Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '09

 
Kategori
Mizah
 

Maçolar her zaman haklıdır!

Maçolar her zaman haklıdır!
 

Kaybolduğumuz köşe...


Tur şirketinden hoşnut değiliz dersem yalan olur. Üstelik bu şirketle çıktığımız ikinci gezi bu. Ne ilkinde, ne de bunda bizi hiç üzmedikleri gibi bir isteğimiz var mı diye gözümüzün içine bakıyorlar. Ne yalan söyleyeyim, Selanik’ i Atina’ dan daha çok sevdim. Sanki İzmir’ de Kordon' da gibi hissetmiştim kendimi. Oysa burası, yani Atina... Gerçi iyice tanımadan bir hüküm vermemek gerekir. Burada ikinci günümüz henüz. Rehberimiz, dün akşam yemeğinde bugünün serbest gün olduğunu, herkesin günü istediği gibi değerlendirebileceğini söyledi. Biz de eşim Türkan hanımla ver elini cadde, sokak kendi başımıza Atina’ yı keşfetmeye karar verdik.


Sabah kahvaltıdan sonra çıktık otelden. Caddede biraz aşağıya doğru yürüdükten sonra ara bir sokağa daldık. O sokak senin bu sokak benim diye yaklaşık dört saat gezip de ayaklarımıza kara sular indikten ve karnımız da acıkmaya başladıktan sonra otele dönelim dedik. Geri döndük dönmesine de... Hangi yollardan gelmiştik biz? Aşina gelen bazı dükkânları kerteriz alarak yürüyoruz. Derken küçük bir alana geldik. Genellikle kafelerin çevrelediği, üç yol ağzı bir alan. “ Şu soldaki sokaktan gelmiştik. Köşedeki kafeyi hatırlıyorum” dedi sevgili karım.


“ Hayır” dedim büyük bir kararlılıkla, " Öyle olsaydı anımsardım, sağdaki sokağa girelim” ... “ Ama gerçekten bu kafeyi anımsıyorum, sold...” demeye çalışırken tuttum elinden daldık sağdaki sokağa. Sokak sokaklara açıldı, gittik gittik... Bir de baktık ki yine o aynı küçük alana çıktık. “ Ben demiştim” dedi Türkan. “ Soldaki yola girmemiz gerekirdi... ” Bir yandan sabahtan beri yorulmuşum, bir yandan yolu kaybetmişiz tepem attı birden. “ Hayır efendim! Hemen haklı çıkmaya kalkma! Otele giden yol sağdaki... de biz ondan sonraki yolları karıştırdık. ” Bu kez ağzını açmasına fırsat vermeden girdim koluna, doooğru sağdaki sokağa. Yarım saat sonra yine aynı alandaydık! “ Konuşabilir miyim? ” diye mırıldandı hışmımdan çekinen sevgili karım. “ Elbette” dedim. “ Biliyorsun ben bu konularda açık fikirliyim. Herkesin söz hakkına saygı duyarım. Ama yine kalkıp ‘ Ben demiştim’ diyeceksen hiç ağzını açma! Burada kim haklı kim haksızı değil, otelin yolunu arıyoruz.”

“ Zaten ben de ben haklıyım sen haksızsın demiyorum ki! Bak iki kez senin dediğin sokağa girdik, iki saattir dolanıyoruz hala aynı alandayız. Ben sadece soldaki sokağın köşesindeki kafeyi hatırladım, otele giden yol o yol diyorum, başka bir şey dediğim yok! " deyip bir soluk almak üzere durdu sevgili eşim. Yemezlerrr! Soldaki sokağa gireceğiz, kazara bir de otele varırsak “ Ben dememiş miydim? Haklı değil miymişim? ” diye hava atacak bana. Yok öyle katakulli. Ben kendime haksız dedirtmem arkadaş!


Bu arada yeterince soluk almış olmalı ki sözünü sürdürdü Türkan “ Gel inat etme, hem vallah hem billâh haklı haksız davasında değilim. Bir an önce otele dönmek istiyorum ben. Oteli bulamadıktan sonra haklı olsam ne olur olmasam ne olur? ” Aslında dediği doğru da benim de gururum var. Tükürdüğümü yalamak gibi geliyor bana soldaki sokağa girmek. Yok yok! Şimdi kalkıp ona kanar da soldaki sokağa girersem, ömür boyu anlatıp durur bunu. Bildiğinden şaşma sen oğlum Hakkı, gir sağdaki sokağa... Bir yandan da akşam oluyor, akşam yemeğini de kaçıracak mıyız ne? Hele şu sokağa bir girelim, bakarsın Pilaka mı Milaka mı ne bir semt varmış burada bizim Nevizade misali... Bakarsın oraya rastlar oturur hem biraz dinlenir, hem de biraz demleniriz. Ben kendime “ Haksız Hakkı” dedirtmem arkadaş! “Türkan Hanım hadi bakalım... doooğru sağdaki sokağa...”


 
Toplam blog
: 195
: 688
Kayıt tarihi
: 04.10.07
 
 

Dünyanın internet sayesinde küçüldüğü günümüzde büyüyen sorunlara ilişkin duygu ve düşüncelerimi pay..