Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Muhalefet partileri “tsunami dalgası”nı mı bekliyorlar?

Muhalefet partileri  “tsunami dalgası”nı mı bekliyorlar?
 

Tsunami dalgası...


Ülkemizde aylardır çok önemli olaylar yaşanıyor ve halen de yaşanmakta… Ne yazık ki, sanki bir “akıl tutulması” yaşıyormuşçasına, sadece izliyoruz!.. Muhalefet partileri ya da Sivil Toplum Kuruluşları yapılanları iyi yorumlayarak, toplumu aydınlatamamakta ve “hukuk” bahane edilerek; aslında iktidarın güdümünde bir “sivil darbe” yapılmaktadır!..

Allah aşkına!..Bunca laik ve Atatürk’çü aydın insanın, Ümraniye’de ele geçirildiği söylenen ve alelacele imha edilen bombalarla ne ilgisi olabilir?!

Satranç oyununu bilenler, iyi bilirler ki; bu oyunda 3-5 hamle sonrasını hesap etmek çok önemlidir…Baştan beri yapılanları gözden geçirirsek; önce piyon hareketleri ile başlandı ve şu anda etkili hamlelere geçildi…Bu hamlelerin nereye uzanacağını, sadece yargının bildiğini sanmıyorum…Çünkü, bu soruşturmanın daha başında iken Sayın Başbakan ve bazı Bakan’lar çok “manalı” beyanatlar verdiler...Daha da trajikomik olanı ise, bazı medya kuruluşları bu soruşturmanın başından beri, sanki operasyonları birlikte yürütüyorlarmışçasına bilgili oldular ve olmaya devam ediyorlar...

Amaç sadece “çete”leşmeyi çözmek olsaydı; önce“Susurluk” olayının üzerine gidilir ve çözülürdü… Oysa biliyoruz ki; Susurluk kazasında ayni araçta bulunan ve halen bir aşiretin reisi olduğu bilinen kişinin henüz hiç ifadesi alınmadığı gibi, soruşturmada adı bile geçmemektedir…Bunun yanında, basında çok saygın bir yeri olan Sayın Uğur DÜNDAR, bir takım kişilerin ifadesine dayandırılarak, davada taraf olmadığı halde iddianamelere konu edilmektedir!

Hukukun gücü, sadece iktidarın izin verdiği yere kadar mı uzanabilmektedir diye düşünmeden edemiyoruz?

Binlerce insanın mağdur edildiği “Deniz Feneri” olayında sanık olanların evleri kaç kere arandı yada kaç kere ifadeleri alındı?

Sağlığı yerinde değil diye cezası affedilen Sayın Erbakan, şu anda nerelerde seyahat etmektedir?!

“Vergi kaçakçılığı” suçlaması ile hakkında akıl almaz cezalar uygulanan Doğan Holding Başkanı Aydın Doğan’ın

İstanbul vergi rekortmeni olması, hangi mantık kuralları ile açıklanabilir?! Halk bunu görürse ne yaparız diye endişelendiklerinden, vergi rekortmenleri listesini bile geç açıkladılar!..

Ortada oynanan öyle bir oyun var ki; bunu “puzzle” oyununa da benzetebiliriz…Bu oyunda resmin ortaya çıkması için tüm parçaların birleştirilmesi gerekmektedir, aksi halde resmin tamamını görebilme şansı yoktur. Ülkemizde yapılmakta olan ve “dalga” adıyla adlandırılan operasyonların yorumunu yapmakta gecikmemizin bir nedeni de budur...Şu anda fotoğrafın çok küçük parçaları görülebildiği için, olanlar hakkında toplumda birliktelik sağlanamamaktadır...

Umarım tüm bu yapılanları mantıklı bir şekilde yorumlamak; “tsunami” dalgası gelene kadar sürmez!..

O NEDENLE, MEŞHUR “SARI ÖKÜZ” ANEKDOTUNU, OKUMAYANLAR YA DA OKUYUP TA UNUTANLAR İÇİN TEKRAR YAYINLAMAKTA YARAR GÖRÜYORUM…

Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış..
Yaşarmış yaşamasına, ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları...
Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye...
Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları...
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı...Tavşan, fare gibi küçük hayvancıklarla beslenir olmuşlar. Git gide güçten düşmüşler…Aslan bu, hiç fareyle doyar mı?
“Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor" demiş aslanlardan birisi...
“Evet" diye tasdik etmiş diğerleri... "
“Nereye gideriz" diye düşünürlerken "Bir dakika" diye bir ses duymuşlar gerilerden... Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa...
Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslanmış söze atılan...
"Hayır" demiş, "Hiçbir yere gitmiyoruz”
“Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi"
İnanmamış kimse ona ama "Haydi bir şans verelim ne çıkar" diye düşünmüşler...

Topal aslan elinde beyaz bayrak gitmiş öküzlerin yanına...
Öküzlerin lideri olan boz öküz sormuş ne istediğini...
Topal aslan "Saygıdeğer öküz efendiler" diye başlamış söze: "Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik”
“Evet size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden. Onun rengi gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz. Bunların hepsi sarı öküzün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun biz de barış içinde yaşayalım!.."
Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş...
Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife...
Bir tek yaşlı benekli öküz "Olmaz" demiş ama kimseye dinletememiş sözünü...
Zavallı sarı öküz teslim edilmiş aslanlara...

Hepsi birden saldırmışlar zavallı öküzün üzerine…Bir ikisini fırlatmış üstünden, ama bitkin düşmüş az sonra…Çırpınmış, haykırmış, yardım istemiş, yalvarmış, ama yokmuş onu işiten!..
Diğerleri üzülmüşler, üzülmesine ama elden ne gelir ki!..
Bütün sürünün selameti için bir öküz...
Gerekliymiş bu...
Gerçekten de günlerce sürüye saldıran olmamış...
Huzur içinde geçer olmuş günleri...
Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki? Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra...
"Acıktık" demişler Topal aslan boz öküzün yanına giderek "Selam" diye girmiş söze: "Gördünüz ya, biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Yalnız buraya bunu söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var!.."
"Nedir?" demiş boz öküz merakla.
"Şu sizin uzun kuyruklu öküz" demiş topal aslan ve devam etmiş: "Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor. O kuyruğu salladıkça bizim de aklımız başımızdan gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün..."
Boz öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla.
Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan.
Hepsi de "Verelim gitsin" demişler.
İstişare daha da kısa sürmüş bu defa.
Dışlamışlar uzun kuyruğu sürüden.
Saatler sürmüş zavallının çırpınışları, ama sonunda o da yenik düşmüş aslanlara.
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar, alabildiğince güçlenmişler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler...
Aslanlar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış.
Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış..
"Verin bize şu öküzü sonra karışmayız" derlermiş sadece...
Zavallı öküzlerin "Hayır" diyebilecek güçleri kalmamış...
Hepsi birer birer can veriyorlarmış aslanların pençesinde...
Boz öküz de aralarında olmak üzere birkaçı kalmış en sona...
"Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük?" diye sormuş biri boz öküze...
"Biz" demiş boz öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek,
"Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu harbi!."

Artık bir "kördüğüm" haline gelen bu operasyonlar karşısında, TBMM’de bir "Meclis Araştırması" yapılmasını istemek yerine, “cılız” birkaç kınama ile geçiştiren muhalefet partilerine, hergeçen gün kamplara ayrılarak, gücünü yitiren basın dünyasına, “nasılsa bize dokunmazlar” diye seyreden Sivil Toplum Kuruluşlarına, “iktidar korkusu” ile sinmiş işadamlarımıza, üniversitelerimize ve olayları sağduyu ile yorumlamak yerine “oh olsun!” diyerek, bir ”dizi film” izlermişçesine izleyen bazı vatandaşlarımıza ithaf olunur!..

 
Toplam blog
: 52
: 1892
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Okumayı seviyorum ve okumanın, insanın içindeki havuza taze suların katılmasını sağladığına inanı..