Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '08

 
Kategori
Anılar
 

Mantı ve beyaz şarap

Mantı ve beyaz şarap
 

Yazım için bölüm seçerken düşündüm: Hangi bölümde yazmalıyım diye…Önce mizah bölümünü seçtim, sonra düşündüm, değiştirip anılar bölümünü seçtim… Yani epey kararsız kaldım bölüm seçiminde. Nihayet anılara karar kıldım.

Yazmaya başlamadan ağızım kulaklarıma gitti bile.

Doğum günlerimi hep çok coşkulu yaşadım. Çocukluğumda canım anneciğimin sayesinde. Daha sonraları kendim organize etmeye başladım. Hâlâ çok önem veririm o güne, her doğum günümün ayrı bir yeri vardır kalbimin derinliklerinde.

Çok sevdiğim ülkemi, Türkiye’de kutladığım ilk doğum günümü anlatmak istiyorum.
Tarih sevenler için:17 Haziran - yıl 1990 (Yirmi altıncı yaş günüm )

Türk kültürüne ve geleneklere yeni yeni alışmaya çalışıyordum.( Yaklaşık sekiz ay Türkiye’de yaşıyordum) Çok sık mantının adını duymuştum, nasıl bir yemek olduğunu merak ediyordum.Türkiye’de akrabamız olmadığı için soracak veya hazırlayacak birisi yoktu.İlk oturduğumuz yer, Mudanya- Burgaz’dı. Orası yazlık bölgesi olduğu için komşularımız da pek yoktu. Bazen Dünyada yapayalnız bir aile olduğumuzu düşündüğüm bile oluyordu.İş yerinde de samimi arkadaşlıklardan kaçınırdım.

Sabah erkenden işe, akşam eve. Günlerim bundan ibaretti. Hayatta küçük şeylerle mutlu olmayı ilke edinmiş birisi olarak, şikâyetim yoktu. Sağlıklıydım, ailem yanımdaydı, bir işim vardı ve Dünyanın en güzel ülkesindeydim daha ne isteyebilirdim ki...

Doğum günüm yaklaştıkça, planlar yapmaya başladım.Ailemle kutlayacaktım, başka kimsem yoktu. Ailemi mantı yemeye götürmeye karar verdim.Çalıştığım fabrikadaki iş arkadaşlarımdan öğrendim; Bursa’da en güzel mantı yapan yeri.Bursa Merkezinde bir Mantı lokantasının adresini verdiler.

İş çıkışı annem, babam ve ablamla randevulaştığımız yerde buluştuk.Planımdan onlara söz etmedim. Sürpriz bir yere götüreceğimi söylemiştim sadece. Çok heyecanlıydım- ilklere bayılıyordum çünkü. Mantı nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyordum.

Bazen kendimi çok şanslı hissediyorum. Türkiye’de o kadar çok ilk yaşadım ki …o kadar çok ki...

Dalgalanan o muhteşem al bayrağını görmekle başladı benim ilklerim. İlk defa dalgalanan o ay yıldızlı bayrağı gördüğüm anki duygularımı anlatmak için gücüm yetmez...Sözlerin yetersiz kaldığı yerler...

Aileme, hayatlarında daha önce yemedikleri bir şey yedireceğimi söyledim.

Tarif edilen Mantı salonuna geldik.
Tabiî o zamanlar aile restoranı kavramından habersizdim.

Şirin ve temiz bir Mantı lokantasıydı. İçeri girdik, bizi üst kata aldılar. Gıcırdayan, döner tahta merdivenlerden üst kata çıktık ve bir masa seçtik. Garson siparişlerimizi almak üzere geldi.

Biz kutlama yapacağız ya! Ben de günün kahramanı olarak, gayet ciddi, siparişleri vermeye başladım:

“ Dört porsiyon mantı, yanında soğutulmuş bir şişe beyaz şarap ve ortada beyaz peynir almak istiyoruz” dedim.

Mantının tam olarak nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum .Özel bir makarna olarak hayal etmiştim.

Garsonun şaşkınlığını hiçbir zaman unutmayacağım. Adamcağız dilini yutmuş gibi, gözlerini kocaman açtı ve adeta kekeleyerek:

“ Bizde şarap yok” dedi

Ben hiç bozulmadan:

“ O zaman dışardan aldırıverin” dedim

Tam bir komedi. Garsonun kızdığını hissettim ama bende en az onun kadar şaşkındım.

“ Burada içki içilmez” sertçe söyledi “ Burada sadece mantı var” dedi.

Bizden rahatsız olmuştu. Ben, olanlara hiçbir anlam veremiyordum, “ Neden ki… “ sorusunu soramadan.... Babam devreye girdi:

“ Bize dört porsiyon mantı ve dört kola getirebilir misin !” dedi

Keyifim kaçmıştı. Mantının tadını da alamamıştım.


Ne kutlamaydı!

Bu satırlarımı okuyanlar olursa,
Bu kadarı da olur mu! diye isyan edebilirler.

Ben o zaman gerçekten neler olduğunu, nasıl bir gaf işlediğimin farkında değildim. Demir perde ülkesinde yetişmiştim- orada dinden söz etmek yasaktı. Çok ilginçtir, Bulgarların ortadoks olduklarını, Türkiye’de öğrendim, Bulgaristan’da yaşadığım sürece dinden söz etmek suç sayılırdı.Dolaysıyla dinler hakkında hiç bilgim yoktu.

İçki içmek, dinimizde günah olduğunu nasıl bilebilirdim ki! Henüz çocuk yaşta, ellerim yumruk halinde ve gözlerimi sıkı sıkı sıkmış, yarım bardak kırmızı şarabı, annemin zorla içirdiği bilirim- kan yapıyormuş…

Şimdi düşündüm de, sipariş ettiğim beyaz şarabını bir de soğutulmuş istemiştim…

Trajikomik bir durum.Garsonun şaşkınlığı hâlâ gözlerimin önünde…Benim de ondan aşağı kalır yerim yoktu doğrusu.

Sonra öğrendim tabiî...

Yaşadığım en ilginç doğum günlerimden biriydi... Şu an tebessümle hatırlıyorum…

Mantı ve yanında soğutulmuş beyaz şarap, daha sonra bu ikiliyi denedim…

Milliyet Blog yazarlarından biri olan Ozanser Uğurlu’nun sözlerini burada yinelemek istiyorum:
“ Sanırım bu topraklar üzerinde hep birlikte mutlu yaşamlar sürebilmek ve geleceğe umutla bakmak için biri birimizi anlamaya çalışmak zorundayız”

Her ne kadar bu zor olsa da biri birimizi anlamak zorundayız…Biri birimize düşman olmadan…

Ben denedim ve anlayabildim...

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..