Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '20

 
Kategori
İnançlar
 

Kur’an'da Allah’ın Öğretisi-11

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-7
 
Allah’ın en güzel isimleri olan doksan dokuz ismini açıklamaya devam ediyoruz.
 
34- AZîM
 
Allah’ın isimlerinden biri de el-Azim’dir.
 
Azim,bir fiili işlemek yahut işlememek konusunda kesinleşmiş karar veya irade anlamındadır.
El-Azim, azamet ve büyüklük sahibi manasına gelmektedir. Allah-u Teâlâ Azim’dir. Hem zatında hem isim ve sıfatlarında azamet ve büyüklük sahibidir.
 
El-Azîm ; Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.
Allah Varlık alemini sıfatlarının tasarrufuyla kuşatmıştır. Ezeli ve nurani ilmi ile varlıkları ihata etmiş olup; her şey O'nun ilmi dairesi içindedir. Hiçbir şey Allah’ın ilminin dışında kalması mümkün değildir. Onun ilminden hiç bir şey gizi kalmaz. Allah’ın İlmi gibi kudreti de büyüktür, yücedir. Zati olan kudreti sınırsızdır.
 
Allah’ın mutlak kudretine müdahale edecek hiç bir güç yoktur.
Yaratıcılıkta tektir, ortağı eşi ve benzeri yoktur. Eşyayı süratle ve kolaylıkla yoktan yaratır. İstediği her şeyi hemen yaratır. Allah bir şeyin olmasını dilerse ona ol der! Oda oluverir. Onun kudreti bütün alemi kuşatmıştır.
 
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
 
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur." (Şura suresi, 4.ayet)
 
“O hâlde, O yüce Rabbinin adını tespih et (yücelt).” (Vakıa suresi,74.ayet)
 
“ (Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.” (Zâriyât Suresi 47. Ayet)
 
“Eğer aldırmazlarsa de ki: bana Allah yetişir ondan başka ilah yoktur, ben O’na dayanmaktayım ve O, büyük Arşın sahibidir.” ( Tevbe Suresi: 129.ayet)
 
Ayet’el kürsi olarak biline bakara suresinin 255.ayetinde Yüce Allah şöyle buyurur:
 
“Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.” . (Bakara suresi, 255.ayet)
 
35- GAFÛR
 
Allah’ın isimlerinden biri de el-Gafûr’dur.
Gafûr kelimesi, sözlükte “örtmek, gizlemek, kirlenmekten korumak için bir şeyin üstünü örtmek” manasındaki gafr (gufrân, mağfiret) kökünden sıfat olup “birinin kusurunu örten, suçunu bağışlayan” anlamına gelir.
 
El- Gafûr; Çok mağfiret eden, günahları çokça örten ve kusurları çokça bağışlayan manalarına gelmektedir. Cenab-ı Hakk Gafur’dur. Günahları bağışlar, kusurları örter ve kuluna mağfiret eder.
Allah’ın mağfireti çok büyüktür. Allah’ın kullarına mağfireti pek çoktur. Bir kulun kusuru ne kadar büyük ve çok olursa olsun onları örter.
 
Kul hakkı dışında kalan günahlarımıza tövbe ederek pişman olursak Allah bizi bağışlar.
Pişmanlık duyan Kullarını hem dünyada hem de ahirette rezil etmediği gibi onların günahlarını gizleyip örtüp ve günahlarından dolayı cezalandırmaz . Allah günahları affettiği gibi, günahları insanın yüzüne vurmaz, günahı hatırlatılarak rezil edilmez.
 
Yüce Allah Kur’anı Kerimde şöyle buyurur:
 
De ki (Allah şöyle buyuruyor): "Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir." ( Zümer Suresi, 53.ayet)
 
“Kullarıma benim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olduğumu bildir.”( Hicr Suresi,49.ayet)
“O günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. Ondan başka ilah yoktur. Dönüş Onadır.”( Mu`min Suresi 3.ayet)
 
“...Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.”
( Nûr Suresi ,22.ayet)
 
De ki: "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Âl-i İmrân Suresi ,31.ayet)
 
36- ŞEKÛR
 
Allah’ın isimlerinden biri de eş-Şekûr’dur.
Şekûr; az iyiliğe çok mükâfât veren; kendi rızası için yapılan iyilikleri fazlasıyla mükâfâtlandıran demektir.
 
Eş-Şekûr; Şükredilen, şükrün karşılığını veren, kendisine yapılan şükre, daha çok sevapla karşılık veren. Dünyada yapılan iyi ameller karşılığında ahirette sonsuz nimetler veren, Rızası için yapılan işlere bol sevapla karşılık veren anlamlarına gelmektedir.
 
Şekûr dendiğinde bire yedi yüz, bire yüz bin, bire bir milyon ve az amele sınırsız mükâfat veren manası anlaşılır.
 
Şükür, iyiliği, iyilikle karşılamak anlamındadır. Şükür her daim Allah’u Teâlâ’ya karşı kulun yapması gereken bir görevidir.
 
Şekûr ise, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan ameller karşılığında âhirette sonsuz nimetler lütfeden Er-Rahim’dir
 
Allah iman edip,güzel işler yapan mü’min kullarına kat kat mükâfat vereceğini bildirir.
Bu dünyada bir çekirdeğe karşılık bir ağaç ihsan eden Allah, dünyada yapılan ibadet ve şükürlere cennette sınırsız mükâfatlar verecektir.
 
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
 
“Eğer Allah'a (rızası uğruna) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.” (Teğâbun Suresi 17. Ayet)
 
Rabbiniz: "Şükrederseniz ant olsun ki, size karşılığını artıracağım; nankörlük ederseniz bilin ki azabım pek çetindir" diye bildirmişti. (İbrahim Suresi 7. Ayet)
 
“...Ey Dâvûd ailesi! Şükür için çaba gösterin. Kullarım arasında hakkıyla şükredenler pek azdır.” (Sebe' Suresi, 13 . Ayet)
 
“Çünkü Allah bu kimselerin ecirlerini tam verir ve lütfu ile arttırır. Doğrusu O, bağışlayandır, şükrün karşılığını bol bol verendir.” (Fâtır Suresi 30. Ayet)
 
“ ...Kim çaba harcayıp bir iyiliği gerçekleştirirse bu konuda ona daha büyük güzellikler bahşederiz. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve iyiliği asla karşılıksız bırakmaz.” (Şûrâ Suresi ,23. Ayet)
 
“O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.” (İbrahim Suresi 34. Ayet)
 
37- ALÎ
 
Allah’ın isimlerinden biri de el-Alî’dir.
El-Alî, İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın demektir.
 
El-Alî esmasının manası: Mutlak ve hakiki yüce, yüceler yücesi, Onun şanı şerefi mertebe ve hükümranlığı pek yüce, her şeyiyle yüce olan.
 
El-Alî, Her şeyiyle yüce ve yüksek olan, Büyüklüğü, yüceliği,ilmi sonsuz olan.
 
Alî, ismi  esmâ-i hüsnânın içinde, “yücelik ve hükümranlık ta kendisine eşit veya kendisinden daha üstün bir varlık bulunmayan, mutlak olarak yüce olan, örf, akıl ve din açısından övgüye değer bütün müspet nitelikleri kendisinde toplayan, yine örf, akıl ve din açısından yerilmiş bulunan ve ulûhiyyetle bağdaşmayan bütün menfi niteliklerden münezzeh bulunan kemal sahibi ulu Allah” anlamına gelir
Allah, insanın düşünebileceği ve hayal l edebileceği her şeyden daha büyük, daha yüce ve daha yüksektir. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından Ondan daha yüce bir varlık yoktur. Onun yüksekliği cisimlerin sahip olduğu türden bir şey değildir. Onun yüksekliği, Yücelik ve üstünlük bakımındandır.
Hiçbir yücelik, kudret ve üstünlük düşünülmez ki, Allah ondan da üstün olmasın.
 
Kuran-ı Kerim’de birçok ayet-i kerimede Allah’ın büyüklüğünü, yüceliğini, kudretinin ne kadar yüce ve yüksek olduğunu anlatıyor.
 
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
 
“Herhangi bir beşer ile Allah’ın konuşması ancak vahiy ile yahut perde arkasından ya da bir elçi gönderip, izni ile dilediğini vahyetmesi şeklinde olabilir. Muhakkak ki O çok yücedir, engin hikmet sahibidir.”( Şûrâ Suresi, 51. Ayet)
 
“...Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.” (Bakara Suresi 255. Ayet)
 
“...Çünkü Allah yücedir, büyüktür.” (Nisâ Suresi, 34.Ayet)
 
“Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Onu bırakıp da taptıkları ise batılın ta kendisidir. “...Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür.” (Hac Suresi 62. Ayet)
 
“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. O, yücedir, büyüktür.” ( Şûrâ Suresi, 4. Ayet)
 
”Yüce Rabbinin adını tespih et.” (Ala suresi,1.ayet)
 
38- KEBÎR
 
Allah’ın isimlerinden biri de el-Kebîr’dir.
Kebîr, zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar ulu demektir.
 
El-Kebir; Büyüklükte kendisinden daha büyük düşünülmeyen, bütün büyüklükler kendine mahsus olan,kemalinde sınır olmayan demektir.
 
Allah’n her hususta pek büyük olması, Kibriya (büyüklük, ululuk) sahibi. Büyüklüğünü ancak kendisi bilen ve büyüklüğü hiçbir mahluk tarafından bilinmeyen ve hiçbir zamanda bilinemeyecek olan mutlak ve hakiki büyük demektir.
 
Allah, her hususta insanların kavrayamayacağı kadar ulu ve büyüktür. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti bilinemeyecek kadar yücedir. Mutlak büyüktür. Kudret ve hükümranlığı sınırsızdır. Hiç bir şeye muhtaç değildir. Bilakis her şey ona muhtaçtır. Yaratılmışlara benzemez. Onun büyüklüğü, mekâna bağlı bir büyüklük değildir. O, bundan münezzehtir.
 
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur:
 
“O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.”( Ra’d Suresi 9. Ayet)
 
“...O, yücedir, büyüktür.” (Sebe’ Suresi 23. Ayet)
 
“...Artık karar yüce ve büyük olan Allah'ındır.” (Mümin suresi 12. Ayet)
 
“Bu, Allah'ın hak olmasından ve Ondan başka taptıkları şeylerin batıl olmasındandır. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.” (Lokman Suresi 30. Ayet)
 
“...Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.” (Nisâ Suresi 34. Ayet)
 
“Allah onların söylediği şeylerden münezzehtir, çok çok yücedir.” (İsrâ Suresi,43.Ayet)
 
(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
(Devam edecek)
 
 
Toplam blog
: 367
: 683
Kayıt tarihi
: 08.04.13
 
 

1965 Trabzon Of doğumluyum. İlahiyat Fakültesi mezunuyun.Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeniyi..