Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '08

 
Kategori
Anılar
 

Mubah

Mubah
 

lildarlinzkidzdolls.homestead.com


Kanepe koltuk iskemleler; misafirlerin ağırlığı altında ezim ezim eziliyorlar!

Kraker çubuk atsan yere düşmez! Küme küme olmuş laflaşan, yakın uzak akrabalar! Adları çoktan unutulmuş tanıdıklar!

“Nasılsın?” Sorusundan sonra, yanıtı beklemeden, gözleri ekrana kilitleniyor!

İnce belli çay bardağımın şekerini, tıngırdatmadan karıştırmaya özen gösteriyorum! Kimin umurunda! Pide gibi incecik televizyon; görevini anına şanına yakışır bir eda ile icra ediyor! Bilmem kaçlı piksli!

Aklıma; vatanımdaki dört duvarımın on beş yıllık ar çeliği geliyor!

Koca popo emekli olacağım diye tutturdu; hastalık numarası yapıyor arada bir titriyor!

Misafir görmek istediğini değil, sunulanı izlemek zorundadır! Örf ve âdete göre uygunu budur! “Benim savaş filmlerine yüreğim dayanmaz, değiştirin şu kanalı” demek olmaz! Her ne kadar vatandan uzakta olsa da; bir Türk yuvasında bizim gelenek, göreneklerimiz uygulanır ve geçerlidir!

Filmin can alıcı noktaları; diyaloglar bölümünü kimse kafasına takmıyor! Kimi kahvesini höpürdeterek, bir an evvel kahve falı baktırmak için sıra numarası alıyor; bir diğeri ev sahibine ait yegâne boş yer olan pufun üstünde, yavrusunun popşisini arındırıyor!

Hak yememek gerek; kurşunlar, tükenip, kılıç kalkanlı karelere sıra geldiğinde; düşen bir kirpiğin, sesini duymak mümkün! “Vay canına! Bak esas çocuk yaralı, hani nerede? Bunun tertipleri! Önünde komutanım diye hazır ol duranlar; onu öldü sanıp, üstüne basıp, kendi gayretleriyle çıkamadıkları hendekten fırlamaya çalışıyorlar!

İlginç muhabbetlere katılacak sermaye yoksunluğundan; kendimi, başından SAV da nasıl savarsan sav; durumu AŞ! Konulu filme endeksleniyorum!

Bir Noel günü, iki ordunun da komutanı birbirleriyle mutabık kalarak, öldürmeye ara veriyorlar! Bir komutan diğerini karargâhına davet ediyor!

Göğüsleri bol yıldızlılar kadeh kaldırıp birbirlerine bol şanslar diliyorlar!

Davet eden, asil ve son derece kibar, aynı zamanda hırslı! Kendinle barışık olduğundan olsa gerek vatanını da seviyor! Kılıçla mücadele ona barbarca geliyor, büyük babasından aldığı üniformayı akıl fikirle üstünde taşımak istiyor!

Bu savaşta: Askerlerinin dirayetsizliği, yorgunluğu açlığı hastalığı yüzünden, kazanma şansı olmayan, verdiği kararları doğru uygulayamayan, taktik sihirbazlığına soyunanın; elindeki kadeh aniden düşerek kırılıyor!

…Özür dilerim Ekselansları şaraba yazık oldu!

-Yere düşen kırılan kadehe sevindim Lordum! Sizin elinizde çok az imkân olmasına karşın iyi savaşan hodbin bir asker olduğunuzu ispatladınız! Dökülen bir bardak sıvı için özür dilemeniz beni şaşırttı!

…Emir kulları değil miyiz? Savaşı ben icat etmedim! Doğru değilse, neden sizle aynı cephede karşı karşıyayız Ekselansları?

- Benim yanıtım size basit gelebilir Lordum! Savaşın nedenlerini ortadan kaldırmak, hiçbirimizin işine gelmiyor da ondan! Sağ çıkabilir isek bu cehennemden; sizi sivil hayatta yakından tanımak isterdim!

…Ben de sizi! Ama benim mesleğim askerlik, sivil yaşamı tanımam! Savaşsız bir ortamda benden geriye kalan, size yeterli olur mu?

- Bunu denemeden, söyleyecek bir sözüm olamaz! Gerçek “Siz” yalın “Ben” ne kadar az olursa, taşınması yormayan bir dostluğun başlangıcı; hayat bulabilir! Biz istersek! Lordum iyi Noeller!

… Hoşça kalın! Hayatta Kalın Komutan!

Dışarıda soğukta çamurun içinde; İki ordunun da askerleri maç yaparlar, çocuklar gibi topa benzer şeyin arkasından koşarlar! Koşamayacak durumda olanlar, sevdiklerinin siyah beyaz resimlerini birbirlerine gösterip, cigaralarını üleşirler! Birkaç saat sonra ateşkes sona erecektir! Katillerinin omuzlarına vurup “Kendine dikkat et de vurulma!” Diyerekten ayrılırlar! Topa benzeyen şey çamurun içinde öylece kalır! Her iki taraf da onu yanında götürmek istemez!

Film bitmiş, misafirler gitmiş! Sabırlı ev sahibi, beni rahatsız etmemek için koltukta uyuklamayı tercih etmiştir!

Teşekkür ederek ayrıldığımda; aklımda sanal kareler!

İyi bir konuk olamamanın ezikliği!

İçimden: Her şeyi düzene koymak isteyenin sesi: “ Televizyon açıktı, sen de filmi izledin; bunda kafa yoracak ne var?”

Ne bileyim ben! Olması gerektiği gibi olmadı bu misafirlik!

İç sesi kim susturabilir?

“ Ortamın değişmesi için olumlu bir atılım da yapmadın hani; kalkıp televizyonu kapatmadın! Kimsenin ruhu duymazdı!”

“Vicdaniye! Dinlemesini bir bilebilsen! O alet bizim ar çeliğe benzemez; duymadın mı? Ancak ev sahibi gülerse açılır, öksürürse kapanırmış! Sen şimdi beni rahat bırak da hangi numaralı yeraltı trenine binmem lazım, ben ona adapte olayım!

Yoksa bir adım ilerleyemem! Gitmek istediğim yönü bulamam, evimi bulamam!”

İzmir 21.Nisan. 2008

İzmir’im konuk olsun dünya sana! Sen kurban olanları istemezsin bilirim!

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..