Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '15

 
Kategori
Deneme
 

Mai ve siyah

Mai ve siyah
 

Halid Ziya Uşaklıgil'in bu ünlü romanının adını başlık olarak seçmemde, roman kahramanı Ahmet Cemil'in düşleri ve yaşamında karşılaştığı acı gerçeklerin bu iki renk ile ifade ediliyor olması ve bu günlerde hepimize ne kadar uygun düştüğü gerçeğinin bir rolü var elbette. Mai (mavi) onun düşlerinin, siyah ise karşılaştığı acı gerçeklerin rengi idi.

Güzel bir Temmuz günü.bu gün. Hava pırıl pırıl, deniz maviliğine mavi. Oysa yaşananlar mavi ile siyah arasında salınan ve genelde başımızın üstünde siyahta duran bir sarkaç gibi. Temmuz'un bu ülkenin tarihinde özel bir yeri var. Dün 23 Temmuzdu. 23 Temmuz 1919 " Kuvayı Milliye'yi etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır." kesin kararlılığı ile Erzurum Kongresi sonuç bildirgesinin imzalandığı gündür. Bu gün 24 Temmuz; 24 Temmuz 1923 Lozan'da "Misak-ı Milli'yi gerçekleştirmek esasına yönelik" ana fikrinde imzalanan anlaşmanın yıl dönümüdür.

10 Ağustos 1920 tarihinde İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında, hem de Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın ateş, kan ve ihanetle imtahan günlerinin sürüp gittiği günlerde, Vahdettin ve Damat Ferit ikilisi tarafından  tanınan ihanet ve parçalanma belgesi Sevr' Antlaşmasının yırtılıp, tarihin çöplüğüne atıldığı gündür aynı zamanda 24 Temmuz.. Lozan, Mustafa Kemal'in deyişiyle" Türk Milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr antlaşması ile tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastin yıkılışını ifade eden bir vesika, Osmanlı Tarihinde benzeri bulunmayan bir siyasi zaferdir."

Lozan görüşmeleri sonrasında anlaşmayla ilgili olarak İnönü'ye Lord Curzon "memnun değiliz Lozan Muahedesinin müzakeresinden, hiç bir dediğimizi yaptıramadık, reddettiklerinizin hepsini cebimize atıyoruz, harap bir memleket alıyorsunuz, bunu kalkındırmak için mutlaka paraya ihtiyacınız olacak, bu parayı almak için gelip diz çökeceksiniz, cebime attıklarımın hepsini çıkaracağım, hepsini vereceğim size o zaman." diye kızgınlıktan köpürerek ve küstahça söyler. 

İhanetin ve ateşin içinden dörtnala geçip, yanık Anadolu'yu arkalarında bırakarak Akdeniz'e ulaşan Kurtuşuş' un yorgun ama muzaffer süvarilerinin alın terlerinde, çekilmiş yalın kılıçlarında parlamaktadır mavi! Siyah dağılmış ve yok olmuştur ülkenin ve insanların üzerinden.

Lord Curzon'un söylediklerinde ete kemiğe bürünen ve hiç eksilmeyecek emperyalist iştahın, Demokles'in kılıcı gibi bu coğrafyadaki hiç bitmeyen salınmasının bizi getirdiği yerde acıyı ve karmaşayı yaşıyoruz. Bunca yıl sonra ülkenin içinde bulunduğu duruma, kuşatılmışlığa, giderek artan kan, gözyaşı ve ölümlere bakın. Yazıklar olsun! Bir yanda Ankara'da bir bağ evinde filizlenen Cumhuriyetin ve onun aydınlanmasına karşı oldukları açıkça belli olan bir kadroyu iktidara taşıyan ortamı yaratan siyasi beceriksizlik, diğer yanda sivilleşiyoruz, istikrar ve itibarımız artıyor diye onları pohpohlayan kimi kurumsal, kimi kişisel çıkarları peşinde olanlar, kimi numaralı cumhuriyetçi, kimi liberal köşe yazarı ve ekran bülbülleri; memnun musunuz şimdi?

Ya; hiç bir çözüm önerisi getirmeden dar düşün sınırlarına kapanmış, yalnızca kendilerince doğruların yanlışlığında, artık kabak tadı veren iç ve dış komplo teorisyenleri, kerameti kendinden menkul burnu havada, kendilerinden başka kimseyi beğenmeyen neredeyse herkesi ihanet-i vataniye ile suçlayanlar; siz memnun musunuz? Elbirliği ile kendilerini " Yeni Türkiye" kurucusu ilan eden eski Osmanlıcılara teslim ettiğiniz ülkenin hal-i pür melaline bir bakın. Ölüm karşısında bile sizden, bizden ayırımı yapacak kadar insan olabilme hasletinden uzaklaşanlar ve bir zamanlar özgürlük sorunu olarak büyüttüğünüz "velev ki siyasi simge, ne olacak" denilen türbanın, şimdilerde siyah bir matem örtüsü gibi giderek ülkenin üzerinde yayılmakta olduğunu görüyor musunuz?

Uğruna bir ömür tükettiğimiz değerlerimizi, yaşam tarzımızı, yarına olan güvenimizi, hayatımızın renklerini giderek solduran gidişin sorumluları, bizim sizden bir beklentimiz yoktu; birşey de istemedik zaten! Hegel "hayatı düşlemek ödevdir" der. Bizim düşlediğimiz hayatta siyaha yer yok. Elbet mavi parlayacak bir gün, er ya da geç...

Akın YAZICI

24 Temmuz 2015/ERDEK

 

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..