Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '18

 
Kategori
Güncel
 

Mehmetçik

Kadın olmak zordur ama bir o kadar da kutsaldır; hayat olan, yoldaş olan, rahmet getirendir. Dirayettir, güçtür, merhamettir, sevgidir, umuttur kadın.

Ayaklarına cennet serilmiş daha yavrusu karnında oluşmadan seven, cananını can yapan, kalbini çocuğunun kalp atışlarında bulan annedir.

Evlattır, ne kadar büyüse de huzuru babasının ellerinde, omzunda; annesinin yanında uyumakta bulan, onların bir damla hüznüne dünyayı yakacak olan.

Kız kardeştir, kardeşinin derdine ortak olan; sırrını bir ömür taşıyan, ayrı düşseler bile duasından eksik etmeyen.

Sevgilidir, bir anne gibi yârinin yüreğini kendi yüreğinde hisseden, sevgiyle fedakârlık yapan; yârinin hüznünü neşeye çeviren, samanlığı seyran yapan.

Çetindir elbet bu vatanda Mehmetçiğin annesi, yâri, kardeşi, evladı olmak. Karnında mini minnacıkken üstüne titreyen, çocuğunun canı acısa kendi bedeninde hisseden, yemeyip yediren ve yüreği yana yana ama bir o kadar kıvançlı ve gururludur kuzusunu askere yollayan Mehmetçik annesi. Günler geçmek bilmez düğünü için Mehmetçikle beraber şafak sayan sevgiliye. Mehmet’ini heyecan içinde, aşkla bekler, yüreği yerinden oynar çalan her telefon sesinde. Bebeğinin karnını her tekmeleyişinde hayalini kurar umut içinde yavrularını beraber kucaklarına alışlarının.

Bebeğinin ilk adımlarını, ilk kelimelerini kaydeder babası geldiğinde mutlulukla izletebilmek için. Gurur içinde mezuniyetine babasını bekleyen çocuk için geçmez bir türlü günler, haftalar. Okumayı hemen sökmek ister babası geldiğinde şiir okuyarak ona sürpriz yapabilmek için. Abisine sarılmayı bekler onun desteğini hissedebilmek için. Bebekken mamasını yedirdiği kardeşini bekler geldiğinde ona en sevdiği yemekleri pişirmek için.

Güçtür yavrunu, yârini, eşini kınalayıp al bayrağı omzuna sarıp göndermek aziz vatanın Asım’ın askerlerinin al kanıyla kurulmuş topraklarını korumaya. Zordur elbet beklemek onu görmeden, elini tutamadan. İçi yansa da gururludur askerini yollayan anne, beklemek zor gelmez askerin sevgilisine.

Aylarca bekleyip gelmese de Mehmet’i, ay yıldıza sarılır yiğidin annesi, yârinin yüzüğünü kolye yapar boynunda gururla taşır şehidin yâri, üniformasını giyer naaşının başında dik bir şekilde durur alpin kardeşi. Babası izleyemese de ilk adımlarını, ilk kelimelerini yüreğinde sızı olsa da babasının gururuyla devam eder okumaya hayırlı olabilmek için vatanına. Belki hiç kucağına alamayacak babası eşinin karnındaki bebeğini fakat kıvançlı bir şekilde taşıyacak o bebek şehit babasının o güzel ismini. Belki de çocukluğundan beri kavuşmayı beklediği yârinin elinin bir daha tutamayacak pembe yazmalı Esma ama her bakışında elindeki resme içi dolacak kederli de olsa gururla. 

Yaşamak ve yaşatmak için gider ana ocağından alperen Mehmetler. Bizim evden dışarı rahatça adım atmamız için, başka sevgililer, anneler gözyaşı dökmesin, çocuklarımız ellerinden düşürmesin diye kalemi ve kitabı, her Cumhuriyet bayramında Mustafa Kemal’i, kağnılı Elif’i, çarıklı Rıza’yı, Hasan Tahsin’i anarak İstiklal marşımızı okuyalım diye giderler omuzlarında al bayrakla.

Annesi sabahları uykusundan zorla kaldırırken Mehmet’i; o, uykuyu bile hatırlamadan nöbet tutar sabahın ilk çiğ tanesi düşene kadar.

Haberlerde günbegün duyduklarımız sadece sayıdan ibaret değil onlar ki evlatlarımız, eşlerimiz, kardeşlerimiz, sevgililerimiz; karda, yağmurda bekleyenlerimiz, çocuklarımız.

Askerde hiçbir tanıdığım olmamasına rağmen neden bu satırları yazdığımı düşünebilirsiniz cevabı da burada zaten. Haberlerde sadece okuyoruz bir gün “2 şehidimiz”  ertesi gün “4 şehidimiz “ var diye ve okuduktan sonra devam ediyoruz belki de bir daha başka bir şehit haberi duyana kadar aklımıza bile getirmeden olağan işlerimize.

Bazı dertlerimizi çok büyütüyoruz askerini umut dolu bekleyen Gülsüm annenin ana yüreğindeki telaşını bilemeden, en büyük aşkını heyecan içinde bekleyen fakat kavuşamayan sevdası yarım kalan Ayşe’nin yüreğine düşen acıyı hissedemeden, eşi olmadan tek başına ev geçindiren, çocuğunu vatan sevgisiyle büyüten Emine’nin zorluklarını göremeden. Dalıp gidiyoruz sadece kendi dünyamızın neşesi, sıkıntısı içinde. Saçma sapan olayları gündemimize taşıyıp sabah akşam onları konuşuyoruz kim kime ne demişler, o ne yapmışlar alır başını gider hayatımızdaki amacımızı unutturarak. Manşet olsun diye 3 güncük hapse girip yaşadığı acıları anlatanların kitaplarını okuyoruz belki bir mana vardır diye fakat hiç aramıyoruz havan saldırısıyla körpecik bedenleri yaralanmış ama acılarını bile akıllarına getirmeden elleri vatan sevdasıyla sımsıkı, dillerinde tek söz “ vatan sağ olsun” olan 3 kelimedeki hayat dersini. Oğlunun al bayrağa bürünmüş tabutunun başında tüm dirayetiyle cenaze namazını kıldıran Ahmet amcanın gözünden düşen bir damladaki hüzünlü gururu anlayamadan yaşayıp gidiyoruz.

Ben bunları elimden geldiğince anlatmak istedim çünkü unutulmamalı teğmen Murat, uzman çavuş Ali, astsubay Fehmi ve daha nicesi. Yanında olmak ve dualarımızdan eksik olmamasını istedim Mehmetçiklerimizin, şehit annelerimizin, kardeşlerimizin, evlatlarımızın, eşlerimizin. Belki secde de belki de başka şekilde yaptığımız dualarımızda sadece kendimiz değil de yiğit askerlerimizi de Allah’a emanet etmeyi unutmayalım istedim kendimce. Ve içimde bir umut kurdum vatanında, dünyada ne olup bittiğinin farkında olan çocuklar için aklımda Nazım Hikmet dizeleriyle “güzel günler göreceğiz, güneşli günler”.

 

 
Toplam blog
: 9
: 124
Kayıt tarihi
: 06.12.16
 
 

. ..