Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '07

 
Kategori
Kültürler
 

Maşat höyük

Maşat höyük
 

Tokat ili; Zile ilçesine yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta yer alan, Yalınyazı kasabasının, eski adının Maşat olduğu ve yakınındaki höyüğün de aynı adla anıldığı bilinmektedir. Türkiye’nin ilk Hititologlarından sayılan Sedat Alp’a göre, yörenin eski adının Tapika olarak geçtiği çivi yazılı metinlerinden anlaşılmıştır.

Höyük’te yapılan kazı çalışmalarından , elde edilen bulgular, M.Ö. 3000 ‘den başlayarak Hitit, Frigya dönemlerine doğru izler taşıdığı belirtilmektedir.Kazı çalışmaları 1973-1984 yılları arasında , Prof. Tahsin Özgüç liderliğinde yürütülmüş olup, buluntular Tokat müzesinde sergilenmektedir.

Maşat – Yalınyazı yöresine 08.08.2007 tarihinde, yeğenim Taner Akçay ile birlikte bir gezi düzenledik.

Öğlenin sarı sıcağında henüz köye girmeden, karşılaştığımız ilk iki kişiye Maşat Höyük’ün yerini sorduk. Aldığımız yanıt çok ilgi çekiciydi; “ Höyük kolay canım, hele inin arabadan da soğuk bir ayranımızı , sıcak bir çayımızı için. Yorgun görünüyorsunuz.”

Köyün dar sokaklarından geçtikten sonra Maşat’ı bir de köy çıkışında sorduk. Aldığımız karşılık birincisine çok benziyordu; “Beyler, aç mısınız, susuz musunuz? İnin de bir kahvaltı yapalım. Höyük daha orada duruyor. Nasılsa gezer görürsünüz.”

Tozlu yoldan 2 km. kadar ilerledik. Baktık, önümüzde höyüğe benzer bir yığıntı duruyor. Arabamızı o yana sürdük. Tepeyi biraz tırmandıktan sonra durduk. Yedi sekiz kişi yukarıda bizi karşıladı. Selam verdik, selam aldık.Höyüğe çıkacağımızı söyledik. ”Burası höyük değil, burası ziyaret yeri, burada yatır var.Saka Baba’nın türbesi. Aradığınız Höyük işte, şu karşıda görünen yer. Yalnız, bu sıcakta sizler acıkmış, susamışsınızdır. Hele inin arabadan da bir şeyler ikram edelim.”

Tozlu ve bozuk yoldan sürdük arabamızı höyüğe doğru.

Maşat , Maşat olalı bu sıcağın altında, böyle iki ziyaretçi beklemiyor gibiydi. Höyük’ün üstü , diz boyu çakır dikeni kaplıydı.Güneş tepemizden vuruyor, ter sırtımızdan çıkıyordu. Ama biz kararlıydık, çakır dikenlerini yara yara höyüğün başında dolaşmaya başladık.Gün batımı yönünde, duvar kalıntıları görerek adımlarımızı heyecanla o yana yönelttik. Kerpiç, kızıl duvarlar; sıcak soğuk, yağmur ve karın etkisi ile erimiş , sanki yere düşmemek ve yok olmamak için tekrar birbirine tutunarak kaynamış, sertleşmiş, ilgisizliğe direniyordu.

“…Toprak bedenimde yoruldu/ bedenim karıştıkça toprağa, çamur oldu, taş oldu/ çöktü karanlıklar üstüme/ baykuşlar arkadaş oldu.H:S”

“Keşke Höyük’ün üstü açılmasaydı.Açılmışsa bir şeylerle kapatılsa veya korunmaya alınsaydı” diye düşündük. Kuşkusuz höyükte araştırmaya emek verenler bu duruma ne kadar hayıflansalar yeriydi.

Güzel yurdumuz höyükler bakımından oldukça zengin. Höyükler değerli, her biri birer kültür hazinesi. Korunamadıklarına tanık oldukça içimiz eriyor.

Höyüklerde kalıntı duvarların çoğu kerpiç. Kerpiç, topraktan yapılma olduğundan dayanıksız.Toprağın altında binlerce yıl kalan kerpiç, toprağın üstünde iklim koşullarına on yirmi yılda teslim oluyor. Ayrıca defineciler, her ören yerine yaptıklarını höyüklere de yaparak delik deşik ediyorlar.

Ülkemiz zengin bir tarih hazinesi. Dağ, taş eski uygarlıklardan izler taşıyor. Burada temel sorun; bu topraklara, bu değerli hazineye, insanlarımızın sahip çıkma yönünde eğitilerek bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Maşat Höyük’ün tepesinden içimiz burkularak manzarayı kalbimize gömüp oradan ayrıldık.

Yalınyazı köyünün düzgün sokaklarındaki eski evlerin resimlerini çekerken, arkamızdan, konuksever insanların,

“Bari birer bardak soğuk suyumuzu için” sesleri ile Tahsin Özgüç’ün adı yankılanıyordu Hüseyin SEYFİ

 
Toplam blog
: 498
: 1546
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Öğretmen Okulunu ve İktisat Fakültesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdim, eğitimciyim, İyi derecede ..