Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Makedonya'da ,''Üsküp '' ;sanki bir '' Bursa...''

Makedonya'da ,''Üsküp ''  ;sanki bir '' Bursa...''
 



Üsküp, Skopje, Shkupıt…

Tarihimizin rüzgarlarını savuruyor...

Balkanlarda, Osmanlı’nın izini taşıyan en parlak kentlerden biridir Üsküp...

Yudumluyorum şimdi bu kenti...

Yahya Kemal’in unutulmaz <ı>“Kaybolan Şehir”idir, Vardar Ovasının prensesidir, bugün Makedonya Cumhuriyeti’nin başkentidir, benim bilge dostum, Üsküp’ümdür.

Üsküp'ü gezerken gökyüzünü, yaşlı çınarları ve tarihi köprüleri, bedestenleri, aşina kervansarayları, okşayarak, onlara dokunarak yürüyün ve

<ı>“hep aynı güzellikle göründü / sandım bu biten gün beni ram ettiği gündü”

diyen şair Yahya Kemal’i, onun doğduğu şehir Üsküp’ü düşünün.

Göreceksiniz ki, ne savaşlar ve yangınlar ne de göç, hatta 1963’te bütün kenti yerle bir eden o korkunç deprem bile Üsküp’ün çehresini değiştirememiştir.

Ne geçen yüzyılın kırk yıl süren Yugoslav sistemi, ne son on beş yılın AB’ye aday yeni Makedonya politikaları. Ne de onu terk edip, bırakıp Anadolu’ya göç eden eski sahipleri.

Üsküp; sizi görmüş geçirmiş bir erdem, sadeliğin içinde bir görkem ve zamana direnen camilerde bir zarif endam ile karşılar.

Bursa gibi <ı>“bir rüyadan arta kalmanın hüznü içinde” sessiz ve mütevekkil, ama hâlâ bir sorumluluk taşırcasına direngen ve dik başlıdır Üsküp’ün Türk soylu taş yapıları.

Bir dünya devleti olduğunu 16.yüzyılda artık iyice hisseden Osmanlı’nın kendini ve egemen gücünü Balkanlar’da ilk ortaya koyduğu kenttir, Üsküp.

2. Murat Döneminde yapılan on üç gözlü <ı>Taş Köprü, Vardar’ın sularının üstünden geçerek gözlerini batıya diker.
Anadolulu fatihlerin arkalarında bıraktıkları Balkan kentlerinin en çekicilerinden biridir,Üsküp.


İşte tarihi <ı>Kale’de, Büyük Elçiliğimizin tam da karşısında duran Mustafa Paşa Camii. Gül dolu bahçesi, kündekari kapısı, depremde yaralanmış ama hâlâ heybetli siluetiyle Üsküp’ün görkemli çatısı.

1492 doğumlu olduğuna göre onu tanıdığımda tam 500 yaşındaydı ve manyetik bir etkiyle kendine çekiyordu önünden geçenleri.

Üsküp’ün <ı>Eski Türk Çarşısı… Üsküp’ün iç yüzü, asıl gerçeği, mahrem yanı, saklansa da gizlenemeyen, örtülse de kapanmayan, ve en küçük fısıltısı bile yüksek sesle duyulan yeridir. 1689’da <ı>General Picolimini tarafından yakılmıştır, Osmanlı-Avusturya Savaşında yıkılmıştır ve tarih hiç de şefkatli davranmamıştır bu tarihi çarşıya.

Ama 1391’den beri neredeyse altı yüz yıldır Çarşı’daki bütün sokak ve dükkân adları, meydandaki havuzun fıskıyesinden akan su bile Türkçe’dir. . .

O suyu, Üsküp’e az ilerde Kaçanik yolundaki <ı>Kara Dağdan getiren muhteşem <ı>Osmanlı Su Kemeri ve 386 metre boyunca hâlâ uzar gider Vardar Ovasında...


Hep bir ağızdan söyledikleri ,henüz müzenin giriş kapısında sizi karşılamaktadır.

<ı>“Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyarıdır / Evlad ı fatihana onun yadigarıdır/

(…) Üsküp ki Şar dağında devamıydı Bursa’nın / Bir lale bahçesiydi dökülmüş temiz kanın/

Kalbimde bir hayali kalıp kaybolan şehir / Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir /

Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene / Biz sende olmasak bile sen bizdesin gene”

(Y.Kemal Beyatlı)
 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..