Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Maria Schneider'ın ölümü...

Maria Schneider'ın ölümü...
 

1970'li yılların en güzel Fransız aktrislerinden biriydi Maria Schneider... Fransa'nın, sanki o meçhul kadınlarından... O da genç ve radikaldi, biz de!... Bize o günlerde, belki de öyle gelirdi...  

Ataol Behramoğlu'nun de'den çıkmış, devrimci gençlerin bir yürüyüş fotografıyla süslenmiş o siyah beyaz zemin üzerine kırmızı renkle yazılmış ''Bir Gün Mutlaka'' isimli şiir kitabının yanında, Pariste Son Tango'nun cıvıl cıvıl, içi içine sığmayan bu aykırı, ilginç kadını , bilinçaltımıza ya da hayalimizin bir köşesine yerleştirdiğimiz, o farklı kadını gizli gizli tamamlıyordu sanki!...  

''Bu gün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra  

Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu
yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür
gümbür bir telaş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne
güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz
kafalılar! Ey sadrazam!
Sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda, sandviç
yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz...
''  

dizeleriyle sürüp giden bir şiirin satırlarının arasına sıkıştırdığımız o Paris'li Jeanne 'in kadınsı ve insansı herşeyi...  

Gerçi Bertolucci'den çıkmış bu filmin, din, evlilik ve cinsellikle bezenmiş temasını o günkü çok genç vizörümüzle, batının bunalımlı çağının ''küçük burjuva ilişkiler falan'' diyerek ve yukardaki şiir için de, özentili çakma devrimcileri anlatıyor diyerek eleştirsek de, her ikisinde de bizi büyülüyen bir şeyler gene de vardı!...  

Jeanne'nınk işiliğinde, sanki Simone De Beauvoir tezlerine uygun, erkekler düzeyinde ayırım yapabilme ve seçme yeteneğini kuşanabilmiş, böylece kişiliklerini ilerletip geliştirebilmiş, varlığını daha da ileriye taşıyarak, yaşamlarını ve gezegene karşı olan sorumlulukların tek başlarına yüklenebilmiş bir kadını, görmeye çalışıyordum belki de...  

Ben ne olursa olsun, tüm güzelliğiyle, bizim kuşaktan olan o kadını, o rol içersinde sevmiştim...  

Ve şimdi onu, yıllar sonra Paul'un karşısındaki Jeanne'nin trajik ölüm haberini imgelemimde konuklandırmam, ben de tanımı oldukça zor duyguların yeniden peydahlanmasına yol açtı...  

''Kaderin bir oyunu'' olarak rol aldığnı söylediği, ''Pariste Son Tango'' filmden onu tanımamız, bizim için de bir kader miydi acaba?... Ve gene onu, Michelangelo Antonioni'nin yarattığı ''Yolcu'' isimli filmden, bir mimar kız olarak, bir kez daha anmamız!...  

Sinemanın olduğu gibi bizim de en güzel dönemlerimizden bir imge olarak ve yeryüzü konukluğunda iyiden ve doğrudan yana, kadıncı bir insan kızı olarak, o da hoş bir iz olarak kalacak..  

Güle güle Jeanne, güle güle, Maria Schender...  

3.şubat.2011 / Tarabya  

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..