Laleler, Emirgan ve Ortaköy...

Toprağın uyanışına tanıklık etmek, güneşin sıcak kolları ile bizi sarmasını beklemek, İstanbul’u mavi bir gerdanlık gibi sarmalayan boğaz manzarasını içimize sindirmek için Emirgan Korusu’ndaydık. Binlerce lalenin, sümbülün doyumsuz güzelliği ve kokusu eşliğinde Emirgan Korusu’nun büyüleyici atmosferi bizlere yeni bir nefes, yeni bir renk getirdi. Yoğun iş temposu ile İstanbul’un kendine has karmaşası içinde farkına varamadığımız, elimizi uzatsak dokunacağımız yerde olmasına rağmen ıskaladığımız güzelliklerden birisi idi Emirgan...

Maslak’taki dev plazalarının arasından, boğaz’a doğru giden yola indiğinizde yeşilin ve güneşin bildik sıcaklığı hemen sarmalıyor çevrenizi. Güne , Beltur’un işlettiği Beyaz Köşk, Sarı Köşk ya da Pembe Köşk’ün balkonunda, bahçesinde açık büfe kahvaltı ile başlayabilirsiniz mesela (fiyatı kişi başı 17 YTL). Güleryüzlü ve samimi personel sayesinde onlarca çeşit sıcak-soğuk kahvaltılıklar, içeceklerle birlikte harika bir güne başlangıç yapabilirsiniz.Haftasonu gidecekler için erken davranmalarını söylemek zorundayım, çünkü yer kalmıyor ve siz aç karnına yer boşalmasını beklerken kahvaltı yapan insanları seyretmek pek kolay birşey olmasa gerek.

Kahvaltıdan sonra parkı gezmeye başlıyoruz.İstanbul Belediyesi’nin geçen yıl başlattığı “İstanbul lalesi ile buluşuyor” kampanyasının yansımalarını görebiliyoruz. Göz alabildiğince her yer renk renk, çeşit çeşit lalelerle donatılmış. Bu yıl 7-15 Nisan arasında ise “İstanbul’da lale zamanı” etkinlikleri devam ediyor.”En güzel lale İstanbul’da yetişir” felsefesi ile kendine has zarif görüntüsü ile İstanbul’u baştan aşağıya lalelerle donattı İstanbul Büyükşehir Belediyesi. http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler/HaberDetay.html?HaberId=23717 adresinden bu etkinliklerin ayrıntılarını öğrenebilir ve hançeri sivri yapraklı, badem şeklinde çiçekleri olan İstanbul Lalesi’nin bir zamanlar 1588 çeşidi olduğunu öğrenerek hayretlere düşebilirsiniz.

Beyaz Köşk ve Sarı Köşk’ün çevresine yerleştirilen sahnelerde gün boyu canlı müzik eşliğinde hoşça vakit geçirmeniz mümkün. Beyaz Köşk’te halk müziğinin sevilen türkülerini dinlerken boğazda salınan nazlı kuğu misali şehirhatları vapurunu izlemenin keyfini çıkarabilirsiniz. Aşağıdaki sahnede Güner Ekren triousu caz, rock ve Anadolu rock müziğinin efsane parçalarını seslendirirken geçmişe yolculuk yapabilirsiniz.

Emirgan Korusu gezimizde gözümüze çarpan başka bir detay da her köşe başında bir güvenlik ve park görevlisinin olmasıydı. Sanki bir devlet başkanı gelecekmiş gibi her yerde bir güvenliğin olması dikkatlerimizi çekmedi değil. Ama öğleden sonra çevre kalabalıklaşmaya başlayınca, fotoğraf çekme ya da başka bir bahane ile hem çimleri, hem de laleleri koruma altına almış yetkililer. Ayrıca motorlu güvenlik de sürekli devriye geziyor. Hem asayiş için hem de çevreyi korumak (!)için üst düzey önlem alınması, bizim huzur içinde dolaşmamız içindi sadece.

Koruluğun aşırı kalabalıklaşmaya başlamasından sonra arkadaşlarımızla beraber boğaz trafiğine aldırmadan Ortaköy’e gitmeye karar verdik. Ortaköy’e vardığımızda hatırı sayılır bir zamanı yolda harcamıştık. Ne olursa olsun, ne kadar trafik olursa olsun boğazın müthiş manzarası ve boğaz havası her türlü sıkıntıyı bizden alıp akıntılarına katıp götürüyordu. Emirgan korusundaki kalabalıktan kaçan bizler Ortaköy’deki mahşeri insan görüntüsünü görünce hafif bir sallantı yaşadık haliyle. Metrekareye neredeyse 10 kişi düşüyor, biraz boğaz havası alıp, Doyum lokantasında nefis kumruları mideye götürüp gitmek gerekiyordu, biz de öyle yaptık. Lale festivali için Ortaköy’de de bir sahne kurulmuştu. Burada da tasavvuf ve sanat müziği nağmeleri ile kulaklarımızın pası alındı, içimizde huzur, yanaklarımızda tebessüm bir gezinin sonuna geldik işte. Gezgin arkadaşlar Adnan Sedef, Mehmet Eren, Erdinç Tahiroğlu ve Zühtü Bedel ile evlerimize doğru yola çıktık...

Başka gezilerde, başka tatlarda ve başka soluklarda görüşmek dileğiyle...