Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kurban mı, katil mi daha şanslı?

Kurban mı, katil mi daha şanslı?
 

Ölüler, katillerden daha huzurlu uyurlar. Bu sözcük beynime çakılı kaldı son günlerde. Bir aileyi, topluluğu veya ülkeyi perişan etmenin en kolay yolu cinayetlere bulamaktır. Cinayetlere bulaşanlar devamlı bir cinnet hali içinde oluyorlar ve sürekli bir paranoya ile yaşamak zorunda kalıyorlar. Sürekli düşman bellediklerine karşı bir savunma ve korunma refleksi göstermek zorunda kalıyorlar. Çoğu zamanda bu refleks mantık ve realiteden uzak oluyor.

Şiddet sarmalındaki ülkemiz için bu büyük travma ne yazık ki bizim aşmamız gereken en büyük sorunu oluşturmaktadır. Diğer tüm sorunlarımızın çözümsüzlüğü sanırım bu hastalıklı ruh halimiz.

Devlet yurttaşına güvenerek güçlü ve huzurlu olabilir. Her seferinde iç ve dış düşmanlar masalı sadece kendimizi kandırmaktır belki de. Nasıl olur yaşadığınız topraklara düşman olabilirsiniz ki? Ya da düşmanlık ederek huzur bulunabilir mi? Kim daha çok düşman nasıl tespit edilecek? Vatanseverlik kişilerin tekelinde mi? Bunların ne ölçüsü nede mantıklı bir tarafı var.

Hayatı bu durumda sadece güvenlikten ibaret gören bir anlayış ise yurttaşlarına karşı en temel hak ve hizmetleri verememektedir. Anadoluda yaşayan kırsal kesim için çoğunlukla devlet demek jandarma korkusu demek. Kentli içinse polis jopu demek. Bu gün güvenlik güçlerimizin sağlıklı bir yapı içinde olduklarını düşünenlerin sayısı sanırım giderek azalmakta ve bir güven kırılması yaşanmakta. Bu tehlikeli ve sonuçları kestirilemeyecek bir durumdur. Gündelik hayatta basit alacak verecek işleri dahi yasadışı yöntemlerle hal olmakta, hangi kirli işi kaldırsanız (haberlere daha sık yansımaya başladı) içinde çeteleşen görevliler. Münferit diye açıklanması durumun vahametini çözmez. Uğur mumcu, hrant dink, a.taner kışlalı vb cinayetlerde gördüğümüz gibi kişilerin can güvenliğini sağlama ve sonrasında faillerinin bulunması noktasında ne yazık ki emniyet güçlerimiz yeterli güven ve sorumluluk duygusunu bize yaşatamamaktalar. Hatta son görüntülerde tetikçilerle yayınlana pozlar daha bir vahim hale sokmakta işleri. Böylesine bir tabloyu hak etmediğimizi düşünmek bile beni rahatlatmadığı gibi aksine kaygılarımın artmasına neden olmakta birçok insan gibi.

Hayatımız cehenneme çeviren bu yapıyı değiştirmeden iç ve dış düşman argümanları ile bir yere varmamız ne pek olası görünmüyor. Görünen ise daha belirsiz bir geleceğin bizleri beklediğidir.

Belirsizlikleri yaşamamak için, en başta kendi insanımıza bakış açısını değiştirmelidir devlet. Devleti koruyan yasalar yerine yurttaş koruyan yasalar yaparak başlayabilir bu işe. Sürekli bir tehdit algılamasını içten beklemek doğru bir yaklaşım olmadığı gibi elbette ülkeler kendi geleceklerini teminat altına almak ve dışarıdan gelecek tehditleri bertaraf etmek en doğal hakları. Bu hakkı en iyi şekilde yurttaşlar sahip çıkarsa başarabilir bir devlet. Irak bu konuda en iyi örnektir. Saddam 1990 da dünyanın en büyük 4. ordusuna sahipti ve kendini dahi koruyamadı bırakın ülkeyi. Oysa bu gün ABD’ ye kök söktürmektedir ırak halkı, tank top ve uçaklardan mahrum hatta askersiz. Gelecek kuşaklar yaşanabilir bir ülkeyi elbette başkalarına terk etmeyecekler, bizim de terk etmeyeceğimiz gibi. Yeter ki hamasetten ve ırkçılıktan, ayrımcılıkta uzak ülkemiz sosyal ve demografik yapısına uygun çözümler üretelim, kavga etmeden ve dışlamadan diğerini.

Gezdiğim tüm bölgelerde ki tümünü gezdim ve yaşadım hiç ülkesine düşman yurttaşlar topluluğuna rastlamadım. Eminim siz de rastlamayacaksınız. Karşılaşmayacağımız öcüler yaratarak ne büyük bir tehlike yaratmışız. Fakat geri dönülmez bir noktada değiliz.

 
Toplam blog
: 144
: 2687
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

Ziraat mühendisi ve iktisatçıyım. yatırım danışmanlığı ve kişisel gelişim konularında  Simurg Con..