Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '12

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog'da dostluklar, arkadaşlıklar, uzaklar, yakınlar...

Milliyet Blog'da dostluklar, arkadaşlıklar, uzaklar, yakınlar...
 

Milliyet Blog hayatımızın bir parçası


İnsanoğlu doğası gereği yalnız yaşayamaz, sohbet etmek, dertleşmek, üleşmek doğamızda vardır. Bu amaçla yer, mekan fark etmez, nerede olursa olsun bir sohbet fırsatı çıkar ya da karşınızdakinden (kadın/erkek ayırdı yok) tabiri caizse elektrik alırsınız kendiniz yaratırsınız bu fırsatı, arkadaş olursunuz. Zaman içinde sohbetler ilerledikçe kimyanızın tuttuğu kişilerle bakmışsınız ki dost olmuşsunuz. Zaten üç aşağı beş yukarı anlarsınız kişinin dostunuz olup olmayacağını.

Konuşarak, sohbet ederek dost olunduğu gibi yazarak da olunabiliyor, tıpkı Milliyet Blog’da olduğu gibi… Kişinin yazdıkları genelde karakterini ele verir.Bazı istisnalar olabilir bunlar da kaideyi bozmuyor malumunuz… Yazılar, yorumlar takip edilerek kişinin duruşu, çizgisi, yaşam tarzı, davranışları, hayat görüşü hatta karakteri hakkında fikir sahibi olunabilir. Bu tespitlere göre de ileriye dönük samimiyet kurulur ya da kurulmaz tercih meselesi…

Toplantılar düzenleyen bir yazan olarak yüz yüze tanıştığım yazan sayısı çok. Bu kişilerle arkadaş kaldığım da oldu dostluğa dönüşen de. Bu durumu gereksiz bulanlar da olabilir “Kardeşim yazını yaz yeterli, tanışmak da neyin nesi” diyenlere saygı duyarım ama ben tanışıp arkadaş dost olduğum kişilerden hoşnudum. Belki doğamdaki insan sevgisi buna sebep. Daha çok dostum arkadaşım olsun istiyorum, bunun sınırını koyamıyorum, yeterli diyemiyorum.

Tanıştığım tüm kişilerle de samimi oluyorum diye bir durum söz konusu değil tabii… İnsanları olduğu gibi kabul etmekten yanayım, benim gibi olmalarını (mükemmelim demiyorum hani insan kendi gibi olanları arar ya) bekleseydim çevremde bu kadar insan olamazdı. Herkes ayrı bir karakter, insanları kendimize benzetmeye kalkışırsak (ki bu genellikle kadın/erkek ilişkilerinde olur) hüsrana uğrarız. Belki biz de karşımızdakine uygun değiliz, onun bizi değiştirmeye kalkışması hoşumuza gider mi? Kendimize yapılmasını istemediklerimizi biz de başkasına yapmamalıyız. Bu arada laf lafı açtı nerelere geldi…

Sözün özü seçme hakkımız her yende olduğu gibi burada da var, gönlümüz isterse arkadaş, istersek ilerletiriz dost oluruz, istemezsek de uzak dururuz…

Milliyet blog vasıtası ile tanıştığım arkadaşlarım Şükran ve Macide ile Ege tatilimizin son ayağı için Ayvalık üzerinden Kuşadası’na geçmek üzere yola çıktık. Şükran ile son aylarda sık birlikte olduk ve birbirimizi daha iyi tanıma fırsatı bulduk. Ayvalık’ta yine blog yazanlarımızdan sevgili Vildan Sevil’e daveti üzerine uğramak istedik. Ayvalık yolumuz üzeriydi geçişimizden haberi vardı ama gününü ve kesin gelip gelmeyeceğimizi bilmiyordu. Aradığımızda büyük bir sıcaklık ve samimiyetle bizi gelip alacağını söyledi. Oysa biz dışarda bir yerde 5-10 dakika bir kahve içimi düşünmüştük. Kuşadası’nda Ayşen bizi bekliyordu ve kızmıştı azıcık, ben yanlış gün söylemişim bir gün önceki tarihi vererek.

Vildan arabasıyla gelip bize el hareketiyle takip edin deyince koyulduk peşine.Kendisi hakkında hiçbir bilgim yoktu, rastlaşmamıştık hiç, hani yukarda demiştim ya insanın yazdıkları aynasıdır diye, ben yazılarını da hiç okumamıştım… Birkaç dakikalık bir araba yolculuğundan sonra vardık iki katlı şirin mi şirin evine ve kapının önünde sarmaş dolaş olduk kırk yıllık dostlar gibi…

Durumu izah etmemize rağmen (Ayşen bekliyor diye) henüz kahvaltı yapmadığını birlikte yapacağımızı söyledi. Fırına uğrayıp aldığı ekmekleri görünce (tarçınlı cevizli bir ekmek vardı ki akıllara zarar) hayır diyemedik zaten.

Vildan Sevil: Dünya tatlısı bir kadın, öğretmen emeklisi… İstanbul’un karmaşasından sıkılıp Ayvalık’a yerleşmiş…  Bir ayağı da, çocukları dolayısıyla İstanbul’da tabii… Sıcacık yüreğini açtı bizlere, samimi bir atmosfer sundu evinde… Misafir gibi hissetmedik evimizde gibiydik. Son günlerin moda terimi elektrik aldık birbirimizden, hem de ne elektrik voltaj patlaması yaşadık topluca… İyi ki uğramışız Ayvalık’a ve iyi ki tanımışım seni …  Yüreğime öyle hızlı ve apansız bir giriş yaptın ki şaşırıp kaldım… Keşke daha önce tanısaymışım diye düşünmeden edemedim…

İki saat yetmedi gerçekten, sohbetin dibine vurduk ama doymamıştık, tekrar görüşmek üzere sözleşip vedalaştık… Kendi güzel yüreği güzel kadına selam olsun…

Birkaç saatlik yolculuğun ardından geldik Ayşen’ciğimin evine… Buca’da misafiri olmuştum yılbaşında. Misafir değil de kendi evimdi sanki ve beş yıldızlı otel konforu sunmuştu, özgürsünüz kendinizi kısıtlamayın, canınız ne istiyorsa onu yapın demişti… Sonrasında gelip bende kalmıştı Ağva gezimiz sırasında… Artık benim dostum olmuştu çok şeyler paylaşmıştık kısa sayılabilecek zaman dilimlerinde, tabii bunda sık telefon görüşmelerimizin de etkisi vardı. Kuşadası’na da bilerek gelmiştim yine aynı sıcaklıkla, aynı şartlarda karşıladı bizleri. Üç gün kaldık, tüm günler için ayrı menüler hazırlamış, yemekle uğraşıp vakit harcamayalım diye önceden yapıp koymuş dolabına. O güzelim tariflerini bilirsiniz, eli lezzetlidir Ayşen’imin enfes yemekler yapmıştı.

Bu arada çatlattı beni kıskançlıktan verdiği kilolar yüzünden. Maşallah diyeyim top model olmak yolunda ilerlemekte, ne kadar kilo verdiğini de söylemedi sır gibi saklamakta, daha da on kilo verecekmiş, ben hasetimden çatır çatır çatlayacağım… Yakında malayla yerden kazıyabiliriz... Azmin elinden bir şey kurtulmayacağı örneğini gördüm onda…

Bize evini açtığın için, güzel  ve temiz duygularla dolu yüreğin için yürekten teşekkürler can dostum…

Gelelim sadede…  Milliyet Blog’da yazmaya başlamasaydım bu kadar kişiyi nereden tanıyacaktım. Cansın’ım  Antalya’ya taşındı ama yüreklerimizin bir olduğunu biliyorum ve sık sık konuşarak özlem gideriyorum. Herkesin ismini yazamayacağım onlar kendilerini bilirler, yüreğimdeki yerlerini de bilirler onları tanımaktan çok mutluyum ve ömrüm vefa ettiği sürece onlarla olacağım.

Aynı şehirde olduğu gibi farklı şehirlerde olan, hatta yüzünü görmediğim ama telefonda konuştuğum çok sevdiğim yazanlar var. Bana evini açma yakınlığını gösterip davet eden yüzünü görmediğim  bu arkadaşlarımla günün birinde tanışacağım ve güzel dostluklar kurulacak, hissediyorum. 

Bazı blogerler “Milliyet blog ailesi” kavramına sıcak bakmıyorlar. Tamam aile değiliz. Aile kavramını kabul etmiyorum, aile farklı bir olgudur. Ama bu toplulukta dostum da var arkadaşım da, yazılarını keyifle okuduğum yazan arkadaşlarım da var… İnsanların tercihleri farklıdır, kimisi sadece yazan olarak sanalda kalmak ister, kimisi de yazanlarla tanışmayı, görüşmeyi tercih eder. Ben ikincisini seçtim, gönül bağı kurduğum arkadaşlarım, dostlarım oldu. Uzak durduğum kişiler de oldu, hiçbirimiz dört dörtlük değiliz ben de o kişilerce sevilmemiş olabilirim.

Öyle ya da böyle Milliyet Blog yaşamımızın bir parçası olmuş durumda... Bundan hiç de şikayetçi değilim.  Herşey lay lay lom değil, ablamın eşi vefat ettiğinde Mesut Selek hocam blog yazarak bildirmişti, tanıdığım tanımadığım pek çok yazan arkadaşım başsağlığı dileklerinde bulundular, acımı paylaştılar. Benim çok kıymet verdiğim değerler bunlar...  

Burada en çok teşekkür edeceğim merci, sitem Milliyet Blog’dur. Beni bu kadar kişiyle bir araya getirdiği için, yazma duyumu tatmin ettirdikleri için yüreğimden gelen içten teşekkürlerimi sunuyorum…

Sitem hep var olsun ve biz de hep yazalım, üleşelim, görüşelim, bir sakıncası var mı?…

Sevgilerimle…

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..