Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '11

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Küresel felaket senaryoları ve gerçekler

'' Sürüngenlerin hâkimiyeti altındaki Mezozoik dünyasında memeliler önemsiz bir grup olarak varlıklarını sürdürür. Oldukça küçük boyutlarda olan memeliler büyük olasılıkla sürüngenlerle rekabetten kaçınmak üzere gececil bir yaşama biçimini benimsemişti. Dinozorlardan köken alan kuşlar da ilk kez Jurada ortaya çıkar .'' *

''Jurada yaygınlaşan dinozorlar, Kretasenin sonunda çeşitlilikçe ve yaygınlıkça zirveye ulaşmışlarken, pek çok canlı grubuyla birlikte ortadan kalkarlar. Bugün yaygın şekilde kabul edilen görüş, yeryüzüne çarpan bir gökcisminin yeryüzünün son kitlesel yok oluşuna neden olduğudur. Kretase/Tersiyer yok oluşu olarak bilinen bu olayla sürüngenlerin yüz milyonlarca yıl süren hâkimiyeti sona erer ve Tersiyerde memelilerin yaygınlaşmasını sağlayacak koşullar sağlanır. '' *

Memeliler ilk ortaya çıktıkları Mezozoik dönemde yaşadığı doğal ortamın en zayıf canlılarıydı. Memelilerin Yeryüzünde yaygın bir canlı olması tamamen küresel bir felaket sayesinde olmuş; bir gökcisminin Dünyaya çarpması sonucu dev canlıların ortadan kalkmasını sağladı. Ekosistemdeki değişmeler Memelilere gelişim ve yayılma olanağı sağladı.

Dev bitki örtüsünü tüketen dev ot obur türlerin yok oluşu, bitkilerin Atmosferdeki Karbondioksit oranını düşürmesi, Oksijen üretmesi milyonlarca yıl içinde bu günkü gaz dengesine gelmesini sağladı. Karbondioksiti tüketen bitkiler yeni gaz dengesine uygun bitki çeşitliliğini de yeryüzüne kazandırdı.

Günümüzde yeryüzündeki canlıları tehdit eden felaket senaryoları üretiliyor. 1987’de okuduğum, Tübitak yayını olan Bilim ve teknik dergilerinden hatırladığım kadarıyla, iki bin yıllarında olası felaket senaryoları öne sürülüyordu. Göktaşı çarpması, kuyrukluyıldız çarpması, Hidrojen yakıtını tüketen Güneşin genleşmesi sonucu dünya yörüngesine kadar yayılıp dünyayı kavuracağı, insan faaliyetleri sonucu oluşacak olası felaketler. Bunlardan bazıları belki binlerce belki de milyonlarca yıl sonra gerçekleşebilecek felaketler.

O günlerde hep iki binli yılları yaşayabilecek miyim diye düşünürdüm. Bana tercih hakkı verilseydi olabildiğince ileri bir tarihte yaşamak isterdim. Şu anda iki bin on yılını yaşıyorum ve görebildiğim tek felaket insanın kendisi. Doğayı o kadar sorumsuz kullanıyoruz ki, insanlara yeni tüketim maddeleri üretme uğruna zararlı madde çevirimini hat safhaya getiren üretim teknolojileri, salt kar amacı güderek aşırı bir ivmeyle ilerliyor.

Gündemde küresel ısınma var; buzullar eriyor. Gelecekte su seviyesi yükselerek karaları istila edecek, buharlaşma artıp bulutların güneş ışığını kesecek, ani bir dönüşümle buzul çağı başlayacak. Bunlar iddia. Şuna şaşarım, atmosferi kirleten ülkeler in başında gelen Amerika, Kiyoto anlaşmasına imza koymuyor. Felaket senaryolarını da üreten aynı Amerika değil mi?

Bu durumda iki ihtimal düşünüyorum. Ya Amerika kendi elit kesimini bu felaketlerden koruyacak imkânları geliştirdi. Dünya umurunda değil. Ya da Böyle bir tehlike olmadığı halde toplumlar üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyor. Her ikisi de olabileceği gibi bunların dışında benim düşünemediğim bir durum da söz konusu olabilir.

Bilimkurgu tutkunu biri olarak '' yarından sonra '' filmini ilk çıktığında izledim. Buzul çağının başlamasıyla ilgili tezlere dayanılarak hazırlanmış. Ama bana pek inandırıcı gelmedi. Çünkü dünya algılanmak istendiği gibi mekanik dengede değil. Ortaya çıkabilecek yeni koşullara göre yeni dengeler oluşturabilecek bir yapıya sahip.

Düşünsenize güneş ışığının engellenmesi, Dünya atmosferinin soğuması buzulların tekrar kutuplarda toplanmasını sağlayacakmış. Ayrıca bu anlık olabilecek bir durum değil binlerce yılın geçmesini gerektirebilecek bir durum.

Küresel ısıma, Atmosferin ortalama değerinde bir artış ise, buzullaşma aniden değil kademeli bir ısı düşüşünü gerektirir. Şu anda ki tehlike ısı düşüşü değil bilakis yükselmesidir. Evet, şu bir gerçektir ki lokal bazı felaketler olacaktır. Çünkü küresel ısınma ile enerji seviyesi yükselmekte bu ise bir takım dinamikleri normalin dışında tetiklemekte.

Dikkat çekmek istediğim nokta şu; insan ancak kendi felaketini hazırlayabilir. Şu andaki nükleer silahlar dünyayı birkaç defa yok edebilecek güce sahip. Süper güç tabir edilen devletlerin ellerinde bulunan bu silahlardan dolayı Birleşmiş Milletlerde alınan kararları veto etme hakları var. Amerikanın sloganı ,'' iktidar namlunun ucundadır '' Bu zihniyet ortadan kalkmadıkça dünya tehdit altında.

Peki, niye silah üretiliyor? Emperyalizm in yaşayabilmesi için tek yol savaştır. Çünkü savaş anlık bir tüketimdir. Milyonlarca doların anlık yok oluşuyla silahın tahrip gücüyle milyonlarca dolarlık değerleri de yok etmesidir. Tahrip edilen bölgeler yine amerikan şirketleri tarafından inşa edilip, Yeni iş olanakları açılır. Karlara yeni karlar katılır.

Bilimi tekeline alan Pentagon, insanlık için üretilen projelerden ziyade silah sanayi için gerekli olabilecek araştırmalara öncelik tanıyarak insanlığı yok oluşa sürüklüyor. Bağımsız olması gereken bilim süper güçlerin oyuncağı olmuş. Durum böyle iken diğer felaket senaryoları bana pek de inandırıcı gelmiyor.

*giriş kısmındaki alıntılar için bakınız .

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/jeolojik/Fanerozoik

 
Toplam blog
: 5
: 571
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Okumayı ve yazmayı seviyorum. müşküle köyü. com 'da yazıyorum. bunun dışında bir çok internet sit..