Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Marx, yabancılaşma, İkizdere

Marx, yabancılaşma, İkizdere
 

Yabancılaşma kuramı ve yabancılaşan insan


Yabancılaşma (Alienation) Nedir? İnsanın çevresinden, işinden, emeğinin ürününden ya da benliğinden uzaklaşma ya da ayrılma duygusunu dile getiren bu kavram, çağdaş yaşamın çözümlenmesinde çok kullanılan bu değişik anlamlara gelir;

1. Güçsüzlük: İnsanın geleceğini kendisinin değil, dış etkenlerin, yazgının, şansın ya da kurumların belirlediğini düşünmesi,

2. Anlamsızlık: Herhangi bir alanda etkinliğin kavranabilirlik ya da tutarlı bir anlam taşımadığı ya da genel olarak yaşamın amaçsız olduğu düşüncesi,

3. Kuralsızlık: Toplumca benimsenmiş davranış kuralarına bağlılık duygusunun yokluğu ve dolayısıyla davranış sapmalarının, güvensizliğin, sınırsız bireysel rekabetin yaygınlaşması,

4. Kültürel Yaygınlaşma: Toplumdaki yerleşik değerlerden kopma duygusu,

5. Toplumdan Yalıtlanma: Toplumsal ilişkilerden dışlanma ya da yalnız kalma duygusu,

6. Kendine Yabancılaşma: İnsanın şu ya da bu şekilde kendi gerçekliğini kavrayamaması

İki tür yabancılaşmadan söz edilebilir “Marx”ın çalışmalarında. Bunlardan ilki, doğadan kopuş anlamındaki yabancılaşmadır. İnsan, doğadan koparak kültürel-toplumsal alanda kendine ikinci bir doğa kurmak anlamında, doğaya yabancılaşır. Bu insan oluşu açıklayan niteliğiyle olumlu karşılanan yabancılaşmadır, zorunlu bir süreç olarak anlaşılır.

İkinci yabancılaşma ise, bizzat kapitalist pazarın ve kapitalist toplumsal sistemin yarattığı yabancılaşmadır. Bunun sonucu olarak insan kendi doğasına yabancılaşır. Böylece insan kendine, kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşır.

Ülkemizde ve tüm Dünyada Politik içerik kazanan yönetme kavramı yabancılaşmayı körüklemekte maalesef. Yabancılaşma çok önemli bir sorun. Doğaya, insana, ailene, topluma, toprağa, suya karşı ilgi eksikliğini ortaya koyuyor. Bu sorunun aşılmasına yönelik ortaya konan tek şey ise sulandırılmış bir inanç kavramı ile dinin istismar edilmesidir. Yönetsel anlamdaki yabancılaşma yöneticinin içinden çıktığı topluma yabancılaşmasını, onun üstünde yer almasını, ayrıcalıklı bir yaşam standartlarının oluşmasını kapsamaktadır. Fakat “yabancılaşma” esas olarak sadece yönetsel alanda ortaya çıkmıyor.

Emeğin ürünlerinin, emekçinin baskı altında tutulmasının ve sömürülmesinin nedeni haline gelerek emekçiye yabancılaşması da günümüzde gündeme gelmiş durumda. Toplumsal artığı mülk edinen ve biriktiren egemen ve yönetici sınıf kendi konumunun belirleyiciliği altında daha fazla artık/daha fazla toplumsal zenginlikleri mülk edinme tutku ve çabasıyla; doğayı yağmalamaya; hoyratça sömürmeye ve talan etmeye başlıyor: İnsan yalnızca kendisine değil; ürünü ve bir parçası olduğu Doğaya; toprağa da yabancılaşıyor.

Ayrıca yönetici topluma yabancılaşıyor, ona baskı yapan ezen bir canavara dönüşüyor. Emeğin ürünü emeğe yabancılaşıyor, emekçi köleleştiriliyor.

Bayram nedeni ile gittiğim Rize'nin İkizdere ilçesinde Karl Marxın yabancılaşma teorisinin varlığına rastladım. İkizdere vadi insanın doğaya karşı yabancılaşmada had safhaya ulaştığını, yerel elektrik idaresinin bile devrilen elektrik direğinin yerine elektrik hatlarını ağaçlara monte edilen konsollar vasıtası ile taşıdığını, yaşayan ağaçlara işkence yapıldığını İkizdere deresinde can suyu halinde akan suyun hüznünü, ekili alanların azaldığını, yetişen meyvelerin tatsızlıklarını tattım, patika yolların kapanarak vahşi ormana dönüştüğünü hayretler içinde izledim. Bunları fotoğrafladım.          

İlçede konuştuğum insanlar ise Hidroelektrik santrallerinin deredeki suyun azaltması nedeni ile yaklaşık 3-4 yıldır Vadiye turistin gelmediğini ifade ettiler. Su hayattır, kültürdür, berekettir Atasözleri de sorgulanmaz duruma gelmiş, vahşi kapitalizmin tüketim psikoloji ile uyutulmuş halk yığınları, kimi işbirlikçi (burjuvamsi) vadi insanları devlete iş yaparak elde ettikleri artı değerleri, zenginlikleri bir miktar şov ve bir miktarda ruhsal durumlarını tatmin için vadi insanıyla paylaştıklarını izledim. Bunu zenginlik olarak algılayan vadi insanı kör bir cehalet kuyusunda mutlu köle rolünü oynamakta bu yüz yılda.

Bir de Vadide var olan deli sayısındaki artış ile insanların sadaka kültürüne alışkın hale getirildiğini tespit ettim.

Sıfır umutlar, terk edilmişlik, saçmalık, mahkumiyet, suçluluk, zamanın ve mekanın dışındalık, kendisine ve diğer insanlara yabancılık, gülünçlük, güçsüzlük, müstehcenlik ve iğrençliği besleyen vahşet kesiti, geçmiş değerlerle ilişkisini koparmış, geleceğin değerlerini yansıtamayan insanlar yığınında bu düzen yerini almıştır. İnsan gülünç bir trajedinin kolları arasındadır. İnsanlık durumunun negatiflerini aşmak söz konusu olduğunda, insan olanın vermediğini alması mümkün değildir.

Sonuçta; doğaya yabancılaşan insan varlığı anlamsız hale gelmiş, ruhsal gelişimin ve hayatın kaynağı tümüyle kurumuş.

Ufacık bir zaman ve mekanda çırpınıp durmaktan başka bir şey olmayan tuhaf medeniyetinin orta yerinde insanlık giderek daha hasta ve yorgun düşüyor.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..