Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '10

 
Kategori
Haber
 

Medya planlaması mı?

Medya planlaması mı?
 

Medya planlaması mı? O da ne? Hallederiz...


İletişim konusu ile ilgilenmeye başlayalı çok fazla olmadı. Ama çevremde ‘iletişimci’ diye dolaşanların çoğunun bu işin felsefesine hakim olmadığını gözlemledim. Yıllarca kendilerine iş ve uğraş olarak seçtikleri alanda bile ‘konuya hakim değil’ denilebilecek halde çok sayıda meslek sahibi var. 

Bu sadece yerel, ülkesel ya da küresel boyutları olan bir mesele değil. Birçoğumuz birçok iş kolunda bu durumda: “İşimi yaparım, gerisi beni ilgilendirmez!” mantığı batışın başlangıcı. Sakatlık da burada başlıyor. Çünkü başarılar şansa kalmış oluyor. O kadar yoğun bir ‘bana ne!’ diyen kalabalık var ki, şansa kalan sonuçları sıkça görüp duyanlar sanki kusurun göz ardı edilebileceği gibi bir durumu hayal ediyorlar. 

İletişim işinin iki temel işlevi var. Birincisi göstermek, ikincisi görmek yada duymak. İletişimci, bu işlevi meslek olarak seçtiği için her ikisini de yapmakla yükümlü. Yani çevresinde olup bitenleri görecek ve gördüklerini gösterecek. Bir çeşit yansıtma görevi var. Zaten bu yansıtma işinden dolayı yaptığı ürünlere ‘yayın’ diyoruz. İletişimci görmek ve gördüklerini göstermekle görevli. Bu iki işlev de çok güçlü vasıfları olması gereken işlevler: 

Fizyoloji ve psikolojide algı olarak adlandırılan bir yeteneğin biçimlenmiş haline görme diyoruz. İletişimci gözlemlediği olayı, eşyayı yada durumu bütünüyle yada bütünün bir parçasına odaklanarak yansıtır. Gazeteciler, halkla ilişkiler görevlileri ve reklamcılar buna odaklanır. Farklı kişiler, bu odaklanma sırasında görünmesini istediği yönleri öne çıkarırlar. Böylece farklı kişilerden farklı iletişim yorumları elde edilir. Bu fark, aktaran kişinin görüşlerini de yansıtır. Sonuçta tüketici, karşılaştığı yayında yayıncının süzgecinden geçmiş bir ürün olduğunu bilmekle birlikte bütünü düşünürken yayında verilen detaylardan etkilenir. 

Burada iletişimcinin vasıfları tarif edilirken olayı, eşyayı yada durumu gözlemlemede ‘mekanik’ yani duygulardan arınmış olmasını anlatmak için objektif kavramı oluşturulmuştur. Objektif, kişiselleştirmelerden uzak, netlikte olmayı anlatmaktadır. Ama hem haber amaçlı ürün hazırlayan gazeteciler, hem de ticari amaçla ürün hazırlayan reklamcılar ürünlerinde etkileyici sonuçlar elde etmek isterler. 

Şimdi bizim iletişimcilikten ne anlayıp anlamadığımızı boş verelim de dünya iletişiminin zirvesine gözümüzü çevirelim: 

İsrail Uzay Ajansı Başkanı Yitzhak Ben İsrail ülkesinin bir süre önce uzaya fırlattığı ‘Ofek 9’ casus uydusu ile ilgili olarak gazetecilere açıklama yapıyor. Yaptığı açıklamalar iyi bir medya planlaması çalışmasının ürünü. Bakın olay nasıl cereyan ediyor: 

İsrail Ordu Radyosunun haberine göre; Amerika’da bir söyleşiye katılan Ben İsrail’e “Ofek 9’un Mahmud Ahmedinejat’ı ofisinde veya evinde görüp göremeyeceği” soruldu. Ben İsrail, “Uydu, İran Cumhurbaşkanını Türk kahvesini yudumlarken görebilir.” Karşılığını verdi...” Haber, söyleşi sırasında propaganda şovu için atılan yem soruları, Uzay Ajansı Başkanının yaptığı havada kapma hareketleri şeklinde devam ediyor... 

Kurgu güzel. Hem teknik hem de popüler bir haberi üç satıra sığdırmış. Teknik yanı: Casus uydunun objektifinin gücünü tarif etmesinde popüler siyasi yanı da: Laf arasına sıkıştırılmış Türk kahvesinde! 

Şimdi de bizden, teknolojik ama Facebook’da lahmacun butonu ile ilgili değil!.. (Bu benim projem! O butona basınca klavyenin altından lahmacun çıkacak. Sakın çalmayın! Bu proje ile Nobel heykelciğini(!) kapacağım.) 

Kahramanmaraş’ta cep telefonu gasp edilmesini araştıran polis, verilen eşkalden zanlının 30’a yakın gasp suçunun faili M.B. olduğunun belirledi. Zanlıyı yakalamak için oluşturulan özel ekip, M.B.’nin Facebook’a farklı bir rumuzla giriş yaptığını tespit etti ve sitedeki fotoğrafları incelemeye aldı. Ekipteki Mersinli bir memurun M.B.’nin eklediği bir resmin sahil kenarındaki bir büfede çekilmiş olduğunu söylemesi üzerine resimdeki büfeye operasyon düzenlendi. Zanlı M.B. gözaltına alındı...” Buraya kadar güzel değil mi? 

Hayır hiç de güzel değil. İşimiz şansa kalmış dedirtiyor. Eğer bu haber İsrail’li Uzay Ajansı Başkanının haberi gibi profesyonelce kurgulansaydı şöyle olurdu. 

Kahramanmaraş’ta cep telefonu gasp edilmesini araştıran polis, zanlının 30’a yakın gasp suçunun faili M.B. olduğunun belirledi. Facebook’a farklı bir rumuzla giriş yapmasına rağmen, kullanıcı hesabından yola çıkılarak zanlının yeri tespit edildi. M.B., Mersin’de sahil kenarındaki bir büfede gözaltına alındı...” 

İletişim, hem görmek, hem de ne göstermek istediğini de bilmektir.
İşte ‘medya planlaması’ bu! 

Hep sevgi ile kalın. 

Murat SEVGİ
msevgi@mental.com.tr 

 

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..