Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '08

 
Kategori
Blog
 

MB, bir imtihan yeridir aslında.

MB, bir imtihan yeridir aslında.
 

Yaptığımız işi “blog yazarlığı” diyerek küçümsüyoruz belki, ancak bizleri profesyonel yazarlardan ayıran en önemli özellik,okuyucular tarafından daha çok merak ediliyor olmamızdır.
Hem şöyle bir internette dolaşsak, onlara malzeme olabilecek, çok daha nitelikli bir çok yazı konuları bulabiliriz.
Ele aldığımız konulara daha içtenlikle yaklaşmamız ve kurallara dikkat ettiğimiz sürece yazılarımızın sansürlenmemesi gibi avantajlarımız var çünkü.

Yazılarımızın aylar, hatta yıllar sonra da rahatça ulaşılabilir olması da çok önemli bir ayrıntı.
Bazen kendimizi yazmak zorunda hissettiğimizde, bilgisayarın başına oturduğumuz ve ilham perisinin bizden uzakta olduğu zor anları da yaşamaktayız maalesef.
Ama her ne olursa olsun, blog yazarlığı gerçekten her yönüyle güzel bir uğraş.
Yazar olmak için ille de bir kitap yazmamız gerekmiyor.
Bir kitabımız yayınlansa daha önemli birisimi olacağız?

Elbette hayır!

Hem o durumda, bizlere ışık tutacak yorumlardan mahrum kalmayı göze alabilecekmiyiz?

Madem ki MB bir imtihan yeridir dedim, küçük bir sınavdan geçsem diyorum affınıza sığınarak.

MB yazarlığına başladığımdan beri rafa kaldırdığım mürekkebi kurumamış kitabımdan kısa bir bölümü kopyaladım sizler için, ilginizi esirgemezsiniz umarım.

RENKLER VE TONLARI.
Kimi tuzu kuru kişilerin dillerine doladığı geyik muhabbetlerinden farklıdır birazdan okuyacaklarınız.

Onlar, hem bir dikili ağacım olmadı diye hayıflanıp, hemde klima ile serinleyenlerin aksine söğüt gölgesine bile razıydılar.
Çünkü küçük değişimlerden hep mutluydular.

Vita yağıyla kavurdukları kurusoğana bandırılan küçük lokmalar ağızlarında büyür yanakları şişerdi

Boruları uzunca zamandır dumana hasretti sobalarının.

Ama olsun, onlara göre bu haliyle daha güzeldi.

Yansaydı, ortalık is pastan geçilmezdi o zaman.

Şimdi gıcır gıcır parlamaktaydı ya kapakları.

Dantel işlemeli örtüden görünmezdi çok zaman.

Üzerinde kestane dizecekleri günü beklemekte sabırsızdılar.

Ama pastırma pişirmeyi hayal edecek kadar da hiç şımarmadılar!

Kapılarının önüne kömür kamyonu hiç geri geri yanaşmadı.

Ne tıslayan fren sesini.

Nede büyük bir gürültüyle kalkan damper tangırtısını hiç bir zaman duyamadılar.

Oturdukları evin duvarları içine çivit mavisi renkte, toz boya karıştırılan kireçle badanalanmıştı.

Tavanı ise, uzun yıllar taşıdığı kiremitlerin ağırlığından yamulmuş budaklı kavak ağaçlarındandı.

Duvarları süslü kağıtla kaplı evlerdeki kristal avizelerin ışığını değil.

Ampul sıcaklığıyla ısınan, karton kutudaki civcivleri kıskanırdılar.

Isınsalar,onlarda soğuktan titremeyeceklerdi belki o zaman.

Cicili bicili apartman çocuklarını gördükçe iç geçirdiler ama..

Apartmanda oturmayı hiçmi hiç hayal etmediler.

Herbirinin de ayrı ayrı odaları olacaktı belki.

Yer yatağında birbirlerinin sıcaklığını hissedemeyeceklerdi o zaman.

Hem o vakit mumdan sızan ışıkla duvarda gölge oyunları yapamazlardı ki!
...............

İşte bu cümlelerle başlıyor kitabım ve uzayıp gidiyor, yüzlerce sayfaya ulaşıyor.
Saygılarımla..

 
Toplam blog
: 1021
: 1607
Kayıt tarihi
: 19.10.07
 
 

Çok eski olmayan bir tarihte tıpkı sizler gibi Melek'lere gülümsermişim uykulu hallerimde!  ..