Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '08

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog Yazarları İzmir Sohbet Toplantısı (2)

Milliyet Blog Yazarları İzmir Sohbet Toplantısı (2)
 

İhtira delikanlı, sempatik Blogcu, Hilmi POLAT


Şu anda saat 05:55 ve ben bu akşam değerli misafirlerim Adem ÇALIŞKAN, İlhami ARSLAN ve Zampara kardeşimiz TURAN Bey'i ağırlamaktan gurur duyacağım. İzmir Mavilim Doktorum Pembişlim'i de davet ettik ama aslında bu yıkıntı, dökük evde ona mahcup olacağımı da biliyorum. Neyse, gelirse memnun olurum. İçkisiz, buz gibi şaşal suyu ve cola eşliğinde mangal yapacağız. Arkadan da demli çay. Tüm hazırlıklar hazır. Nasıl ama cümle?

Şimdi devam ediyoruz sohbet toplantımızı ballandıra ballandıra anlatmaya. Bir blog üyemiz var, tatlı sohbetlere acı biber sürüp arkadan da bolca tuzluyor. İnşallah yorum yazıp da yine beni üzmez bu sevimli hatun kişi.

ŞÜKRÜ BEY huuuu! Beni duyuyor musun? Bak bu bloğu oku, Dönertaş'ta bahçeli kahvede her gün saat 15:00'den sonra oyun oynamayı da bırak, 4 tane mekanın var, onlara git gel, eksikliklerini tamamla. Artık kahveni yabancılar bile tanıyor, web siten var, akıllı bir insan olduğun belli de, reklamı biraz daha genişlet. Kartvizit işini de bana getir. Hem ucuz, hem kaliteli yapayım sana.

ŞÜKRÜ BEY, 03. Ağustos 2008 pazar günü küçük çaplı bir Milliyet Blog yazarları İzmir Toplantısı yaptık. Sen yoktun, kardeşin Kadir Bey ağırladı bizi. Sevimli bir arkadaş. Yeteri kadar ilgileniyor müşterilerle. Servis elemanlarının hepsi sevimli ve güleryüzlü. Ama daha düzgün, adınıza yakışır tek tip kıyafetler uygun olmaz mıydı? Servis çok da hızlı değildi bazen. En yaşlımız ama en delikanlımız, en şair ruhlumuz Hilmi Polat Bey ve eşi Nedime Hanım geldikten epey bir zaman sonra, birkaç defa hatırlatmayla geldi kahveleri.

ŞÜKRÜ BEY, burasını iyice oku lütfen! Bak güzel kardeşim, sen bu işi 25 yıldır yaptığına göre, epey Hristiyan turistin Müslüman olmasına vesile olmuşsundur. Nasıl mı? Abiciğim, çişi geleni camiye gönderiyorlar sizin oradan. Camiye giden turistlerin bir kısmı da meraktan namaza duruveriyorsa, alışıp Müslüman olurlar.

Tuvaletsiz nasıl dayandınız şimdiye kadar? Topluma açık, kafeterya olarak işletilen bir yerin tuvaleti olmaz mı güzel kardeşim? Sen ne yap yap tuvalet işini hallet. En azından lâzımlık bulundur orada!:)) Şimdi bunu da ciddiye alır mı? Sizin bu güzel yerlerinizn reklamını yaparken bu tuvalet işinin de çözülmüş olması gerekir. Merkezden bahsediyorum, yeni yerinizde tuvalet varmış.

Bende hastalık var galiba. Blogdakileri eleştirmekten vaz geçtim, şimdi de sağa sola sataşmaya başladım. İnsan yaşlandıkça sataşacak kişi mi arıyor ne! Şükrü Bey'e dostça eleştiri yaptık. Memnun kaldık yerinden ve servisinden. Ufak tefek aksaklıklar da düzelir. Tuvalet şart! Neymiş Şükrü bey TUVALEEEEEET!

Şükrü Bey'in yerine gittiğimizde, 5-10 dakika yer beğenmeye çalıştık. Nereye otursak, daha rahat ederiz, diye bakındık durduk. Sonunda önü açık bir odada karar kıldık. Misafirlerimiz yavaş yavaş geldiler.
Boncuk mavisi gözlü, güzel kadın Gülgün Karaoğlu ve genç televizyoncu Miliyet Blog üyesi arkadaşımız Demet "Terörü Lanetliyorum" ile September ÖZLEM Hanımlar çok arzu etmelerine rağmen mazeretleri dolayısıyla gelemediler ama sohbet anında beni cepten arayarak hepimize selamlarını gönderdiler.

Sevgili EBRU CANSIN da Adem ÇALIŞKAN arkadaşımızı cepten arayarak hepimize selam gönderdi.

Sohbet toplantımızın yıldızı tabii ki Adem ÇALIŞKAN arkadaşımızdı. Bursa'dan kutularla lokum getirmiş, masalara koyduk, vatandaş yesin diye! Tüm çay, kahve ve meşrubat paralarını da o ödedi. Ben kendi adıma teşekkür ediyorum. Onsuz bu toplantı sönük geçerdi.

Bir ara çıktım dışarı, gevrekçiden gevrek, kumru, peynir alıyorum. Katılanların hepsine kısa sürede resimleri hem CD'de hem de dijital çıktı olarak hediye edeceğim ya. Biraz daha katkım olsun diye gevrek ısmarlamayı düşünmüştüm. Gevrekçi bana para ödetmedi. "İçerden ödediler abi, ben seni bizim mahalleden tanıyorum, boşver sen ödeme!" dedi. Vay uyanık kardeşim vay. beni düşünmüş ama ödeyecek olan benim arkadaşım Adem ÇALIŞKAN. Ne fark eder? Hayır Özden Hanım (Zirve) ödemiş. Evden kurabiye, börek gibi şeyler yapıp getirecekmiş, olmamış. Onun yerine gevrekleri ödemiş.

Hilmi POLAT, sohbet toplantımızın baş aktörü diyebileceğimiz bir diğer yıldızı idi. 82 yaşındaki, dinç, delikanlı abimizin sevimli eşi Nedime Hanım sakin ve güleryüzlü davranışıyla hepimizin sevgisini kazandı. Hilmi Bey şiirler okudu ezbere. Şaşırdım. Çok değerli bir büyüğümüz. Allah uzun ömürler versin! Onu tanıdığıma çok memnun oldum. Toplantımızdan ayrılırken samimi bir şekilde sarılıp öptüm yanaklarından.

Aslında ben de ezbere AGORA MEYHANESİ şiirini okuyacaktım ama Hilmi Abimizden sonra okumak gelmedi içimden. "Ya bir yerde takılırsam" diye düşündüm. Zaten çizik olan karizmam tam yırtılırdı.

En baba İzmirli Ali AÇIKÖZ ile tanışmak, ikimizi de memnun etti. Bundan sonra birbirimizin yazısına eleştiri yaparken biraz daha sevimli olmaya çalışırız. Artık beraber 1 fincan kahve içtik, biraz da sohbet ettik. 40 yıl dost kalacağız, 1 fincan kahvenin hatırı için. İyi oldu da ben 40 yıl daha yaşasam bile:)) 123 yaşında bu iri cüsseli adamın ensesine tokat da atamam. 40 yılın hatırı bitince!

Yakamoz 35 Murat GÜLCEK, güzel ve asil bakışlı eşi EBRU Hanım ve lolipoptan daha şeker kızları GÜLSE ile tanışmak da ayrı bir zevkti. Oradan ayrıldıktan sonra tatile gittiler. Güzel bir tatil geçirmelerini dilerim.

ALYOŞA Yaşamak Güzeldir, benim çok dikkatimi çeken, değişik bir bayan. Sohbet toplantımız boyunca elindeki Bülent Ersoy yelpazesiyle yellenmesi hepimize faydalı oldu. Güçlü kuvvetli bir arkadaşımız olduğu için, salladığı yelpazenin çıkardığı rüzgâr hepimize yetti. Acaba bu rüzgâr elektrik enerjisine çevrilebilir mi?

İzmir'i çok sevdiğini biliyorum. Çok temiz kalpli bir yapısı var. Bazen ufacık şeylere çocuklar gibi sevinip mutlu olabiliyor. Ben kendisini çok seviyorum ve daha yakından tanımak istiyorum. Bu toplantıda benimle fazla bir konuşması olmadı. Karşı tarafta oturuyordu. Bir dahaki toplantıda konuşacağız ama.

Açıkça belirtmek gerekirse ben de tam bir organizatör gibi davranmadım. Yani ille ben ön plana çıkayım da, ev sahibi havalarına gireyim, durumları olmadı. Bütün arkadaşlarımız ev sahibi durumunda idiler. Adem ve ben sadece aracı olarak Blog dostlarımıza katkıda bulunduk. Böylesi de iyi oldu.

Zirve Özden Hanım, çok duygusal, iyi eğitimli, kibar ve güzel bir emekli öğretmenimiz. Kendisiyle toplantıdan sonra Adem ÇALIŞKAN arkadaşımızın yemek davetinde de beraberdik. Ahmet ÜSTÜNDAĞ arkadaşımız kadını esir aldı sanki. Benim karşımda oturan Özden Öğretmenle, Ahmet'in nefes alırken kullandığı zamanlarda konuşabildim. ÖZDEN Hanım'ı tanımaktan mutluluk duydum. Bundan sonraki toplantımızda da görmek isterim.

Aslında böyle birlikteliklerde bir kişinin sadece yanındakine veya karşısındakine konsantre olup onu silahsız esir alması ne derece doğru, düşünülmesi gerekli.

Nilüfer Veldet Hanım, ilk bakışta yanlış düşüncelere sahip olacağınız bir görünümde. Tabii hareketleri olan, yapmacıktan uzak genç ve güzel bir kadın. Darılmasın ama güzelliği hemen fark edilmiyor. Ağlıyor veya üzülmüş bir hali var bazen. Bazen de affedersiniz sıkışmış ama tuvaletsizlikten uzun bir müddet tahammül ediyormuş gibi. Ama bir konuşmaya, gülümsemeye başlayınca tüm güzelliği ve samimiyeti farkedilebilir hale geliyor. Bir de şu var, gözleri ışığa dayanamıyor galiba, düzgün resmini çekmek zor. Flaş patlar patlamaz kapatıyor gözlerini.

İzmir Mavilim'i anlatmaya gerek var mı? Onu Milliyet Blog'da tanımayan varsa ayıp eder. Herkesle iyi ilişkiler içinde olan akıllı ve sempatik doktorumuz. Bu toplantıda da önplandaydı. Çok kişiyle resim çektirdi, herkesle diyalog içindeydi. Birinci bloğumuzun kapak yıldızıydı ama yerini bu blogda sevgili Hilmi POLAT Bey'e kaptırdı.:))

İlhami ARSLAN, Adem ÇALIŞKAN'la birlikte tanıdığım, dostluğunu kazandığım bir arkadaşım. ÇALIŞKAN KARGO Bursa Merkez Müdürü, patronunun en samimi arkadaşı, danışmanı, sırdaşı. Bu toplantıda da elinden geldiği kadar herkesle ilgilendi. Kendisini çok seviyorum.

Adem ÇALIŞKAN, benim hayatımın akışını değiştiren dost, iyi insan. Onsuz bu toplantı ya sönük geçerdi, ya da olmazdı. Toplantıdan önce 6 kişiyi BRUCH'a davet etti. Toplantıdan sonra da İzmir'in Kordon semtindeki tanınmış restoranı La Sera'ya davet etti. Sadece davet etmiyor, hesabı da ödüyor.

TURAN Bey, Blog üyesi değil. Adem arkadaşımızın samimi arkadaşı.

Robert MEISEL, çok güzel Türkçe konuşan, yıllardır İzmir'de yaşayan bir Avusturyalı arkadaşımız. Türkleri çok sevdiğini tahmin ediyorum. Eşi de Milliyet Blog sitesinin en saygın üyelerinden ALEV MEISEL. Bir müddet önce sinüzit ameliyatı oldu. İnşallah geçmiştir nekahat devresi. Kendisine sağlıklı bir yaşam diliyorum. Robert ile daha fazla konuşmak isterdim aslında ama bir gün özel olarak buluşup da sohbet edebiliriz. Çok sakin, sevecen ve saygılı bir insan. Biraz da benim beceriksizliğimden, bu toplantıda ön plana çıkmadı. Sempatik Türkçesiyle benim soracağım sorulara ceva verir, diğer arkadaşların da dikkatlerini çekerdik. Değişiklik olurdu. Bir dahaki sefere.

Arkadaşlar, Allah nasip ederse, Ramazan'dan önce 31 Ağustos 2008 Pazar Günü yine toplanmaya kararlıyız. Yer değişebilir. Bu sefer herkes evden yiyecek bir şeyler getirecek, (Börek, zeytinyağlılar vs.) Açık Büfe yapacağız. Şimdiden hazırlanın lütfen. Şiir yarışması, fasıl da yapabiliriz.

Hepinizi değil ama çoğunuzu seviyorum. Benim için sevimsiz olanlar da bldikleri gibi takılsınlar. Bir mecburiyet yok.

Ama hepinize saygılarım sonsuz. En iyi günler, sizlerin olsun! BLOG DOSTLUĞU çok güzel!

Mustafa Mumcu

06. 08. 2008 Saat: 08:00



 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..