Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Ramazan İlker Erdoğan

http://blog.milliyet.com.tr/ilkerdeep

28 Eylül '09

 
Kategori
Basketbol
 

Lütfen artık azalarak bitsin

2001'den sonraki (2006 hariç - oradaki başarı da göreceli- ) hiçbir turnuvada başarılı olamayan, başarılı olmak bir yana doğru düzgün oyun oynamadan elenen milli takımımız bu sefer iyi başlayınca ümitlenmiştik. Tarihimizde hiç olmadık şekilde beş galibiyetle başlayınca, bu sefer galiba oluyor dedik.

Gerçi sorunlarımız yok değildi, tamam skor potansiyelimiz yüksek değildi ama açığımızı savunmada savaşarak kapatıyorduk. Hele Sırbistan maçında, uzatma neredeyse 1-0 bitecekti. (Zaten 5-0 bitti) O zaman sevinçten belki, çok fazla fark etmedik ama maç sıkıştığında topu eline vereceğimiz, son topu oynayacak 1. sınıf skorerimiz olmadığı belirmeye başlamıştı. "Hidayet vardı" diyenler olabilir, o da sakatlıktan dolayı turnuvada çok verimli olamadı. Bu sorunu en açık şekilde Yunanistan maçında gördük.

Herkes belki uzatmanın sonundaki Ender'in kaçıdığı şuta yanıyor olabilir. Aslında maçı, normal sürede 3 sayı öndeyken zamanı kullanarak, doğru şutu bulmak yerine, erken üçlük kullanarak ve o dönen topta üçlük yiyerek kaybettik.En kritik hücumumuz oydu, o hücum bize 6 sayıya mal oldu. (biz üçlüğü atamadık, top döndü onlar üçlüğü attı) İşte bu hücum bizi olası madalyadan etti.

Neyse olan oldu, zaten klasman maçlarını saymıyorum. Biz Türkler bir kere moralimiz bozuldu mu gerisini ruh gibi oynuyoruz. Bundan sonra önemli olan 2010'u planlamak, bu konuda görev gerçi federasyona düşüyor ama bu güne kadarki icraatları pek umut verici değil. Tarihimizin o zamana kadar yakaladığı en parlak nesli, sırf Tanyeviç ('in) inadı yüzünden harcadığımız düşünülürse çok da ümitli olamıyoruz.

Bu tür büyük turnuvalarda herkes en iyi takımlarıyla gelmeye çalışacağına göre, biz niye en iyi oyuncularımızla evimizde madalya almayalım? Yıldızlar kaprisli olurmuş, tabi ki kaprisli olacak; özel oyuncu onlar. Egoları şişkin olurmuş, Jordan öyle değil miydi? Peki onun farkı neydi? Farkı yaratan şeyi kendisinin sözleriyle verelim: "Yıldızlar sadece maç kazandırır, şampiyonluk kazandıran takım ruhudur." Oyuncuların birbiri için oynaması, birbirinin açıklarını kapatarak mücadele vermeleri sağlanamaz mı?

Son olarak sanırım şunu da eklemem gerek, insan yönetmek bir sanattır, takım sporlarında bütün takımı memnun edecek formüller bulunabilir.Bunu biraz 2001'de yapabildik 2. olduk. O zaman o oyuncuların hepsi gençti, tecrübe kazanırlarsa kupalara ambargo koyarız dedik. Egolar büyüyünce yapamadık, dağıldık. Galiba biraz da o seviyelerde oynamayı bilmediğimizden dağıldık. Mesela Amerika'daki Dünya Şampiyonası'nda o zamanki Sırbistan-Karadağ takımı oyuncuları saha dışında kavgalı, birbiriyle konuşmadıkları halde bile sahada işlerini en iyi şekilde yapıp şampiyon olmuştu. (Finalde biraz da hakemlerin yardımıyla)

Sözün kısası: Onlar yapabiliyorsa biz de yapabiliriz. Gördük işte; İspanya'ya, Sırbistan'a neler yaptık. Bu iki takım en sonunda final oynadı çünkü tunuva oynamayı çok iyi biliyorlar, bizim bir eksiğimiz de buydu. Biraz iyi bir turnuva stratejisiyle madalya hayal değil. İnanmamız ve iyi planlamamız yeter, seyirci gazı ve hakem faktörü de bizimle olabilirse en azından madalya gelir. Böyle fırsatlar elimize bir daha gelmeyebilir, değerlendirmek lazım. Fırsat demişken, elimizde bir fırsat daha var. Eğer turnuvada başarılı olunursa basketbolun ülke sporu olmasında yol alınabilir. Zaten futbolda bu tren çoktan kaçtı -spor yapan ve yapmak isteyen gençlik treni- bari bu fırsat değerlendirilsin, bu kadar işsiz genç spordan başka neyle kurtulabilir bilmiyorum, onu da artık ülkeyi yönetenler düşünsün.
 
Toplam blog
: 10
: 528
Kayıt tarihi
: 25.09.09
 
 

16 Temmuz 1980, İstanbul doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. İSMEK'in açtı..