Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '13

 
Kategori
Kitap
 

Mahşere dek...

Sonsuz hasret sahibi, dünyanın viranesi
Benim yokluğun sesi; benim aşk divanesi.
Kifayetsiz geliyor sana dairse her şey
Benim sultanım benim; mahşerin şahanesi.”

Mehmet Nuri Parmaksız

Edebiyat dünyasına hoş geldin, sefalar getirdin Mahşere Dek. Uzun zamandır dört gözle bekliyorduk seni. Sen henüz bizimle tanışmadan önce, biz sayfalarında tüm ihtişamıyla yerlerini alan o muhteşem şiirlerinle tanışmıştık, hem de Şair’inin sesinden ve çok sevmiştik gönül imbiğinden süzülerek kâğıda dökülen o büyülü dizeleri.

Ve şimdi bir çırpıda okuyup bitirdim seni. Bitirdim derken aslında bitirmediğimi biliyorum çünkü biliyorum ki daha kaç kere dönüp dolaşıp okuyacağım içinde bulunan o güzel şiirleri.

Kendi aramızda sohbeti bırakarak işin edebiyat boyutuna dönelim mi artık, ne dersin Mahşere Dek?

“Erdem Kalesinin Kalp Diyarına” ithaf edilen Mahşere Dek’in kapağını kaldırıp okumaya başladığınızda kitapta yer alan şiirlerle henüz tanışmadan Mehmet Nuri Parmaksız tarafından kaleme alınmış insanın yüreğinin ta derinliklerine dokunan ve derinden sarsan birbiriyle bağlantılı nesirlerle karşılaşıyorsunuz.

Bir adım ilerlediğinizde ise Prof. Dr. Nurullah Çetin’in “Mehmet Nuri’nin Kâlû Belâdan Mahşere Dek Süren Aşk Yolculuğu” isimli yazısında Mahşere Dek’i bir harita çizermişçesine resmettiğine tanık oluyor ve kitabın nabzını çarptıran öğeleri bir bir öğreniyorsunuz. Sanırım siz de Çetin’in altını çizdiği - benim de aynı noktada birleştiğim-  “Evet aşk, Kâlû Belâ’da başlar, mahşere dek sürer ve sonsuzluğa uzanır.” ( Sf:8) ana temasını derinden duyumsayacaksınız. 

Mahşere Dek’te yer alan şiirler kesinlikle bir çırpıda okunup geride bırakılacak türden şiirler değil. Her şeyden önce duygu yönüyle çok derin mısralar, dizeler. Sonra kullanılan ifadeler, verilmek istenen tema oldukça deruni. Ve belki de bu yüzden bu kadar tesirli. Zira insan bir şiiri bitirip hemen diğerine geçemiyor, dönüyor tekrar okuyor ve üzerinde düşünüyor ister istemez.

Hiç şüphesiz ki duygu ve düşüncelerin okura nasıl anlatıldığı önemli ama okurun bu duygu ve düşünceleri kendi iç dünyasında şekillendirerek varsıllaştırması ve farklı manalar yüklemesi de olası.

Mahşere Dek’in bütününe baktığımızda Kâlû Belâ, aşk, mahşer, sonsuzluk, sevgiliye duyulan hasret, özlemle sarmalanan vuslatın beklenişi, bu bekleyişin şükür, dua ve tevekkül ile karşılanmasının güzelliği, hayır ve şerrin Hak’tan geldiği, yaşanan tüm olumsuzluklara karşı sabır, umut ve hoşgörünün cazibesinin ağır basışı gibi zengin bir içeriğin oluşturduğu temalar göze çarpıyor.   

Yaradan’ın insanın yüreğine yerleştirdiği bu dünyanın faniliği ve asıl olanın hayata gözlerini yumduğun anda başlayan sonsuza yapılan yolculuk olduğu anlatılırken dizelerde mahşer kelimesine yapılan vurgu oldukça dikkat çekici. Aklın içinde dörtnala dolaşan duyguların çarpıcılığına karşı gönlün nefisle verdiği savaşım ve algıda seçiciliğin kullanılarak yürekte baş gösteren edinimler, imgelere dönüşerek şiir halini alıyor ve okura ulaşıyor Mahşere Dek ile.

Sayfaları çevirdikçe, şiirleri okudukça, dizelerin arasında kayboldukça ve eridikçe mısraların derinliğinde; dünyaya bakış, hayattaki akış, aşkın yakıcılığı, hasretin dışa vurumu, özlemin harı, vuslata erişememenin nasıl başka yollar arattığı ve rotasını tek gerçeğe, mutlak hakikate döndürmesi ve teselliyi biraz dizelerde, biraz mısralarda aratması, yüreğinde kopan kasırgalara bent koyabilmeyi öğretme kendi kendine ve sevdiğine. Ve çıkış kapısı olarak mahşeri işaret etmesi Mahşere Dek’in.

Mahşere Dek’i okuyup da derinden etkilenmemek, sarsılmamak, ruhunuzun hercümerç olmaması mümkün değil. Ve günümüzde -ne yazık ki-  yozlaşan, yok olup giden aşk kavramının aslında ne kadar kutsal, ne kadar mukaddes bir işlevi olduğunun farkına varmanızı da sağlıyor kitapta yer alan şiirler. Mehmet Nuri Parmaksız’ın “Kelebek Ömrü” isimli şiir kitabında yer alan “Felek Gülü Sevince” isimli şiirinde“Aşkı bir dava bildik, sahiplendik biz onu./ Bitiremezler dostlar yok bu yolun bir sonu” beytinde de belirttiği gibi Mahşere Dek’te de dava bildiği aşkın izlerine rastlamak mümkün. Şairin diğer eserlerine bakıldığında yer verdiği temalar açısından değerlendirilirse çalışmaları, aynı çizgi üzerinde ilerlediği söylenebilir.

Yaşanılan dünyadaki malzemelerin toplamından öteki dünyaya duyulan özlem çokça dile geliyor dizelerde ve şiirlerin, romanların sonsuzluğa ulaşmak için bir köprü olduğunun (Aslolan sevmek ve de sevilmek…/ Sonsuzluğa aşığım dünyaya değil./ Şiirler, romanlar hepsi hikâye… Bir merdiven olurlar ölümden mahşere./ Başka Bir Âleme şiirinden - Sf:142) / (Dünyadayken mahşere her dem bir yol ararım, / Gece samanyolunda hüzne umut sararım. / Hasret yanmak diyorlar; yanmak daha çok sevmek…/ Bin defa sorsalar da değişmez ki kararım./ Mahşer Güzellemesi şiirinden- Sf: 40) altı çiziliyor mistik bir şekilde. Bu durumda şairi etkileyen, ilham olan dünyanın büyüleyiciliği tartışmasız ama elbette bireysel dünyayla bütünleşmiş emarelere rastlamak da mümkün. Şair, duygu ve düşüncelerini kendi içinde çoğaltarak büyütmüş, dizelere aktarmış deyim yerindeyse “mahşer” kelimesi ile oynamış, mahşer kelimesini üretmiş, çoğaltmış, kendi deneyimleri ile beslemiş ve dörtlük, mısra olarak sağmış gönül imbiğinden. Sıra okurun, okuduklarını kendine göre algılama, yorumlama çoğaltma ve çeşitlendirme boyutuna gelmiş.

Alışılagelmiş kelimelere değişik anlamlar yükleyerek (Dokudum nakış nakış geceleri kilime/Hasret dokuyan gönlüm vuslat motifli kilim/ Mahşere Dek şiirinden-Sf:13)  (Hicran denen canavar uluyup dursun ne var?/Ruh Eşim şiirinden-Sf:35) (Aşk bizim bayrağımız sen de bana vatansın / Nur-I şiirinden-Sf:62)  farklı yapılandırmalarla çıkıyor karşımıza Şair ve bu elbette büyük bir tecrübenin ürünü. Şiirler birbirinden ayrı olsa da anlam bütünlüğüne bakıldığında aslında dizelerin iç içe geçtiği, birbirinden etkilendiği ve peşi sıra devam ettiği görülebiliyor.

Bütünleyici ve betimleyici öğeler, soyut (gönül yaprağı, şükür, tevekkül, nefis, efsun, huzur, hüzün, gönül, vb.)  ve somut (değirmen, elma, salıncak, uçan halı, palyaço, kartopu, kandil, kuğu, baykuş, dalgakıran, lades, tespih, pergel, pabuç, örümcek, fincan, vb.) mazmunların yanı sıra gündelik yaşantımızda genellikle gerçek anlamlarıyla alışılagelmiş şekilleriyle kullandığımız sözcükleri bulundukları yerden çekip çıkararak başka anlamlar yükleyerek adeta yeniden dünyaya gelmişçesine yegâne hale getirmiş Mehmet Nuri Parmaksız. Şiirlerindeki üsluptan da anlaşılacağı gibi birinci ve ikinci tekil şahıslar- ben ve sen- hâkim dizelere ve Şair’in, karşısında biri varmış da onunla konuşuyormuşçasına bir anlatım tarzını tercih ettiği dikkatleri çekiyor.

Mana yoğunluğunun zaman zaman sesi arka planda bıraktığı da aşikâr. Ve yine aşikâr olan bir şey var ki o da Şair’in metinler arasılığa yer vermesi şiirlerinde. Kelebek Ömrü isimli kitapta yer alan bazı şiirlerin, Şair’inin elinde yeniden maharetle yoğrulduğunu ve tekrar doğduğuna tanıklık ediyoruz Mahşere Dek’te.

Lirizm, romantizm, mistizm dokunuşların egemen olduğu şiirler hem aruz vezni, hem hece vezni, hem de serbest tarzda kaleme alınmış. Uzun şiirler, kasideler, güzellemeler ve dörtlüklerle harmanlanmış.

Parmaksız’ın, Mahşere Dek’te yer alan 99 adet şiirini de Süveyda’ya Mektuplar da olduğu gibi Allah’ın 99 isminden yola çıkarak tasarlandığı görülüyor.

Mahşere Dek’e teknik boyutuyla yaklaşacak olursak eğer;

Mübalağa (Abartma) Sanatının yer aldığı bir dörtlük:

Gülüşünle benzerin yok dünyada sevgili,

Bir işaret gönder sen lal edeyim bu dili.

Sen aşkınla gönlümü mahşere değin hep sar

Bir bardak su haline getireyim ben Nil’i.

Mahşer Kasidesi-I Sf: 17

Cinaslı kafiye ile can bulan dizeler:

Yüreğim coşan nehir aşkın beni lal eden,

Gülden vazgeçilir de, vazgeçilmez laleden.”

Lale şiirinden- Sf: 103

“…..

Sadece Leyla değil; Şirin bir de Aslı var.

…..

Her yalanın ardında gerçek olan aslı var.”

Yârin Doydu Dalları şiirinden- Sf:131

Mahşere Dek’te kullanılan mazmunlarda zıtlık öğesi de dikkat çekici bir etmen. (İlahi aşk- beşeri aşk, fani dünya-mahşer, varlık-yokluk, vuslat-ayrılık vb.) Şimdi bazı şiirlerde yer verilen karşıtlık unsurlarına göz atalım.

“Yok’ta var’ı buldum ben; hiç’ten hep’e yol aldım / Mahşer Kasidesi-I Sf:20

“Bir elimde cihan, bir elimde ukba var / Mahşer Kasidesi-I sf:22”

“Yoktum, hiç’tim sensizken şimdi cümle varım ben / Mahşer Kasidesi-I sf:22

“Varlık-Yokluk savaşı kazanan hep mahşerdir. / Mahşer Kasidesi-II Sf: 76

“Sonlu olan sonsuz aşkınla sen firaksın

Dünya geçici bahar ukbada bitmez raksın” / Mahşer Kasidesi-II Sf: 76

“Gece gündüz sabırla şükürle ördüğümsün” / Ey Yâr şiirinden- Sf:85

“Mutsuzluk bora, hortum; mutluluk rüzgâr mıdır?” / Mutsuzluk şiirinden-Sf:109

“Arzum sonsuz olandır; sonlu olan hiç değil.” / Gözyaşım şiirinden-Sf:113

Eller, dudaklar, felek ve koku beni etkileyen mazmunlar arasında. “Koku” imgesinin işlevsel kılındığı şiirlere örnek verecek olursak;

“Elleri cennet kokar sır düşürür narıma.” / Elleri Cennet Kokar şiirinden-Sf: 66

“Gönlümü esir aldı kokusuyla o ıtır.” / Mahşer Kasidesi-II Sf: 81

“Ateşten çiçekleri hasret kokar gülizar” / Felek şiirinden-Sf: 84

“Çok özledim ben seni kalu bela kokulum”/ Özledim şiirinden-Sf:110

“Kokusuna öldüğüm gülüme gidiyorum.”/ Gidiyorum şiirinden –Sf:126

Sözcüklere simgesel anlamlar yüklemekte oldukça başarılı olduğu da aşikâr Mehmet Nuri Parmaksız’ın. Kendine has bir söylem biçimi olan Şair, söylenen sözün estetik boyutunu keşfetmiş ve keşfettiği hissiyatını okurun yüreğine bırakmış dizelerle, mısralarla. Ses, söz dizimi, ikilemelerle pekiştirilen mısralar, ahenk, mana derinliği, çok katmanlı bir doku, duygu, düşünce ve teşbih satır aralarından taşan ve ruha dolan duygu yoğunluğunun bir mimar edasıyla örüldüğünün göstergesi. Dil akıcı. Özgünlüğü ve donanımıyla genişleyen güçlü bir algılayış ve havsala kabiliyeti, bu kabiliyetin verdiği uçsuz bucaksız bir ütopyayla varsıllaşarak tasavvufla gelişen hoşgörülü, beşerî ve ileri bir dünya görüşüyle özdeşleşmiş bir isim diyebiliriz Parmaksız için.

Mahşere Dek’in kapak fotoğrafı, Fotoğraf Sanatçısı Zeynel Yeşilay’ın vizöründen yansıyan bir kare. Bu fotoğraftan bir film edasıyla gözlerimize sızan gökyüzünün ve gölün masmavi vuslatı. Sonsuzluğun varlığını ve mutlaklığını adeta mıh gibi yüreğimize yerleştiriyor bu mavilik. Öyle dingin öyle huzur veren bir görüntü ki insanın kuş olup uçası geliyor o semavî derinliğe.

Zeynel Yeşilay “Bir ustanın elinde kalem şiir olur kâğıda dökülür. Bir ustanın elinde kamera fotoğraf olur. Bu iki ustanın şiiri ile fotoğrafı buluşunca muhteşem bir kapak olur. Bu iki muhteşem yapıtın birleşmesinde hak edilen başarıya ulaşılır. Anı durduran bir kare, zaman içinde tekrar kullanılmakla anın yaşatılmasını sağlar. İşte bu kapak ta 1976 da çekilen o anın yaşatılmasına vesile oldu.” diyerek duygularını dile getiriyor cümleleriyle.

Mehmet Nuri Parmaksız’ın kitabının kapağı hakkındaki ifadeleri ise şu şekilde: “Zeynel Bey'in 1976'da Afyonkarahisar Daskırı Acı Göl'de çektiği bu fotoğrafın kaderi 2013'te Mahşere Dek isimli kitabıma kapak olmakmış.”

Kültür Ajans Yayınlarından çıkan Mahşere Dek’in kapak tasarımı Erhan İvgin imzalı. Sayfa sayısı 143.

 Kitaptaki her şiir çok güzel. Bu şiir diğerinden daha güzeldir demeye dilim varmıyor ama benim çok beğendiğim bir şiiri paylaşmak istiyorum sizlerle. 

LADES

Her tarafım çevrili hayat bir fanus gibi,
Kimi günler bir rüya; geceler kâbus gibi.
Razıyım senle ömre; razıyım ben kadere
Bir damlan bile yârim bana okyanus gibi.

Noktayı özler ömrüm hayat bir virgül gibi,
Bana her şey sen oldu; her çiçek bir gül gibi.
Şakımanla doyumsuz arzularım sonsuzu,
Her zerrem iman etmiş çıldırmış bülbül gibi.

Mahşer arzum olunca erteleniyor heves,
Kendimden geçiriyor sevgiliden gelen ses.
Felek kandırmak ister; aklımda benim mahşer
Çokça zorluyor beni nefsimle olan lades.


Mehmet Nuri Parmaksız

Ve son söz olarak diyorum ki “Hayırlı olsun Mehmet Bey yeni kitabınız, Mahşere Dek. Yüreğinizde nehirler gibi coşan, çağıldayan yazma arzusu mahşere dek ve hatta o üç noktadan sonrasında da daim olsun. Şiire ve edebiyata dair yaşadıklarınız ve yaşattıklarınız saatler dursa da hiçbir zaman durmasın, lal olmasın.”

Sibel UNUR ÖZDEMİR

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..