Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '11

 
Kategori
Spor
 

Markus Merk'in illüzyon yaratan fodulluğu

Markus Merk'in illüzyon yaratan fodulluğu
 

Fenerbahçe-Bursaspor karşılaşmasında yine kritik hakem kararları oldu. Bakın bu “kritik” kelimesini özelikle seçiyorum, "hata" demiyorum. Bizim temel meselemiz hata tartışmak ya da yargılamak olmamalıdır. Ancak futbolu hak ettiği şekilde takip edebilmek adına, bilmek, doğruları ayırt edebilmek, pozisyonları, taktiği, futbolcu seçimlerini, futbolcunun oyun içindeki tercihlerini nasıl konuşuyorsak hakem kararları üzerine de yorum yapabilmeliyiz.

Yine aklımızı yitirmeden; çok sevdiğimiz bu sporun içinde kalabilmek için özellikle hakem kararlarının altından bir şaibe arama saçmalığına düşmeden sağlıklı bir düşünme sistematiği yaratabilme becerisini gösterebilmeliyiz.

Ancak futbol bir mücadeledir, bunun tarafları vardır, olmalıdır; sonuç bir tarafı üzerken, diğer tarafı sevince boğar ya da o kritik hakem kararları insanlar üzerinde isyan duygusu da yaratabilir.

İnsani olan hiçbir şey bize yabancı olamaz.

Kin ve nefret dâhil her türlü duygu insanidir. İnsan dengede kalabildiği, bu duygularını kontrol edebildiği, başkalarına zarar verme çizgisinden uzak durabildiği ölçüde bu duyguları yaşaması normaldir.

Tutkulu insanlar, insanlığı bugüne taşıyan kişilerdir. Taraftar belki aptalca bir duyguya sahiptir ancak tutkuludur. Bir takıma aşkla bağlı olan taraftar dünyanın en sadık âşığıdır aynı zamanda. Eğer konumuz aşksa takımına gönülden tutkuyla bağlı bir taraftar kadar aşk duygusunu yürekten hisseden başka bir insan olabilir mi?

Bütün bu yazdığım sınırlı cümleler ve paragraflar futbolun hepimizin bildiği, tanıdığı anlamına yöneliktir.

Bir sinema filmi izler gibi futbol izlemeye kalkarsanız onun içindeki güçlü enerjiyi yok edersiniz.

Futbol aşırı centilmenliği de kaldırmaz.

Pazar akşamı Fenerbahçe-Bursaspor karşılaşması sona erdiğinde özellikle Fenerbahçe cephesinde büyük bir hayal kırıklığı vardı. Bunun benzerini Fenerbahçeli taraftarlar daha önce çok daha şiddetli bir şekilde 2006’da Denizli’de, 2010’da Kadıköy’de hissetmişler, takımlarının ne yaparsa yapsın bir türlü o golü bulamıyor oluşunun yıkımını yaşamışlardı.

Ancak taraftar önlerinde duran 7 maçı da göz önünde bulundurarak futbolcusuna destek verdi ve yanına çağırdı. Bu da 7. maçın bitiminde olası yaşanabilecek benzer bir duygu sonrasında da taraftarın futbolcusuna göstermesi gereken doğru tavırdır.

Sahada birbirini kutlayan futbolcular ve teknik adam görüntülerini izledik. Daha sonra bu kişiler televizyon ekranlarına çıkıp maçı o an düşünebildikleri ölçüde yorumladılar. Duygularını aktardılar; daha çok da inançlarını.

Önemliydi.

Sn. Kuddusi Müftüoğlu da zor ancak bir şekilde başarılı bir maç yönettiğini düşünerek soyunma odasının yolunu tutuyordu.

Buraya kadar her şey normaldi.

Ancak ne zaman yayıncı kuruluşun maç sonu programı başlayıp ve onun Erman Toroğlu yerine Almanya’dan ithal edilmiş hakem yorumcusu Markus Merk pozisyonları değerlendirmeye başladı; işte o an bize bir illüzyon yaratarak gerçeği gizlemeye çalışan bir adamı çıktı sahneye.

Markus Merk sanki futbolu hiç bilmiyormuşuz gibi “bakın size bunun doğrusu nedir anlatacağım” edasıyla hakemin saha içinde verdiği bütün kararların nasıl bir ince zeka ve çok düşünülerek verilmiş derin analiz sonuçları olduğunu teker teker göstermeye başladı.

Hele topun taç çizgisini geçtiğini çok net olarak gördüğümüz bir pozisyonda yan hakemin devam kararı vermesinin; topun dış bükeyinin çizgi üzerine izdüşümünün teğet olarak çizgiye değdiğini matematiksel olarak ispat ederek anlatması vardı ki tahammül edilmesi çok zor, insanı aptal yerine koyan, küçümseyen bir fodulluktu.

O sırada birlikte programı izlediğim arkadaşlarımdan biri “biz bunlar yüzünden birinci dünya savaşına girmiş, yine bunlar yüzünden yenik sayılmamış mıydık?” şeklinde duygularını yansıttı.

Aradan 100 yıl geçmiş biz bu sefer Alman hakemden hakemlik dersi alıyorduk.

Babası Buda’nın dış dünyanın bütün kötülüklerinden, fakirlikten, negatiflikten, olumsuz duygulardan uzak kalması, tanımaması, bilmemesi için etrafındaki çirkin insanları bile uzaklaştırmıştı. Ancak Buda bir gün çarşıda yürüme engelli bir dilenci ile karşılaştığında tanıdığı, bildiği bütün gerçeklerin babası tarafından yaratılmış bir hayal dünyası olduğunu fark edince büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve yıkılır. Buda’nın Buda olma süreci ise bu hayal dünyasını terk etmesiyle başlar.

Markus Merk bize futbolu böyle güzel masallar anlatarak mı sevdirecek?

Futbolumuzun marka değeri böyle mi aratacak?

Bizim meselemiz yanlış karar anında doğru tepkiyi gösterememekten ve düşünememekten kaynaklanıyor. Markus Merk onun yerine sahte bir hayal dünyası koyarak insanların zihinlerini uyuşturuyor.

Açıkçası bunun bir ölçüsü yok mudur diye düşünmeden edemiyor insan; ya kafamızın içini yiyip bitirecek bir şaibe dünyası ya da gerçeklerden uzak bir hayal âlemi…

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..