Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '13

 
Kategori
Siyaset
 

Kul hakkı

Kul hakkı
 

Takvim deyip geçmeyin; bazılarında yabana atılmayacak metinler ve bilgiler var.


Öncelikle belirteyim; başlık sizi yanıltmasın; dinsel değil, daha çok siyasi bir yazı okuyacaksınız.

Çocukluğumda, hemen her evde saatli maarif takvimi bulunurdu. Günümüzde bu takvime benzeyen dinsel içerikli takvimler, yılbaşı öncesinde esnaf tarafından müşterilerine dağıtılıyor genelde. Bende de bu takvimlerden iki tane var. Her gün yapraklarını koparıp şöyle bir göz atıyorum, hatta bazen ilgimi çekenleri biriktirip okuyorum.

1 Şubat Cuma günkü takvim yaprağının arkasındaki "Hak Duyarlılığı" başlığını taşıyan metinden bir bölüm: "Toplum halinde yaşamanın insana sağladığı birtakım haklar ve yüklediği sorumluluklar vardır. Bu haklara saygı gösterilip, sorumluluklar yerine getirildiği oranda toplumda huzur ve mutluluk olur. Yüce Rabbimiz 'Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin' (Bakara 2/88) buyurarak, insanların ölçü ve tartıda hile yapmalarını, hırsızlık, rüşvet gibi gayri meşru yollarla birbirlerinin mallarını yemelerini yasaklamıştır... Kul hakkı ihlaline sebep olan ve İslam'ın yasakladığı pekçok olumsuz davranış vardır. Cana kıymak, insanların namus ve şereflerine leke sürmek, zina etmek, hile yapmak, borcunu zamanında ödememek, yetim hakkı yemek gibi tavır ve davranışlar kul hakkı ihlalinin başlıca örnekleridir." Kuran'ı Kerim'in özellikle İsra Suresi'nde bunların birçoğu yer alıyor...

Aman Ya Rabbi! Bırakın dünyayı, vatandaşlarının yüzde 90'ı müslüman sayılan ve üstelik iktidarda "Ilımlı İslam" temsilcisi ve savunucusu bir siyasi iktidarın bulunduğu Türkiye'de, "kul hakkı ihlallerinin başlıca" örneklerinin sayı ve yoğunluk açısından çok fazla yaşandığına tanıklık eder olduk. Ateist, sömürgeci, kapitalist ya da karmaşa içerisindeki bir toplumda, çoğunluğun Sun Tzu'nun (savaşta düşmanı yenmek için her yol – her türlü ahlaksızlık, ilkesizlik, kuralsızlık– mübah görüşünü savunan) "Savaş Sanatı" yapıtındaki önerilere uygun davrandığını düşünsek, ancak bu kadar olurdu.

Vicdan rahatlığı

İşin tuhaf olan yanı; örneğin benim "Hem müslüman, hem Sosyalist, hem Kemalist" olduğumu belirtmemi, çelişki ve "kafa karışıklığı" nitelendirebilen bazı kişi ve kesimlerin, din ve islamiyetin yanı sıra adalet, hakkaniyet, demokrasi, özgürlük, insan hakları, insan sevgisi vurgusunun bu kadar yoğun yapıldığı bir dönemde, bunların tam tersi gelişmelerin yaşanmasına "deve kuşu" tepkisi vermesi.(!?)

Kul hakkı yemeyen, haksızlığa karşı durmak için elinden geleni yapan, vicdanı rahat ve özellikle de İLAHİ ADALET'e güveni tam bir yurttaş olmasam, çıldırmamak işten bile değil. (Yoksa, tarihimizin ve ecdadımızın bize kazandırdığı "Çılgın Türk" lakabını hak etmek istercesine çıldırsak daha mı iyi?)

Benzer nedenlerle değil; ama siyasal hırsları nedeniyle çıldırmış gibi demeç veren ve davranan siyasetçiler de azımsanmayacak ölçüde. İzinsiz gösteri yürüyüşüne müdehale eden polislere tabanca çekmek için belindeki silaha davranan BDP milletvekili İbrahim Binici'nin davranışını konu dışı bırakmak lazım aslında. Çünkü, o zaten üyesi olduğu partiye, kafa yapısına, kişiliğine uygun bir davranışı, kendisinin belirttiği gibi "doğal bir refleks" ile yapmıştır. Bu bağlamda çelişki yoktur.

Son zamanlardaki en büyük çelişkiler yumağının kahramanı AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu'dur. Demokrat Parti Genel Başkanı'yken, Recep Tayyip Erdoğan için "Ata binemeyen, ülkeyi hiç yönetemez" şeklinde konuşan Soylu'nun, şimdiki partisinin Genel Başkanı olan Başbakan için "Türkiye'nin EZELİ VE EBEDİ başkanıdır" diye canhıraş bağırınmasını televizyonda izleyince şoke oldum. İnsan dalkavukluk yaparken de biraz usturuplu davranır. Diyelim ki bir parti yöneticisi Allah'ın isim sıfatlarından biriyle genel başkanına iltifat ediyor, övgüler düzüyor; o partinin "dindar" genel başkanı ve diğer yöneticileri, bundan hiç rahatsızlık duymazlar mı? Acaba, Soylu'yu uyardılar mı, eleştirdiler mi? Bırakın dindarlığı, kibirden uzak kişi, Allah'a şirk koşuluyormuşcasına yapılan böylesi yakıştırmalara itiraz etmez mi? Allah, İsra Suresi'nin 37'inci ayetinde "Yeryüzünde kasılıp kabararak yürüme! Çünkü sen, yeri asla yırtamazsın, uzunlukça da dağlara ulaşamazsın" diye buyururken, hem kibirle kendisini "Tanrılaştıranların" hem de "Allah'ın yanına başka Tanrı koyanların kovulmuş bir halde cehenneme atılacakları" uyarısında bulunuyor kullarına...

Kula, paraya, makama kulluk edenlere diyecek sözüm budur.

Gülçin ERŞEN - Güllük / 10 Şubat 2013

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..