Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Mayınlı arazilerin durumu ve geleceği

Mayınlı arazilerin durumu ve geleceği
 

Geçtiğimiz yılın (2009) Mayıs ayında gündeme gelen, Suriye sınırındaki arazinin mayınlardan temizlenmesi ve kullanılması girişimi uzun bir sure siyasi gündemi meşgul etmişti. Hükümet tarafından çıkarılan ve üzerinde çokça tartışılan Kanun ise Danıştay tarafından bozulmuştu. Çözümsüz kalan mayınlı arazilerin ne şekilde temizleneceği ve kullanılacağı konusu, 25 Mart 2010 günü Ankara’da Türkiye Petrol Jeologları Derneği ile Güneydoğum Derneği’nin birlikte organize ettiği “Güneydoğu Sınır Mayınları” konulu panel ile ilk kez geniş bir şekilde ele alındı.

Oturum başkanlığını Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gündüz’ün yaptığı panele Dicle, Harran ve Gaziantep Üniversitelerinden akademisyenler, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Mayınsız Bir Türkiye Girişimi Koordinatörlüğü ve 22. Dönem Milletvekili Sayın Nihat Eri katıldı. Geniş katılımın sağlandığı paneli çok sayıda milletvekili, siyasetçi ve bürokrat izledi. Sivil inisiyatif tarafından ilk kez detaylı bir şekilde tartışılan “Güneydoğu Sınır Mayınları” ile ilgili farklı bakış ve çözüm önerileri panel sonunda yayımlanan sonuç bildirgesinde yer aldı.

22. Dönem Mardin Milletvekili Sayın Nihat ER, Suriye sınırındaki 216 bin dönümlük bu araziye 1950’li yıllarında toplam, 615 bin adet anti personel kara mayını döşendiğini ve o günden bu yana bu arazinin hiç bir şekilde kullanılamadığını belirtti. Sayın Er, Milli Savunma Bakanlığının yasanın ilk bölümünde yer alan hizmet alımı kapsamında, Namsa koordinatörlüğü’nde hizmet satınalma yoluyla temizletmek için işlemlere başlandığını ve şayet Türkiye önümüzdeki dönemde sınırlarındaki mayınları temizlemeyi başarırsa, bu dünyanın en büyük mayın temizleme operasyonu olacağını ifade etti.

Mayınsız Bir Türkiye Girişimi Koordinatörü Sayın Muteber Öğreten, Ottowa Sözleşmesi gereğince Türkiye’nin mayınları temizlemeyi taahhüt ettiği halde bunu yerine getirmediğini ve bu mayınların sayısı bile tespit edilmeyen binlerce kişinin ölümüne veya sakat kalmasına yol açtığını belirterek mayınlardan bir an önce kurtulması gerektiğini vurguladı.

TPAO Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Sayın Yurdal Öztaş, sınırdaki mayınlı alan dâhil belirlenen ve bazıları Suriye’deki yatakların devamı olan 6 adet sahadan bugüne kadar 17.3 milyon varil petrol üretildiğini ve hala bu sahalardan alınabilir petrol rezervinin yaklaşık 25.7 milyon varil olduğunu ve bu rezervin yaklaşık olarak 2 milyon varillik kısmı mayınlı alan altında kaldığını ifade etti. Sayın Öztaş, mayınların temizlenmesi sağlanırsa bu bölgedeki petrol arama çalışmalarının hızlanacağını ve aynı zamanda maliyetlerin de aşağıya çekilmiş olacağını belirtti.

Gaziantep Üniv. Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Rifat Ergeç, söz konusu arazinin büyük arkeolojik potansiyele sahip olduğunu vurgulayarak, söz konusu mayınlı arazinin tıpkı bir karabasan gibi tam olarak arkeolojik alanları içine aldığını bildirerek arkeolojik açıdan son derece önemli bir arazi olduğunu bildirdi.

Harran Üniv. Ziraat Fakültesi Öğretim üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, Suriye sınırında bulunan mayınlı arazinin Şanlıurfa, Mardin, Kilis, Hatay, Şırnak ve Kilis illerini kapsadığını ve bu mayınlı arazilerin temizlendikten sonra bölgedeki Ceylanpınar üretim potansiyelinin örnek alınarak bölgedeki köylülere verilmesi suretiyle tarım yapılabileceğini vurguladı. Sayın Öztürkmen bu topraklardaki organik madde miktarının ekilen arazilere göre, en az yüzde 30-40 dan daha yüksek verime sahip olduğuna da vurgu yaparak ayrıca, mayınlı araziler gen kaynaklarımızın korunduğu alanlar olduğunu kaydetti.

Dicle Üniversitesi adına katıldığım panelde, söz konusu arazinin yaklaşık olarak 50–60 yıldır işlenmediğini ve dolayısıyla zengin besin maddesi rezervine sahip olan bakir bir arazi olduğunu belirttim. Bu arazinin toprak kirliliğine neden olmayacak uygun teknik ve yöntemlerle mayınlardan arındırılması koşuluyla, organik tarıma elverişli olabileceğini vurguladım. Çünkü toprak, su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumayı amaçlayan bir üretim şekli olan organik tarım, gelişmiş ülkelerin sağlıklı gıda üretmede geleneksel tarıma alternatif olarak gördükleri bir tarımsal üretim modelidir. Mayınlardan arındırılmış arazinin kullanımının başka ülke veya köylüye verilmesi yerine, bölge üniversitelerindeki Ziraat Fakültelerine verilmesinin bilinçli ve sürdürülebilir tarım açısından önemli olduğunu ifade ettim. Ziraat Fakültelerinin koordine edeceği ve bölge halkının dâhil edileceği bir oluşumla bu arazinin daha etkin bir şekilde değerlendirilebileceğini belirttim. Konuşmamın sonunda, bölgenin coğrafi ve iklim koşulları yanında sosyo-ekonomik yapısına uygun organik tarım projelerinin geliştirilerek, kırsal ve bölgesel kalkınmanın sağlanabileceğini bu projelerin hayata geçirilmesi ile bölgenin bir cazibe merkezi haline getirebileceğini vurguladım. Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 87
: 2735
Kayıt tarihi
: 02.07.09
 
 

Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nden 1997’de mezun oldum. Aynı Üniversitede yüksek lisans ve..