Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Küresel kriz nerden geliyor nereye gidiyor?

Küresel kriz nerden geliyor nereye gidiyor?
 

Dünyayı sarsan ekonomik kriz ve geleceği konusunda yazılan çizilenleri yakından takip etmekteyiz.

Bu krizin büyük bir enflasyon trendi ve özellikle ABD dolarının büyük değer kaybıyla son bulacağını aylar önce yazmıştım. Özellikle ABD ekonomisiyle ilgilenmemizin nedeni de dünya ekonomisinin ana ekseninin ABD ve onun parası olduğu içindir. Ne zaman dünya kendi parasını bulur ve doların esaretinden kurtulursa okyanusun ötesindeki depremlerin tsunamik etkisi o zaman bizi bu kadar etkilemez. Ama şimdi orda olanlarla çok yakından ilgilenmeliyiz.

ABD dolarının değerli olmasının ABD’yi zora soktuğunu ve değerli olmasının mümkün olmadığını herkesin ”Dolar 2.00 TL olur mu? “ diye ortalığı yıkarken reddetmiştim. Hem de bu işin profesörlerine diklenmiştim.

Bugünlerde ABD ekonomistleri ”Kendimizi enflasyondan nasıl koruyacağız?” sendromuna girdiler bile. Artan cari açıklar ve finans şirketlerini kurtarmak için saçıp savrulan paraların enflasyon yaratacağı çok açıktı. ABD'li ekonomistleri enflasyon korkusu sardı oysa bu korktukları enflasyon – hatta hiper enflasyon- ABD ekonomisini kurtaracak olan tek çözümdür. Yoksa ABD bu krizi asla atlatamaz. Dolayısıyla enflasyonla mücadele için ABD’nin önlem aramasına ve uygulamasına gerek yoktur. Enflasyon bütün taşları otomatik yerine oturtacaktır.

Enflasyon ABD ekonomisinin yegane kurtarıcısıdır. Aksi takdirde ABD dünyayı yöneten süper güç olmaktan çıkacak ve sıradan bir ülke konumuna düşecektir. Enflasyon dahi onların elinden bu gücü bir nebze alacaktır. Bu enflasyon dalgasının onlarla birlikte dünyaya yayılma eğilimi çok fazladır. Çünkü gelişmekte olan ekonomilerin merkez bankaları işin sırrını çözdü. FED faizlerini takip ederek faiz politikalarını balans etmektedirler. Bu durum sürekli olarak ABD’yi zora sokmaktadır. FED’i takip eden ekonomilerin paraları da dolarla birlikte zayıflayacak ve bu durum ABD’ye hiçbir avantaj getirmeyecektir. Dolayısıyla hiçbir ekonomi reel olarak devalüasyon yapmadan paralarının değerlerini düşürmüş olacaklardır.

İki yıl içerisinde dünyadaki paraların çoğu pul olacak gibi duruyor.

Bu enflasyon dalgaları sonuçta bir tür uluslar arası dengeleyici işlevi görecektir. Paralar gerçek yerlerine yakın yerlerde takılıp kalacaktır. Bu durum aslında moneter bir dengelenme olacağı için bunun üretimsel ve tüketimsel etkiler doğuracağı açıktır.

Bu krizler küresel dengesizliklerin doğurduğu birer sancıdır. Bunu böyle algılamak gerekir. Bir yerlerde bir hata yapılmıştır ve doğal refleksler ve görünmeyen el bu sancının çözümünü aramaktadır.

Tekrar belirtmemde yarar vardır. Gelişmiş Ekonomilerin saltanatının sonunu getiren unsurları şunlardır… Belki de asıl yanlış bu ülkelerin bu dünyada saltanat sürmeleridir..

1- Dalgalı kur politikası

2- Teknolojinin gelişmişlerin tekelinden çıkması

3- Yüksek maliyetli üretimler.

4- Artan yaşam standardına koşut olarak ücretlerin uzun vadede yükselememesi.

5- Faizlerin düşük olması ve sermayenin riskli bölgelere doğru açılması.

6- Düşük faizler yüzünden herkesin kredi kullanır hale gelmesi ve kredilerin gelirlerin çok üstünde olması ve artık ödenemez hale gelmesi.

7- Düşük faizler nedeniyle oluşturulan kredilerin yarattığı talebin piyasaya verdiği devinimin altının aniden boşalması.

8- Doğal kaynaklar ve teknolojinin yarattığı artı değerlerin hep bir sınıfın elinde yığılması.

Dengeler çok net ve basittir. ABD, AB ve Japonya‘nın üretimi gelişmekte olan ülke üretimleriyle rekabet edebilmesi gitgide imkansız hale gelmektedir.

Üretim maliyetlerinin birincil bileşeni emektir. Bugünkü yaşam standardına göre bu ülkelerdeki ücretlerin genele seviyesi çok yüksektir. Bu seviyenin düşmesi gerekmektedir. Ancak öyle bir standart vardır ki bu ülkelerde zaten bu haliyle ücretler yetmemektedir çalışanlara. Burası bir çıkmaz sokaktır.

İkincil bileşen enerjidir. Enerji oluşmuş borsa sayesinde vergilendirme ve navlun farkları hariç her yerde aynıdır. Ülkeler vergilendirme konusunda opsiyon sahibi olduklarına göre rekabet açısından enerji etkisiz elemandır.

Üçüncül bileşen hammaddedir.

Sadece geriye sermaye ve faizi kalmıştır. Faizler de dünyada enflasyon farkları çıkılınca birbirine çok yakındır denilebilir.

Yukarda saydığımız üretimsel maliyetlerin uluslararası değerlerinin birbirine çok yakın olduğunu düşünürsek, ihracat için biribiriyle savaşan, cari açık vermemek için moneter önemler alıyor gibi görünen, yığılan üretim stoklarının eritilmesinde rekabet içinde olan ve bu savaşta avantaj kazanan ülkelerin tek silahı ucuz emektir. Ucuz ürün sahibi olmanın kaydı ve tek şartı emeğinin ucuz olmasıdır.

Genel çerçevede bakıldığında üretim maliyetlerinin ana farkı sadece emekten doğmaktadır. Uluslararasındaki ticaretin ve mal hareketlerinin arasındaki değer farkının ana ekseni emek / işgücü maliyetlerinden kaynaklanmaktadır.

Bu krizin sonu bu ücret seviyelerindeki makası daraltana kadar devam etmek zorundadır. Dünyada üretime ilişkin her etken mobildir, ancak emeğin mobilitesi engellenmiştir. Krizin temel kaynağı da bu olmasın ne dersiniz?:)

 
Toplam blog
: 105
: 3914
Kayıt tarihi
: 05.11.08
 
 

İ. Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler 1989 mezunuyum. 1993'ten beri uluslararası fındık ..