Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

Madalyasız Gazi’den anılar-3 Gözlerimizle şahit olduğumuz keramet içimizdeki korkuyu Silmişti.

Madalyasız Gazi’den anılar-3 Gözlerimizle şahit olduğumuz keramet içimizdeki korkuyu Silmişti.
 

MADALYASIZ GAZİ’DEN KURTULUŞ SAVAŞI ANILARI-3


HALİT PAŞA: “HEY ALÇAK İNSANLAR, DÜŞMANLARLA BİR OLUP PARA UĞRUNA MÜSLÜMAN KARDEŞLERİNİZİ CAYIR CAYIR YAKTINIZ.”

Bütün arkadaşlar düşman askerlerinin izini sürmeye başladık. Babayiğit bir köylü vatandaşa rastladık. O’na Yunan askerlerini görüp görmediğini sorduk. Gece karanlığında Yunan askerlerinin bulunduğu yerden geçtiklerini kendisinin de saman yığının altına gizlendiğini söyledi. Komutan bu vatandaştan bize kılavuzluk yapmasını istedi. Düz bir araziye ulaştık. Düşman askerlerinin izlerine burada rastlayamadık. Komutanımız boş düz arazide mevzi almamızı emretti. Sonra anladık ki bulunduğumuz mevzide düşman askerlerinin önünü kesmişiz. Biz bu durumu bilerek yapmamıştık. Düşman ordusu yakın bir mesafeye kadar bize yaklaştı. İki ordu da birbirimizi çıplak gözle görebiliyorduk. Birbirimizin konuşmalarını duyabiliyorduk. Ellerinde dürbün bulunan ve komutan olduklarını tahmin ettiğimiz askerler kendi aralarında tartışmaya başladılar. Karşılıklı süngü savaşı yapacağımızı düşünürken hiç beklemediğimiz bir anda teslim bayrağını çekerek bizden tarafa gelmeye başladılar. Biz on kişilik bir grup Komutanımız Halit Paşa’yı koruma altına aldık. Halit Paşa gür bir sesle düşman askerlerine yönelerek “silahlar yere” diye emretti. Düşman askerlerinin tamamı ellerinde ki silahlarını aynı yere bırakarak kendileri de karşı yöne çekildiler. Bizden bir grup asker yunan askerlerinin bıraktığı silahları kontrol altına aldılar. Altmış lira maaşla Yunan askerleri safında savaşan Müslüman askerler vardı. Halit Paşa Yunan askerlerinin bulunduğu yöne doğru dönerek: “ Müslüman askerler bir tarafa ayrılsın da Yunan içinde gebermesinler.” Dedi. Bu sözü duyan bir gurup asker Yunan Ordusu’nun içerisinden ayrıldılar. Halit Paşa bu insanlara dönerek: “Hey alçak insanlar, düşmanlarla bir olup para uğruna Müslüman kardeşlerinizi cayır cayır yaktınız.” Dedi. Ve askerlere emrederek onları kurşuna dizdirdi.

GÖZLERİMİZLE ŞAHİT OLDUĞUMUZ KERAMET İÇİMİZDE Kİ KORKUYU SİLDİ.

Mudanya tarafında bir cephe vardı. Bizleri bu cepheye götürdüler. Bizim bulunduğumuz mevzi Yunan Ordusunun bulunduğu cepheden yüksekte idi. Düşmanlar kendilerini Türk askerlerinden korumak için bulundukları cephenin etrafını elektrikli tel örgüyle koruma altına almışlardı. Türk mühendisleri Yunan Askerleri görmesin diye geceleri top arabasını yürütmek için yol yapmışlardı. Yol çalışması tamamlandıktan sonra 30 parelik top arabasını Yunan mevzisine zarar verecek bir konuma yerleştirmiştik. Düşman cephesini gözetlemek için de onlara yakın bir yere flamacı koyduk. Topculara ateş emri verildi. Top atışları ile ceryanlı teller ve direkler imha ediliyordu. Flamacı tellerin ve direklerin devrildiği haber edince bizlere hücum emri verdiler. Düşman askerleri karabulut gibi bizden tarafa geliyordu.Korkar gibi olduk. Tel örgüleri keserek atladık düşman mevzilerine. Bir de ne görelim, bizler daha düşman askerleri ile çarpışmadan kellelerinin havada uçtuklarını gözlerimizle görüyorduk. İlahi Kelimetullah uğruna savaşan İslam ordusu Cenabı Allah’ın ikramına şahit oluyordu. Açıkça gördüğümüz bir mucizenin atmosferinde yaşıyorduk. Düşman askerlerinin gördüğü fakat bizim göremediğimiz Cenabı Allah’ın gönderdiği melekler biz henüz düşmana saldırmadan onların işini bitiriyordu. Kanlar sel gibi akıyordu.Gözlerimizle şahit olduğumuz bu keramet içimizde ki korkuyu sildi. Daha sonra ovaya indiğimizde karabulut gibi çok sandığımız askerlerin yarısından çoğu sığırmış.Çevrede ne kadar sığır varsa hepsini toplamışlar. Bize karşı kalabalık gözükmek için yapmışlar. Yunan askerlerinin tamamını denize döktük. Denizin yüzü asker kasketleri ile kaplamıştı.
Bir gün Gediz Kasabasına gitmiştik. Ermenilerin O kasabada Müslümanlara zulmettiklerini duymuştuk. Kasabada ki bütün Ermenileri bir binaya topladık. O sırada gözü yaşlı bir bayan geldi. Komutana “ Benim bir Ermeni komşum vardı.O Ermeni kocamı Yunanlılara hunharca öldürtürdü. İki kızımı da zorla elimden alarak Atina’ya gönderdiler.” dedi. “Toplananların arasında Ermeni Komşumun olup olmadığına bakmak istiyorum” dedi. Yüzbaşı gözü yaşlı hanıma müsaade etmişti. Kadın içeriye girdi. Komşusunu buldu. Yüzbaşı’ya “İşte benim kocamı öldürten, kızlarımı Atina’ya gönderen” dedi. Bu Ermeni’yi öcünü almak için kendisine verilmesini istedi. Yüzbaşı gözü yaşlı o bayanın huzurunda kısas uygulayarak Ermeni’nin vurulmasını emretti. O zamanlar Atina’ya çok Türk Kızı götürdüklerini duymuştum.

BİN LİRA VEREN MADALYA ALDI.

Harp bitmiş teskere çıkmıştı. Asker ocağına evlada derken, düşman askerlerinden elde ettiğimiz elbiselerimizi üstümüzden alarak bize vermediler. En çok ağrımıza giden de bu oldu. Ancak Ordumuzun o zaman ki yoklukta ganimet olarak aldığımız asker elbiselerine ve potinlerine ihtiyacı vardı.

Yıllar sonra Devlet İstiklal Savaşı Gazilerine madalya ve maaş verdi. O zamanlar Muhtara bin lira veren madalyayı aldı. Bende kasabada vaizlik yapan Hoca Efendi’ye sordum. O’da “Madalyayı alırsan gaziliğin ahrette faydasını göremeyebilirsin” dedi. Ben de almadım. O şekilde madalya alan bazı gaziler İskilip Lisesinde hatıralarını anlatmak için çağrıldıklarında savaşa girmediklerinden anlatamamışlar. Beni tanıyan kişiler okula tavsiye etmişlerde Bende Lise’ye giderek öğrencilere hatıralarımı aktardım.

Memlekette madalyacılardan sadece Yağ Köylü Hacı Nuri kaldı. Kendisinin anlattığına göre Mustafa kemal Kendisinin de içinde bulunduğu 5-6 kişiyi cephe gerisine alarak devamlı Kur’an-ı Kerim okutarak hatim indirtmiş.

Söyleşinin Diğer Bölümleri:

1- Düşman Ankara'ya çok yaklaşmıştı…

 

3- "Gözlerimizle şahit olduğumuz keramet içimizdeki korkuyu Silmişti."

 
Toplam blog
: 53
: 1175
Kayıt tarihi
: 08.10.10
 
 

Mali Müşavir&Bağımsız Denetçi 1964 Doğumluyum. Çorum İli İskilip İlçesinde yaşamaktayım. Evliyim ..