anlatmıştım ve orada neleri tartıştıklarını, nelere yer verdiklerini. Aslında bu süreç dizifilm.com'la başlayan bir süreç edindiğim tespitlerden anladığım kadarıyla.

Dizifilm.com genel olarak tüm dizilerin sunulduğu ve insanların hayallerini anlattığı senaryoların da yer verildiği bir site olma özelliği taşımakta. Buranın verdiği ilhamla sila.gen.tr'nin kurularak kendi bünyesinde senaryolara yer vererek yeni alt yapılara yön verdiğini gördüm bu incelemeyi yaparken. Kaneko adında genç bir kişi tarafından kurulan sila.gen.tr zamanla başka dizilerin de web sitelerinin kurulmasına öncülük etmiş ve yine kendi bünyesinde yer verdiği senaryo yazarlarına ilham vererek başlı başına senaryo sitelerinin kurulmasına aracılık etmiştir. Bu yola çıkarken bu genç arkadaş bunları düşünmese de bilmeden de olsa çok önemli yollar açmıştır. Şimdilerde bu arkadaş Aşk Yakar dizisinin izleyicisine askyakar.gen.tr ile hizmet verirken sila.gen.tr'deki gibi senaryolara yer vermiyor ama o zaman yer verdiği için ve bu yolu açtığı için bence birçok konuda genç yaşına rağmen önemli bir işe imza atmıştır. Bu yüzden büyük bir tebriki hak ediyor diye düşünüyorum. Kendisini bu yazı aracılığı ile tebrik etmek istiyorum yeri gelmişken.

Sanal dizilerin yazıldığı ve ilk temel adımın dizifilm.com'da atıldığını söylemiştim. Dizifilm alt yapısıyla bu açlığa hizmet vermekteyken bu konuda en profesyonel olan ve senaristlere özel odalar açan sitenin bizimhikayelerimiz.com olduğunu söyleyebilirim yaptığım incelemeler sonunda. bizimhikayelerimiz.com, sila.gen.tr'den başlayan serüvenlerini tek başına senaryolara yer veren bir site olma özelliğine getirerek hayalcilere kapılarını açmış bir sitedir. Dizifilm.com'dan ayrılan en büyük özelliği ise öncelik senaryo ve senaryo yazarlarıdır ve senaryo yazarlarına özel bölümler verilerek arşivleme sistemiyle hizmet vermektedir. Dizifilm.com'da ise bu uygulama yoktur. Bir bölüm sadece senaryolara ayrılmıştır. Biten senaryo ise silinmektedir bir süre sonra. Zaten dizifilm.com'un hizmet alanıda senaryocular değildir incelediğim kadarıyla. Tabii bizimhikayelerimiz.com dışında kurulan başka sitelerde var ben bu araştırmayı yaparken birçok site ile karşılaştım ama dediğim gibi alt yapısına bakınca bizimhikayelerimiz.com'un senaristlere daha çok önem verdiği görülüyor ve daha çok hizmet. Ayrıca bizimhikayelerimiz.com tamamen bu yönde kurulan ilk senaryo sitesi özelliği göstermektedir. Şimdilik amatörce görünse de site zaman içerisinde yapımcıların ilgi odağı olacak bir yer gibi duruyor. Bunu iddia ediyorum çünkü gerçekten hikâyelerin içine girdiğinizde değme yapımlardan daha iyiler.


Onların bu oluşumunun temelinde bir isyan yattığını düşünüyorum. Var olan dizilerdeki mantık hataları, hayallerine yeterince cevap verememeleri ve kendilerini tekrarlamaları onları isyana itmiş. Bakın senaryo öyle değil böyle yazılır der gibiler. Amatör ruhlarıyla hayallerini sunarlarken Türk ahlak yapısını da göz ardı etmiyorlar. Dizilerdeki gibi hoyratça ahlak değerlerini yozlaştırmıyorlar. Kalemler fazla kaçtığında yorumcular devreye giriyor otokontrolle durum toparlanıyor.

Onlar farkındalar okuyanların arasında çocuk ruhların olduğunun. Televizyonlarda ise tam da çocukların ekran başında olduğu saatlerde izletilenler. Annem dizisinde daha 17 yaşında olan bir genç kızın hamileliği işlenirken verilen mesajları hatırlayınca tüylerim diken diken oluyor.

Oysa senaryo yazan bu sanal dizi yazarları bu ayrıntıları önemsiyor. Yazarken mesaj dertleri yok. Reyting kaygıları da yok. Yayından kalkma korkuları da. Bütün bunlara rağmen önemsiyorlar okuyucularının isteklerini ve toplumsal değerleri.

Aslında onlar hikâye yazıyor her hikâyeyi senaryo formatında yazamasalar da hikâyelerinin bir gün senaryo olmasını umut ediyorlar. Onların tabiriyle ben de anlatırken senaryo diyorum ama gerçekte yazılanlar hayallerinin hikâyeye dönüşmüş şekli.

Sanal dizileri okuyarak onları ve yazdıklarını anlamaya çalışırken inanılmaz keyifler aldım. Amatör ruhların kalemleri bazen roman tadındayken, bazense tamamen dizi tadında hikâyeler sunuyordu. Bazıları bir diziyi baştan yazmaya çalışmış, bazıları kendi hayallerine oyuncular seçmiş o oyunculara karakterleri oturtmuş. Bazıları ise sadece hayallerini yazmış. Üstelik bu yazdıkları hikâyeleri klipler ve resimlerle de tamamlayarak canlı hale getirmişler zihinlere yansıtırken. Bunu yapanlarsa daha çok onları okuyan severleri.

Hikâyeleri dolaşalım biraz da. Neler var acaba bu hikâyelerde. Madita'nın "Bir Sevda Masalı" adlı hikâyesinde Aslan karakteri için Kenan İmirzalıoğlu seçilmiş. Hikâyeyi okuyunca bu kadar cuk mu oturtulur bir karakter diyeceğiniz cinsten bu hikâye, ayrıntılar ve zamanın işlenişiyle bakınca değme senaristlerin kendilerine sorular sorması lazım bizim ruhlarımıza ne oldu diye. Ya da biz oyuncuları seçerken karakterler neden sırıtıyor demeleri gereken yapımcılar. Tuba'nın "Kıyametimi Kendim Seçtim" hikâyesini okuyunca acıyı bilmeden hayal ederek aktaran profesyonel senaristlerin ya da hayalleri bitip tıkanan senaristlerin ilham almak ve ruhlarını formatlamak için bu genç arkadaşımızdan yardım almaları gerekir diyorum.

Dizi tadında dizi okumak istiyorum ve heyecana sürüklenmek istiyorum diyorsanız kesinlikle suavi kolik'in "Ela"'sını okumak gerek. Sahne sahne verilen, her sahnesinde acaba ne olacak diye sizi meraka sokan bu senarist ve senaryosu dizi tadında bir yazımla sizi içine alıyor. Eminim bir televizyon dizisi olursa reytingleri en üst seviyede olabilecek önemli bir yapım olur bu hikâye.

Bir dizinin yeniden nasıl yazılabileceğini görmek istiyorsanız da cuncunun, leylahazal'ın tuluay'ın kapısını çalmalısınız. Cuncun'un "Ateşli Öpücükler"'ini okuduğunuz zaman anlatımına şaşırır kalırsınız. Kullanılan dilin profesyonelliği sizi şaşırtır. Leylahazal'ın "Alev Alev"'i, tuluay'ın "Buz ve Ateş"'i ise bir dizi bu kadar değiştirilir denen cinsten hikâyeler.

Büyülü bir edebi dil istiyorsanız ve okurken kendinizden geçmek o zamanda Asteria'nın
"Gönülsüz Gelin"'ini okumalısınız.

Roman tadında bir kitabın sayfalarını çevirmek istiyorsanız da başka bir siteye yolculuk yapıp bizimhikayelerimiz sitesi gibi kurulmuş olan hayalmahsulleri sitesini ziyaret etmenizi öneririm. dehen'in "Acılara Tutunmak ve Kesişen Yollar", Zara'nın TENEDOS Bir Ada Hikâyesi" ve d.nehir'in "Zamansız Aşk" adlı hikâyelerini okuduğunuzda roman tadına varacaksınız.

Brezilya dizisi tadında fotoroman okumak istiyorsanız onlar da var tabii. O kadar zengin ki ne ararsanız var. Üstelik bölüm kaçırdım ne yapacağım derdiniz yok. Ya da iki sevdiğiniz dizi aynı anda çakışınca tercih yapmak zorunda değilsiniz. Ve mantık hatası bulduğunuzda sizi muhatap almayan kanal ya da yapımcı sorununuz yok. Anında dile getirip muhatap bulabiliyorsunuz. Hepsinden önemlisi yayından kalkacak korkunuz olmadan keyifle kendi tercihlerinizle izleyebiliyorsunuz. Yani okuyorsunuz.

Hayatın sınırlarının bittiği anlarda, hayatın dışına taşmaktır hayal. Hep tatlıdır, hep de güzeldir. Rüzgâra karşı durup hayata karşı güçlü olmaktır. Hayatın sınırlarını tanımayıp suçlu ilan edilmektir.

Kimi hayallerimiz içine sadece 'ben'i ve onu alacak kadar dardır, kimi hayallerimiz de dünyayı kucaklayacak kadar engindir.

Sınırları aşıp, başka diyarların yazarlarından oraları dinlemektir. Büyük hayallerin beslenmeye, aynı amaca odaklanmış yürekleri bilmeye ihtiyacı vardır. Bilmek yalnızlığı alır götürür ve hayal sahibi aldığı yetkiyle yeniden şekil verir hayaline, yelkenlerini umuda açar.

İşte sanal dizi yazarlarının bir araya geldiği bu senaryo siteleri hayallerin şekil bulup sınırları aşıp, başka diyarların yazarlarından oraları dinleyerek aynı amaca odaklanmış yüreklerin yalnızlığını alıp götürdüğü bir açık mutfaktır. Hangi hayalin içerisinde kendini bulmak yalnızlığını gidermek istiyorsan o kapının anahtarına ihtiyaç duymadan üstelik eski zamanlarda ki gibi sonuna kadar kapısı açıktır.

Sanal dizilerde şu an kapılarını ardına kadar açmışlar bir gün keşfedilmeyi ve daha geniş kitlelere hitap etmeyi bekliyorlar. Onlar amatörce hayallerini yazarken yapımcılar hikâye sıkıntısı çekedursunlar. Ya da televizyoncular bir bir reyting ve krizi bahane ederek kaldırsınlar çoğu kendini tekrarlayan dizilerini. Bir gün elbet kapılarını çalacaklardır sanal dizi yazarlarımızın.

Bu yüreklere dokunmak isteyen ve sanal dizi izlemek isteyenlere yaptığım küçük araştırmayı sunmak istedim. Ben uzun zamandır televizyon dizilerindeki kirlilikten ve kısır döngülerden sıkıldığım için bu dizileri izliyorum yorgunluğumu atmak istediğim saatlerde. Belki sizler de sıkıldığınızda televizyon ekranından kaçmak istersiniz. Ya da hikâye sıkıntınız olan bir yapımcısınızdır. Bir kapıya ihtiyacınız vardır. O zaman hiç çekinmeden bu kapıyı çalın çünkü ardına kadar açıktır bu kapı, kapılar…

Burada tüm hikâyelere ve yazarlara yer vermek isterdim ama kısıtlı bir alanda bu mümkün değil okuduğum ve gerçekten önemli bir yere gelmeyi hak eden birkaç senaryo yazarına yer verebildim ancak. Diğer yazarlar bu konuda bana küsmesinler çünkü orada okuduğum her hikâyenin değerli olduğuna inanıyor ve her kaleme gönül dolusu teşekkür yolluyorum. Bir gün asıl hayalleri olan keşfedişe çok yakın olduklarını unutmasınlar ve yazmaya devam etsinler. Hiç pes etmesinler.

Buradan herkese iyi yıllar dileyerek yazımı bitirmek istiyorum. 2009'un tüm dünyaya huzur getirmesini diliyorum. Çünkü gerçekten insanlığın huzura ihtiyacı var. Şimdiden herkesin yeni yılı kutlu olsun...

oyatekin@gmail.com

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..