Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Mucize meleği

Mucize meleği
 

Adam koşar adımlarla ve her zamanki heyecanla koşuyordu buluşma yerine. Ayakkabılarını aceleyle çıkarıp kumlara fırlattı. Kumların üzerindeki midye kabuklarının ve taşların ayağına batmasına aldırmadan akşam denizinin soğuyan sularıyla kucaklaştı. Güneşin, güne veda ederken bıraktığı kızıllığın ortasından, bembeyaz göz kamaştırıcı bir parlaklık belirmişti. Adam bembeyaz elbiseli kızın ışığında kaybolduğunu hissederken, dalgaların sesi, onları adeta sonunun nasıl biteceği hiç belli olmayan bir dansın tahrik edici figürlerini başlatmaya zorluyordu. Konuşmadan ve birşeyler anlatılmadan gerçekleşen bu kutsal buluşma, yerini yavaş yavaş sessizliğin çok sesli senfonisine bırakıyordu sanki.

Onu, çok sıkıldığı ve bir yer olmalı gidecek diye içinden haykırmak geldiği bir akşam saatinde keşfetmişti sahilde. Onlar hiç konuşmamışlar ve birbirlerine cevaplanamayacak soruları hiç sormamışlardı. Nereden geldikleri ve neden geldikleri hiç önemli olmayan bu iki insan kumların üstüne ilk oturduklarında, bütün soruların cevabını dalgalardan almışlardı. Sorgusuz sualsiz arkasında muhteşem bir kızıllık bırakarak giden güneş çok şey öğretmişti onlara.

Beraber çömeldikleri dalgaların arasında gördükleri bir balığın, evcil bir kedi gibi uzattıkları ele kıvrıla kıvrıla gelmesinin hayretleri içersinde şaşkınlıkla birbirlerine bakarken, Tanrının gözlerini görmüşlerdi sanki kendi gözlerinde. Ilık ılık esen rüzgarla birlikte, dalgaların hafif hafif ıslattığı tenleri birbirlerine dokundukça, içlerini ürperten duygunun bedenlerine hakim olduğunu hissettiler bir an. Adam başını omuzuna yaslayan genç kızın, boynuna değen alnından içine doğru erimiş bir ateşin aktığını ve aynı ateşin bütün vücudunu çılgınca bir hızla dolaşarak vücudunun suda kalmış kısımlarında suya batırılmış kızgın bir demirin çıkardığı sesle söndüğünü farketti.

Şimdiye kadar bozmadığı büyünün bozulacağı ve yaşadıkları kutsal randevunun kirleneceği korkusuyla genç kızın yüzüne bakmak için başını çevirdiğinde ise, biraz evvel suda sönen lavların kalıntılarının hafif kıvılcımlarını anımsatan yumuşak bir sıcaklığın yapıştığını hissetti dudaklarına. Her ikiside, denizin dalgalarına uzattıkları bacaklarından içeri akan serin sularla, dudaklarından aşağıya doğru süzülen volkanik lavların çarpışmasını engelleyemeyecekleri bir çaresizliğin çılgınlığına bırakmışlardı bedenlerini. Özgür ruhların romantik dansı, Tanrının muhteşem tablosunun tam ortasında, çılgınca bir sevişmeye bırakmıştı yerini.

Mehtabın tüm çıplaklıklarını ortaya çıkardığı bu inanılmaz gecede, kumlar çaresizce örtmeye çalışıyordu vücutlarını. Dalgalar seslerini her geçen saniye daha da yükselterek, vücutlardaki yanan ateşin nağmelerinin duyulmaması için elinden geleni yapıyordu. Dalgaların kayalara çarpması şiddetleniyor, ateş ve su nefes nefese birbirlerine çılgınca koşuyorlardı. Her ikiside böylesine hızlı bir tempoda devam eden bir dansın baş döndürücü zevkinde tutunamamanın mutluluğunda sevgi ırmağına doğru akarken, ateşin suya kavuştuğunu belirten sesler yükseliyordu mehtabın aydınlattığı gökyüzüne.

Deniz dalgalarını sessizce geri çekmiş, ay utancından bulutların arkasına saklanmıştı. Cırcır böcekleri coşkuyla seslerini yükseltirken, kuşlar gizlendikleri yerde uyuklamaya başlamışlardı. Her ikiside kendilerinden kaçan dalgalara doğru bıraktılar kendilerini yavaşça. Onlar yaşamın kucağında ve cevaplayamadıkları soruların sıkıntısında bulmuşlardı birbirlerini. Her sahilde el ayak çekilince, ister kadın olun ister erkek, mucize melekleriniz bekler sizi gizlice. Yeterki siz umutla inin kalbinizdeki sahile. Tertemiz bir aşkın kucağına atın kendinizi sessizce.

METİN ÖZKAYA

 
Toplam blog
: 116
: 3217
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

İstanbul' da doğdum. Antikacı, saray restoratörü ve eksperim. Antika konusunda 50’ye yakın belgesel ..