Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '21

 
Kategori
Deneme
 

MAZİ

Sessizlikte bir cümle dokundu kulağına, aklını yırtarcasına çekiliverdi düşünceleri inzivalarına.  Susmayan bir düşünce yer etmişti zihnine, onunla yaşamaya alıştığından silikleşmişti farkındalığı. Yok oluverse varlığı, derin bir sükuta boyanacaktı dört bir yanı.  

Gri bir duman gibi yayılıp aklının kıvrımlarına, karınca sürüsü gibi kaçışacaklardı oysa toparlayabilseydi dalgınlığını. Su dolu bir bardağın ardından izler gibiydi kendisini; her şey berrak, lakin dalgalı ve dağınıktı. Bir çocuğun yolunu kaybettiğindeki koşuşturuşları gibi oradan oraya, dağılıyordu silüeti içinin bir ucundan öbür ucuna. Yaprağın damarlarına kışın soğuğu işlemişti. Güneş, yazdan çaldığı sıcaklığını dağıtıyordu bulutlara. Kaldırımdaki adımlar silikti. Koyu sohbetlerin sırlarını döküvermemek için çimenlere, dilinin ucunu ısırıyordu tahta bank. Ayaklarına mazinin yorgunluğu binmiş, boynu dizlerinden de bükük, gözlerine gece misafir, saçlarına sabrın beyazlığı yerleşmişti. Arka planda durmaksızın çalan müzik, sözlerinin önüne geçiyordu. Sözü kesilen itiraflarsa halinden memnun.

Gökteki yıldız kaydı, ayağına dolandı kuyruğuna asılı dilekler. Bir saatin yelkovanı, küsmüştü zamane arkadaşına. Akrepse, kendisine salmıştı acı zehrini. Bir insan, kimin damarına dokunabilirdi ki en çok kendisinden başka?

Kalabalığın paltosunu taşıyarak omuzunda, derisine yapışık ithamları soymaya koyulmuştu. Bir takvim yaprağı dönüvermesin yeni yüzünü diye, sendeleyerek atıyordu adımlarını. Oysa alıkoymak kendini yeni günden, mazinin yadigârı; geleceğe kanat çırpabilmekse, kabuğundan kendi çıkabilenlerin hakkıydı. Çünkü mazi, ancak kabuk değiştirebildiğinde mazide kalırdı…

 
Toplam blog
: 13
: 561
Kayıt tarihi
: 14.04.16
 
 

Yazar ..