Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Kürt sorununda çözüm adına doğru yolu bulmak

Kürt sorununda çözüm adına doğru yolu bulmak
 

Ankara, İmralı hattında başlayan müzakereler kuşkusuz ülkede tam 30 yıldır süregelen, gerek insani ve gerekse ekonomik anlamda Türkiye’ye ve Kürtlere büyük kayıplar veren bir savaşın son bulması adına şüphesiz ki toplumda iyimser bir havanın oluşmasına yol açtı denilebilir.

Kürt sorununda gelinen nokta itibari ile gerek hükümetin ve gerekse Kürt siyasetinin dinamiklerinin üzerlerine düşen sorumluluk bilinci ile hareket etmelerinin gerekliliği kuşkusuz her zamankinden çok daha önemli bir noktadadır.

İmralı ile başlayan müzakerelerin hemen sonrasında Paris ten gelen  3 Kürt kadın siyasetçiye karşı düzenlenen alçakça suikast haberinin duyulması ile  kuşku yok ki barışa giden yolda umut besleyenleri endişeye sevk etmiştir.

Aslında barışın gerçekten gelebilmesi onu tarafların ne kadar çok istedikleri ile bire bir paralellik arz ediyor dersek yanılmış olmayız.

Kürt sorununun gerçek muhatapları ve bu meselenin öznelerini oluşturan kişiler üzerinde yürüyen ve yürütülen diplomasinin istenilen sonucu verebilmesi adına sağlıklı bir sonucun doğması için meselenin karşı tarafında olanlarla masaya eşit koşullarda oturmak kaçınılmazdır.

Kuralını oyunculardan birinin belirlediği hiçbir oyun adil değildir, onun için denilebilir ki İmralı ile başlayan müzakerelerde hükümet ve devlet kanadının “oyunun kurallarını ben belirlerim…” tarzı açıklamaları daha olayın başında bir fiyasko ile karşılaşma olasılığını güçlendiriyor.

Başbakan ve kimi AKP’li bürokratların kullanmış oldukları üslup bu anlamda karşı tarafta bir ciddiyet sorgulamasına yol açabileceği gibi, tarafların bir ortak noktada buluşabilme olasılığını da bir hayli uzak bir noktaya taşıyacaktır.

“Ben güçlüyüm, ben iktidarım, ben otoriteyim ve ben şunu şunu şöyle istiyorum…” diyerek karşı tarafa dayatmada bulunmak ebetteki toplumsal beklentilerin akamete uğramasına sebebiyet verebilir.

Bu anlamda hükümetin ön koşul olarak PKK’nın silah bırakmasına dayalı bir müzakere endeksi tutması, gücünü, varlığını silahtan almış bir güç için kabul edilebilir gibi görünmüyor, zaten Kandil’in de bu noktada vermiş olduğu görüntü bizim bu tespitimizi doğrular nitelikte.

Elbette ki elde silah barış konuşmak çok makul bir istem değil, tarafların silahı bir kenara bırakması ki; kaldı ki yürütülen müzakerelerin zaten esas amacı silahın değil aklın ve söylemlerin ön plana çıkmasına yönelik iken silahlardan uzak durmanın gerekliliğini unutmamak gerekir.

Aslında gerek İmralı üzerinde yürütülen görüşmelerin ayaklarını oluşturanlar ve gerekse bu yönde çaba gösterenlerin çok önemli bir detayı gözden kaçırmamaları gerekir.

PKK 30 yıldır süregelen bu kanlı savaşın sebebi değil, PKK, 100 yıllık bir büyük sorunun yani Kürt sorunun bir sonucudur!

İşte tam da bu noktada şunu net olarak söyleyebiliriz ki PKK silah bırakmaya zorlansa da Kürt sorununda kalıcı ve makul çözümler üretilmedikçe, Kürtlere eşit yurttaşlık noktasında anayasal güvenceler verilmediği sürece yeni PKK’ların tekrar tekrar doğması uzak bir ihtimal değil.

29 Kürt isyanın yaşandığı bu coğrafyada gerek otoritenin soruna bakış açısı ve gerekse soruna yönelik çözüm(!) yöntemleri bu anlamda zaten yeterli veri olarak elimizde mevcut.

100 yıllık sorun yanlış analiz ve yanlış yöntemler sonucu ne yazık ki içinden çok güç çıkılacak büyük bir soruna dönüştürdü Kürt sorununu.

Öncekilerin aksine şiddet ve baskıdan uzak, asimilasyonu dışlayıcı demokratik yöntem ve söylemler ülke ve toplum olarak bizi bu çıkmazın içinden çıkartabilecektir.

Özellikle, eşit yurttaşlık,  ana dilde eğitim, kültür ve siyaset anlamındaki reformlar bu meselenin ana noktalarını oluşturuyor, işte bu noktalara yoğunlaşmış sağlıklı çözümler Kürt meselesinin geleceğini belirleyecektir diyebiliriz.

 
Toplam blog
: 166
: 540
Kayıt tarihi
: 02.09.09
 
 

Batmanın Beşiri ilçesinde doğdum, Mersinde yaşıyorum, edebiyata ilgi duyuyorum, yerel ve ulusal d..