Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '07

 
Kategori
Felsefe
 

Kundalini nedir?

Kundalini nedir?
 

Kelimenin kökü “kund”, "yanma" anlamına gelmektedir. Kundalini ateşin yanma yönüdür. Ancak delik, taş veya kâse anlamına gelen sıfat “kunda”, kelimenin anlamını daha açmaktadır. Burada ateşin yandığı bir kap fikri verilir.

Kundalini mecazi olarak omuriliğin dibinde yedi rakamın yarısına eşit üç-buçuk kez kıvrılmış uyuyan bir yılan şeklinde gösterilir. Kundalini kelimesinin kökeni spiral anlamına gelen "kundal" kelimesinden gelir ve bu kundalini uyarıldığında spiral şeklinde ve yılan gibi hareket edip yükselişinden kaynaklanır.

Ayrıca “kundala” sıfatı vardır, onun anlamı sarma, spiral, halka anlamına gelir. Burada ateşin çalışma ve açılma şekli konusunda bir fikir ediniriz. Bu esas köklerden Kundalini kelimesi doğar ve ateşe yaratıcı dişilik verir.

Bazen söz edildiği gibi “Ateş Yılanı“, uyandırıldığında ritmik şekilde yukarıya ve aşağı hareket eden ateş akışları şeklinde açığa çıkan kap/rahim içinde kıvrılmış uyuyan evrimsel dişil yaratıcı güçtür.

Aydınlanma bir kurtuluş, özgürlüktür. Kanatlarının kullanımını yeni elde eden bir kuş kadar hafif olur birey. Uçamazsa bile kanatlarını çırpar. Bu çırpınmalar sırasında gerçek ve gerçek olmayan, doğru ve yanlış, kullanışlı ve kullanışsız, çirkin ve güzeli ayırt etmeye başlar. Zıtlıkların ötesine geçer ve tamamlayıcılığın farkındalığına varır.

Kundalini bütün yaşamda az çok aktiftir. O, mitolojideki “Hayat Ateşi”dir ve dolayısıyla her şeyin içinden akar. Ama ya sakin bir dere gibi akıp dirilik verir, ya da belirli kanallara yönlendirilerek şiddetli çağlayan gibi olur.

Ne zaman ruhsal gelişimde belirli bir ilerleme kaydedilirse, Kundalini'de bir yoğunluk yaşanır, “Yol”’a açılan çeşitli evrelerde ve “Yol”’da evrimleşme başlar. "Yol" ile kastedilen, çevresel koşullarından, bağlılıklarından, bağımsızlık kurabilen ve asli gerçekleri idrak eden kişinin yaşadığı ruhsal tekâmül dağına çıkan yoldur.

Nerede yaşam varsa, orada az çok uyanık veya uyanan Kundalini vardır. Ancak gücünün bilinçli yönlendirilmesi tamamen farklı bir olaydır. Bireyin gelişim seviyesi onun bu enerjiyi kullanımını etkileyecektir.

Kundalini'nin en önemli etkilerinden biri de “Birlik” hissini yoğunlaştırmasıdır. Değişik şuur hallerinin arasındaki sınır ve engelleri kırması dışında Kundalini ayrıca birey ve dıştaki daha büyük benlik arasındaki engelleri de kaldırır.

Kundalini’nin uyarımı içten dışadır. Dışarıdan içeriye bir dikte, bildiri şeklinde değildir. Öğrenci hazır olmadan içinizdeki öğretmen gelmeyecektir. Kişi hazır değilse, dışarıdan hazır bilgi almak, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışmak sadece işinizi zorlaştıracaktır.

Uzakdoğu’da bilhassa Hindistan’da ateş önemli bir sembol olarak algılanır. Ateş en önemli arındırma elemanı olduğu için tüm kurban ayinleri bu elemana dayanırdı. Ateş, ışık ve düşünceyle beraber aydınlanmayı arayan en önemli öğedir. Hem Tibet’te, hem de Budizimde insanın içindeki ateşi göstermek için Kundalini yılanını sembol olarak kullanılır.

Kundalini bir güçtür ve güç iyi için de, kötü için de kullanılabilir. Karanlık tarafa ya da aydınlık tarafa geçmek bireyin tercihidir. Hayat bir tercihtir. Tıpkı “Yıldız Savaşları” filminde olduğu gibi seçim bize aittir.

Kundalini biri pozitif (güneş), diğeri negatif (dünya), iki kutup arasında oynar. Okültizm’de geçen “güç çubuğu” kavramı, bu olguyu simgelemektedir. Negatif dünya kutbu bir uçta, pozitif güneş kutbu diğer yanda ve her ikisinin ateşi aradadır. Güç çubuğunu elinde tutabilmek, Tanrısallığı içinde yaşamaktır.

Kundalini'nin bir kutbu dünyanın kalbi veya merkezidir, diğer kutbu ise güneştir. Kundalini'nin açığa çıkarılması kişinin her ikisinin arasında manyetik bir çubuğa dönüştürülmesi anlamına gelir. Bir bakıma kişi zaten baştan o çubuktur, ancak Çubuk henüz canlı veya uyanık değildir. O uykuda veya rüya âlemindedir ve ateşin kendisi de uyur.

Kundalini’yi uyarmak eski inanışlarda ateşi "toprağın altından" ve "yukarıdaki semadan" çekmektir, böylece fiziksel beden iki büyük merkez arasında bir çubuk oluşturur. Birey, adeta bilinçli olarak iki merkezin arasına girer ve karşılıklı güç iletişimle, Kundalini ile şarj olur.

Aydınlanan birey, farkındalığını önce en yakın çevresi ile paylaşmak ister ve onlara yardım etmenin olağanüstü arzusunu duyar. Eşi, ailesi ve çevresi ile paylaşır. Yolda ilerlerken yanında onları da götürmek ister, uyum sağlayamayan bireyler ile ister istemez ayrışma söz konusu olur. Kişi çabalarken, uğraş verirken bu meşakkatli yolda yakın çevresinde miskin, isteksiz kişiler görmek istemez.

Başkalarına faydalı olma arzusu büyük çapta uyarılmıştır ve artık kendisi için yaşama lüksü yoktur. Yolda olanlar, başkalarına yardım ederler çünkü kendisine yardım edebilmenin yolunun da bu olduğunu keşfetmişlerdir.

Eski Mısır'da firavunların taçlarındaki kobra motifi, yükselmiş kundalini'yi gösterir ve ilahi bir yönetici olarak firavunun inisye olduğunu belirtirdi. Aztek ve diğer eski Amerikan uygarlıkların kanatlı yılanları, aynı Mısır'da ve Roma’da resmedilen kanatlı yılanlar gibi kundalini sembolleridir.

Ejderha diğer bir kundalini sembolüdür, ayrıca yedi başlı ejderha, kundalinin yedi çakra ile bağlantısını gösterir. Ayrıca Azteklerin iki başlı yılan sembolü, Kundalini'nin iki yüzünü gösterir, biri yapıcı ve diğeri yıkıcı.

Gurdjieff “Veda”lardan alınma atlı araba örneğini vererek arabayı fizik bedenine, atı duygulara, sürücüyü zihne ve yolcuyu "benliğe" benzetilmiştir. Hisler ve arzuları simgeleyen at, arabayı hareket ettirmektedir, ancak zihni simgeleyen sürücü atların dizginlerini elinde tutarak onları istenilen istikamette sevk etmesi gerektir. Gurdjieff'e göre bazen yolcu arkadan emirler iletmektedir, ancak sürücü bunları duymamaktadır ve arabayı kendi düşüncesine göre sürdürmektedir.

Gurdjieff sisteminde en alt düzey beden düzeyi, ikinci düzey duygu düzeyi, üçüncü düzey düşünce ve en yüksek düzey de benlik düzeyidir. Birinci düzeyde fizik bedeni baskın insan tipi görürüz. Bu insan için fiziksel beden ifade aracıdır ve çevreyi bedensel işlevleri açısından algılamaktadır. Fizik beden ön planda olduğu için duygu ve düşünce pasif durumundadır.

İkinci düzeydeki kişi duyguları tarafından yönetilmektedir. Burada görüldüğü gibi duygusal beden pozitif olarak ve fiziksel beden negatif olarak gösterilmiştir.

Üçüncü düzey entelektüel insan tipi görülmektedir. Burada komuta zinciri zihinden duygulara ve duygulardan bedene gider. Yöneten en tepede bulunan zihinsel bedendir.

Dördüncü düzey çok az kişi tarafından erişilir. İnsan burada gerçek benliğini keşfeder. Benlik veya ruh zihni yönetir ve komuta zinciri fiziksel bedene dek iner. Bu seviyeye ulaşmak için kişiliğin gelişmiş olması, şuurluluk, farkındalık ve aydınlanma gerekir.

Gurdjieff kişilik ve öz benlik arasındaki ilişkiyi şöyle tanımlar: Kişilik, insanın çevresinden aldığı şeylerden oluşur. Öz, kendiliğinden içinde bulunan olgudur. Kişiliğin ve özün gelişmesi paralel gitmelidir. Eğer birisinde öz çok gelişmişse, ancak kişilik gelişmemişse, o kişi Gurdjieff'in "aptal evliya" dediği insan türü olur. Eğer aksine kişilik çok gelişmişse ve öz gelişmemişse o kişi sadece çevresinden öğrendiği veya taklit ettiği şeyleri yansıtır.

Kabala ekolleri ve Sufi çalışmaları kalbi bireysel evrenin merkezi olarak görürler. Kalbi açarak güçlü bir sezgisellik oluşumuyla birlikte içsel yol göstericimizle irtibat kuracağımıza inanılır. Hermetik tasvirlerin gösterdiği gibi "Yılanla Sarılı Kalp" erişilmeye çalışılan idealdir.

Mısır tanrısı Osiris’in parçalanıp yeniden inşa edilmesi gibi, Adem için de bir "Düşüş" ve mecazi parçalanış söz konusudur. Kabala’da her birimizin onun orijinal ruhunun bir parçası olduğu söylenir ve amacımız “yaratılıştaki yerimizi bulmaktır” denir.

Kadüse (Asa) dolanmış yılanlarıyla birlikte Gizli Ateşin (Kundalini) içinden yapılan yolculukta “çakra merkezleri“ sembolizmini buluruz. Bu merkezler şuur hallerini ifade ederler ve güç mekânlarıdır. Batı ezoterizmde bu merkezleri ifade etmenin birkaç yolu vardır.

Bu merkezler, Sefirot'un gezegensel adları veya çakralar ile ifade edilir. Burada gezegenler ilahi enerjinin hayat ağacından düşüşünü takip ederler ve bedende tekabül ettikleri yerlere konulmaktadırlar.

"Hayat Ağacı" hem mikro kozmik (küçük evren, insan), hem de makro kozmik (büyük evren) seviyelerde Yaratılışın çalışan bir modelini sunmaktadır. Keter, Hokmah ve Binah başta; Kesed, Geburah ve Tiparet üst göğüste ve omuzlarda; Netzah, Hod ve Yesod kalça ve cinsel organlarda, Malkut'ta ayaklarda gözükmektedir.

Ezoterik sistemlerde sıkça geçen ve birçok kaynaktan derleyerek naçizane kendi bilgilerimi de ekleyerek hazırladığım bu yazıdaki “Kundalini” kavramı çok geniş bir içeriğe sahiptir.

İnsan olmak kısaca, kendini olduğundan daha iyi yapmaktır. Bu güç, zorluklarla dolu yolda ilerlemek için içlerimizdeki cesaret ve istekten doğan ateşi hep canlı tutmalı; akıl ve bilimin öncülüğünde kendimizi yaşarken yeniden yaratmalıyız. “Kundali” bu değişimin ve aydınlanmanın bir sembolüdür.

Tüm yargılarınızı ve düşünce kalıplarınızı özgürleştirerek, yaratıcı yönünüzü keşfediniz. Hayatınızı boşa sarf etmeyiniz. Kendinizi ve çevrenizi yüceltiniz. Işığınız, yönünü kaybedenlere rehber olsun.


Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..