Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '22

 
Kategori
Deneme
 

Menekşe Gözlüm Benim...

İnsan sevince gözü görmez olurmuş. Bir de bu körlüğe deli divana aşkı ve tartışmalarımızı da ekleyince…

Zaten, biz aşkımızı tartışmalarımızın üzerine inşa etmiştik. Tartışırdık da yine birbirimizi incitmezdik. Zaten, tanışmamız da bir tartışma esnasında, olmamış mıydı?

Ben durakta servisi bekliyor…

Sen de yine durakta telefonunla ilgileniyordun… Auran o kadar fazla tesiri altına almıştı ki beni…

İşte, istemsizce senden yana telefonuna dalmış gitmişim.

İlk didişmemiz o zaman başladı. Sen, beni röntgencilikle ve mahremini ihlal etmekle suçladın.

Sonrası zaten tutulma gibiydi.

Servisin gelmesi ve benim servise âdeta cumburlop misali dalmam… Servisin gözden kaybolmasıyla birlikte senin de durakta kalışın…

Sonraki günler durakta amansızca beklemeler…

Yolunu gözlemeler…

Ümidimin kesildiği anlar… Ve bir gün, o an…

Seninle tartıştığımız gün, yine bir Kasım sabahı, yağmurlu bir gündü…

Senin durağa yanaşman ve benim durakta mıh gibi çakılı kalmam ve gülümseyişlerimiz…

Arkadaşlık adına ilk adımı “atmaya çalışmam”… Özellikle, benim gülünç hâllerim…

Aşk böyle bir şeydi… Bir tesadüf ile başlayan, anlamsız bir tartışma ve zorunluluk sonrasında ayrılış… Ve aradan bir müddet geçtikten sonra, kaderin ağlarına “takılışımız”!

Neyse…

Mazide dolaşmak aşkımızı kurtarmayacak!

Peki, bizi “biz” yapan ve sonra ayıran neydi?

Bizimkisi apansız gelişen bir “bağ” idi…

Hiç beklenmeyen bir anda…

Şıpsevdi gibiydi yani.

Tartışmamız, o ilk tartışmamız gerçekten de masumane bir durumdan başlamıştı.

Sen beni yanlış anlamıştın. Benim senin yaydığın enerjiden etkilenerek tesirin altına girmemi, tabii ki o an için anlamanı beklemiyordum.

İşte sonra…

Film gibi…

Bir yıl kadar süren durak buluşmaları ve bekleyiş anlarındaki sohbetlerimiz…

Ve… Son… Evlilik… Evet, nasıl olmuştu, nasıl cereyan etmişti de seni bunca didişmemizden sonra nikâh masasını oturtmuştum, hâlâ hatırlamıyorum.

Normal seyrinde giden ilişkimiz ve rutine bağlanan ev hâlimiz, hayatın debdebesinde kanepede soluklanışımız…

Ah! O birbirimizi yiyip bitiren tartışmalarımız, hiç bitmemişti.

Zaman zaman benim anlamsız “kıskançlıklarım”, yine senin zaman zaman beni kontrol altında tutma bencilliklerin…

Ah ne güzeldi…

O Kasım ayında yağmurlu havadaki duruşumuz… Hâlâ özlüyorum biliyor musun? Neyi mi? Senin o duraktaki saf, dalıp gitmiş hâlini… Kim bilir nerelerdeydi aklın, hislerin?

Neyse, sanırım çok fazla ajitasyona bağladım… Biliyorum, kalmayacaksın ve beni terk edeceksin… Eğer bir kadın, seninle aynı ortamda yüzüne bakamıyor ve gözlerini kaçırıyor ve sanki zorunlu bir görevi yerine getiriyormuş gibiyse…

Boşuna kürek çekmenin gereği olmadığını da bilmelisin.

Tabii her gidiş acıtır ve yüreğinde derin sızılara neden olur…

Olsun; sen ve ben için ben yine de ayakta durmaya devam edeceğim, ta ki “bir gün” Kasım ayının yağmurlu bir anında menekşe gözlü sevgilimi ayartmak adına…

    

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..