Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sokrates imdat

Sokrates imdat
 

Sokrates İmdat


Sokrates; siyasette de hızla yükselip meclis başkanlığı yaparken Argireuses adalarındaki savaşı yasaya aykırı olarak yargılatmak isteyen bir önergeye karşı çıkar. Peloponnesos savaşları döneminde ve Atina'nın M.Ö. 404 yılında uğradığı bozgunu izleyen kargaşa yıllarında demokratlarda düşmanlık uyandıran genç soyluların arasına katılması üzerine, Meletos, Anytos ve Lykon'un açtıkları davada, yeni tanrılar getirerek gençleri baştan çıkarmakla suçlanıp ölüm cezasına çarpılır. Dostu Kriton'un kaçma önerisini geri çevirip dostlarının arasında, ruhun ölümsüzlüğü üzerine bir konuşma yaptıktan sonra baldıran zehri içerek intihar eder.

Derslerini sözlü olarak verip hiç bir şey yazmadığı için felsefesi özellikle Platon'un, Ksenephon'un ve Aristoteles'in anlattıklarından tanınan Sokrates, "kendi kendini tanı" özdeyişinin felsefesinin temel kuralı olduğuna inanmış, "hiç bir şey bilmediğinden başka şey bilmediğini" söyleyip kişiyi bir tümevarım yöntemiyle peş peşe sorular sorarak ahlak kavramalarını tanımayı sağlayan tanımlar bulmaya yöneltmeyi amaç almış, her kişinin yaratılırken iyi yaratıldığını, kimsenin bile bile kötü olmadığını, her kötülüğün bilgi sanılan bir bilgisizlikten ileri geldiğini savunmuştur.

Sokrates "doğruyu bilen doğru davranır" diyor, doğru bilginin doğru eylemi gerçekleştireceğine inanıyordu.

Sokrates'in uğraşındaki temel öğe, onun kimseye bir şey öğretme peşinde olmayışıdır. O, tersine, konuştuğu insandan bir şeyler öğrenmek istediğini dile getirmiştir. Zamanının çoğunu sokaklarda ve meydanlarda karşılaştığı insanlarla konuşarak geçirdiğini bilinir. Kırlardaki ağaçlar bana bir şey öğretemez, demişti. O genellikle konuşmanın başında soru sorardı. Böylece hiç bir şey bilmiyormuş gibi yapardı.

Sokrates hiç bir şey bilmiyormuş gibi yaparak, insanları mantığını kullanmaya zorlardı. Cahili "oynardı"- ya da olduğundan daha aptalmış gibi görünürdü. Buna "Sokrates”ci İroni" denir.

"Atina uyuşuk bir at. Ben de onu uyandırıp canlandırmaya çalışan bir at sineğiyim,"diyordu. Sokrates hep içinde "tanrısal bir ses" olduğunu söylüyordu. Romalı filozof Cicero şöyle diyordu: "(O) felsefeyi gökyüzünden Dünya'ya indirip şehirlerde barındırdı. Felsefeyi evlere sokup insanları hayat ve töreler, iyilik ve kötülük üzerine düşünmeye zorladı."

Sokrates, Sofistler ile aynı dönemde yaşamış olmasına rağmen onlardan önemli bir noktada ayrılıyordu. O kendini bir "Sofist", yani eğitimli ve bilge bir kişi olarak adlandırmıyordu. Sofistlerin aksine, öğrettikleri için para almıyordu. Hayır, Sokrates kendine kelimenin tam anlamı ile "filozof" diyordu. "Philosophos"un kelime anlamı"bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişi"dir. Sokrates tek bir şey bildiğini söylüyordu, bu da hiç bir şey bilmediğiydi!

Bayram dolayısı ile uzun süredir gidemediğim memleketim Rize'ye gittim. Hem Anne Babamı hem doğduğum yerleri, uzun süredir görmediğim akrabalarımı, iş arkadaşım, dostum D.Ali Dalbastıyı görme fırsatı elde ettim. (D.Ali Rize de bana Dedemin bağında çok leziz balık çorbası ve balık ısmarladı) Çok keyifli bir hafta geçirdim.

Köyde kaldığım bir hafta içerisinde üç akşam yaklaşık dört saat boyunca İmdat Amca ile özellikle günümüz siyasal ve toplumsal yapısı, yakın cumhuriyet tarihimiz, insan olguları ile dinin, insan ve toplum üzerindeki etkilerini içeren son derece yararlı sohbetler yaptık. Kendisi bana meyva, çay ve sahlep ikramlarında bulundu. Kırk iki yıldır yaşadığı şeker hastalığı konusunda son derece bilgilendirici notlar aktardı, çok zengin içerikli kütüphanesini ziyaret ettik, orda da kitaplar, insan, Bayar, İnönü ve Atatürk üzerine konuştuk, Bernarda Russell hayranı olduğunu söyledi. İlçemizin Tekel Müdürüyken emekli olmuştu ve yaşadığı kamusal deneyimlerini benimle ustalıkla paylaştı.

İmdat Biber Amcam; kitap yazmamış olmasına rağmen, Avrupa düşünce tarihine çok büyük etkisi olmuş kişilerden biri olan Atinada doğmuş ve M.Ö. 469-399 tarihleri arasında yaşamış Yunan filozofu, heykelci Sophroniskos'un oğlu olan, babası gibi heykelcilik öğrenip çok geçmeden kendini felsefeye adayan, birçok savaşta başarıyla savaşan, düşünsel anlamda Sokratese benzetilir.

Yaşadığı vadide çokça entelektüel paylaşımlarda bulunamıyor olmasına rağmen kendisi yaşamında, felsefenin soru sorma ve sorgulama alanını yoğun olarak kullanmaktadır. Bir insanın felsefe yapmaya zaman ayırabilmesi için temel ihtiyaçlarının karşılanmış olması ve çevresine karşı merakının uyanmış olması aşamalarını da tamamlamış durumda.

Felsefe, insan nerede yaşıyorsa yaşasın düşünen, sorgulayan kişinin işidir. Sürekli soran felsefe alanı; - Nereden geliyoruz?, -Yaşamın anlamı nedir?, -Özgürlük ne demektir?, - Ahlâk ne demek? gibi hayata dair birçok soruyu sorar.

Felsefeyle ilgilenen ilk filozoflar da dünyayı, evreni merak ettiklerinden sorular sorarlardı. İmdat Amca biraz yaşlanmış ama dimağı tap taze sorular sorarak, hayatı anlamaya ve bilgeliğe ulaşmaya çalışan bir filozof edası ile yaşamına Rizenin İkizdere Vadisinde devam ediyor.

Bana açtığı kütüphanesi ile okuyarak özgür düşünmeyi öğrenmemi ve tüm bu kazanımları uygulayarak, hayatımı doğru ve etkin bir biçimde yön verme olanağını bulmamı sağlayan Sokrates Sevgili İmdat Biber Amcaya sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..