Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '06

 
Kategori
Haber
 

Memurlar konuşuyor, amirler suskun!

Genelkurmay Başkanı konuştu... Başkomutan gibi konuştu.. Genelkurmay Başkanı'nın "bomba gibi...", "zehir zemberek" sözleri..... şeklinde tüm basın yayın organlarında yankı buluyor. Bu konuda bir ifade alır mıyız diyerek siyasilere mikrofon tutuluyor. Hepsinden "sessizlik" karşılığını alıyorlar.

İyi de Genelkurmay Başkanı sizin amiriniz mi memurunuz mu ?
Size emir veren makam mı alan makam mı ? Öncelikle bunun idrakında olmanız görevinizi de ona göre tanzim etmeniz gerekiyor.
Anayasaya bakıyoruz: Başkomutanlık ve Genelkurmay Başkanlığı bölümünde ;

"Madde 117 – Başkomutanlık,Türkiye Büyük Millet Meclisinin Manevi varlığından ayrılamaz ve cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur." denerek Başbaşkomutanlık konusu hükme bağlanmış.

İkinci paragrafta ise: Milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından; Türkiye Büyük Millet meclisine karşı, Bakanlar Kurulu sorumludur. Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir"

Milli Güvenlik Kurulu'nu düzenleyen maddeye bakıyoruz. Orada da kurulun "görüşlerini bakanlar kuruluna bildireceği", "bakanlar kurulunun da öncelikle dikkate alacağı" yazıyor.

Ama Anayasada Genelkurmay Başkanının siyaset yapacağı ve siyasi açıklamalar da bulunacağı gibi bir madde bulunmuyor.

Ülkenin siyasetinin tanzim edileceği müesseseler belirlenmiş,

Bu konudaki bir gelenek Atatürkçülükte de yok.

O askerlere ya siyaset yada askerlik yapacaksınız diyerek tercihlerini ortaya koymalarını istemiş, sistemde bunun üzerine kurulmuştur. Aksi davranış askeri müesseselere zarar verir. Vermiştir de. Balkan savaşını neden kaybettiğimizi açıp Atatürk'ün kendi kaleminden okusunlar. Okumak istemeyenlere de amir olanlar uygun bir zeminde kendileri okuyarak dikte ettirsinler.

30 Ağustos dolayısıyla ilgili askerlerden askeri başarılar ve gelişmelerle ilgili açıklama beklenirdi. İşleri ve görevleri o idi.

Ancak ülkenin siyaseti ile ilgili görüşlerinin öne çıkması ne anlama geliyor?

Tartışmalı KHK konusunda hükümetin önce bilmiyoruz, haberimiz yok deyip sonra savunmaları, ikinci defa veto edilince Ecevit'in titrek sesi ile Cumhurbaşkanına karşı terbiye sırırlarını zorlaması ne anlama geliyor?

İşleri siyaset yapmak olması gereken siyasilerin ve milli irade temsilcilerinin suskun kalması ne anlama geliyor?

Beyler Anayasa ve yasalar gereğince memurlarınız konuşuyor, sizlere dikte ettiriyor? O halde siz ya amir değilsiniz? Ya da emirlerine girmişsiniz.

O halde varlık sebebiniz nedir?

Türkiye'nin özel şartları......

O hikaye.

Nerede çağdaş ülkelerde memurlar siyasi açıklama ve eylemler içine girdiği görülmüş. Oralarda buna cesaret eder mi?

Açın bir yıl içinde örnek olduğunuz ülkelerin basın yayın organlarına bakın, bizde karşılığı olan kurumların başkanlarının bu manada bir beyanatına rastlayacak mı sınız?

Burası üçüncü dünya ülkesi olmaktan ne zaman çıkacak?

Bazıları kendi arzularını ve "tektip bir cumhuriyet " anlayışını Atatürkçülük olarak yutturmaya çalışabilir.

Ancak ne demokrasi ne Atatürkçülük bu isteğe meşruiyet kazandırmıyor, kazandırmaz.

Önceki gün Bahçeli 7. Caddede Karakedi fotoğraf stüdyosunda fotoğrafları yaptırırken yandaki "Sekron" ismindeki poster satıcısında posterlere göz gezdiriyorum. Bedri Baykam; Atatürk'ün sözleri ile zenginleştirdiği bir portresini yapmış. Potre de "Gazi Hz.cevabı: Serbest münakaşa benim gençliğimden beri aşık ve taraftar olduğum bir sistemdir" yazıyor.

Eğer o sözler Atatürk'e ait ise sizin onun adına yaptığınız "tek tip" düşünce ve eyleme iten demokrasi dışı her hareketiniz Atatürk'ün arkasına sığınsanız da onun ilkelerine uymuyor...

Demokratik normlara uymuyor...

Avrupa Birliği normlarına uymuyor...

Gelişen dünyaya ve dünya şartlarına uymuyor...

Sivil ve örgütlü toplum modeline uymuyor ...

Ancak gerçekten siyaset yapan siyasetçilere ve Memurun memurluğunu bildirecek amirlere olan ihtiyaçta açık. Çünkü memurlar konuşuyor, amirler susuyor.

Amirin amir gibi memurun memur gibi olacağı bir sistem.

Amir'in memurdan gönderilenleri millete dikte ettirdiği hiçbir sistem demokrasi olamaz. Olsa olsa gölgeli demokrasi veya gölgeli dikta olur. Nasıl olsa "gölgeli başbakana" alıştırdılar. Sakın bizi 28 Şubat diyerek gölgeli diktaya alıştırmasınlar.

Siyaset yaptığını zanneden beyler ya işinizi gerçekten yapın, yada sistemin adını net koyun..."

Yukarıdaki yazıyı 2000 yılında kaleme almışıız ve eskiden sürekli yazdığımız bir gazetede yayınlanmış. Kelimesini değiştirmeden dikkatinize sunarak; AB reformları, geçirilen seçimler ve bunca yıla rağmen ne değişti?

Hamam aynı hamam, tas aynı tas..

Tellaklar değişmiş

 
Toplam blog
: 40
: 874
Kayıt tarihi
: 06.07.06
 
 

Hayata Elektronik teknisyeni olarak başlayan Çavdar, her kim  ne hal üzere gördü ise  öyle bilini..