Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '07

 
Kategori
Kültürler
 

Kusan adam ve hayran kitlesi

Kusan adam ve hayran kitlesi
 

Zamanın birinde bilge bir insan bir suç işler. Ve mahkemeye çıkarılır. Mahkemeyi yöneten insan bu bilge kişiye verilecek en güzel cezanın onun bir cahille aynı koğuşta hapis yatması olacağına karar verir. Bilge insan başlangıçta bunun çok ta zor bir şey olmadığını. Yalnız bir hücrede yaşamaktan daha iyi olacağını düşünür.

Tüm ülke aranır. Sonunda ömründe hayvanlarından başka hiçbir canlıyla teşrik-i mesaisi olmayan bir çoban bulunur ve bizim bilge ile aynı hücreye tıkılır.

Bilge hücre arkadaşını görür görmez onunla sahip olduğu birikimleri paylaşmak adına konuşmaya başlar. Bir süre sonra çobanın hüngür hüngür ağladığını görür ve şöyle geçirir içinden:

"Demek ki bu mahkeme heyetinin bana verdiği ceza buraya kadarmış. Bakın işte bu adamcağız da hayatın farklı noktalarını yakalayabilen ve sohbet edilebilecek bir insan. En azından beni anlıyor."

Bilge adama sorar:
- Neden ağlıyorsun?
Adamın cevabı manidar:
- Sen böyle anlatırken sakalın inip kalkıyor ya. İşte sakalına bakarken benim çok sevdiğim bir keçim vardı o geldi aklıma ve duygulandım birden...

İşte cahille sohbetin acı yüzü.

Hikayeyle ilgisi var mı bilmem ama anlatmak istediklerim var:

Yepyeni bir kitle geliyor. Bu kitleye mensup insanlar kayda değer herhangi bir değere sahip olamadıklarından var olan değerleri aşağılayarak hatta onlara küfrederek değerli hissediyorlar kendilerini. Onların tanımına göre asi ruhlu ve kendini asla ezdirmeyen insanlar...

Düşünün sahnede bir adam var. Aslında sanatçı olarak tanımlanabilirliği ayrı bir tartışma konusu. Bunun yanında tamamen küfürlerle dolu cümleleri var. En iğrenç kelimeleri ağzından kusarcasına atıyor. Fakat bu aşağıdaki kalabalığı o kadar heyecanlandırıyorki ellerini patlatıncaya kadar alkışlıyorlar bu adamı. Ne kadar şaşırdım bilemezsiniz.

İnsanların nelerden zevk almaya başladıklarını gördükçe açıkçası yaşadığım toplumdan ürkmeye başladım. Hele bu tip benmerkezcilikten kurtulamamış insanlar ve aynı psikolojiyi paylaşan hayranlarının onlu ve yirmili yaşlarda olduklarını düşününce bir ürperti aldı içimi.

Neden derin düşünemiyoruz? Neden okuyamıyoruz? Neden başkalarının kopyası olmak bizi tatmin ediyor? Neden her bireyin bir grubun üyesi olmakla birlikte kendilerine has düşüncesi ve hayata bakışı yok?

Neden diye başlayan onlarca soru dolaşıp duruyor beynimin duvarlarında.

Bir eğitimci olarak çoğu zaman boşa kürek çektiğimizi düşünür oldum. Gece gündüz çırpınıp sonuçta benim de karakterine katkıda bulunduğumu sandığım insancıkların hedeflediğimizden ne kadar uzağa gittiğini gördükçe kollarımda güç dizlerimde ferman kalmıyor. Sonra bir suçlu aramaya başlıyorum. Kendimde bulunca suçu tekrar yükleniyorum. Sonra tekrar başa...

Kim bu insanları bu hale getiriyor? Kafaları boş, yürekleri zayıf insancıklar...

Görünürde güzel, alımlı. Ama ağzını açıncaya kadar. Cehaletleri ve sığlıkları ibretle ve hayretle seyredilecek ölçüde.

Kopuk oldu anlattıklarım biliyorum. Ne yapalım günlükte olur bazen böyle yazılar.


 
Toplam blog
: 36
: 1073
Kayıt tarihi
: 10.06.07
 
 

Fen Bilimleri Öğretmeniyim.  Okur yazar biriyim sanırım. Çoğunlukla okur; arada yazar... Uzun..