Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '11

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Muhteşem Potala Palace ve Jokhang Temple

23-09 2010 

Jokhang Tapınağı öğlen 14:00 gibi kapanıyor olduğundan sabah 9:00 gibi Jokhang Tapınağının önüne geldik. Kapı girişinde bir sürü Tibetli prostration yapıyordu. Jokhang tapınağı Lhasa şehrinin tam merkezinde 25.100 m2 lik alana yayılmıştı. Meşhur Lamalardan Nimaciren, Jokhang manastırını görmeden Tibet’ten ayrılınmamalı demiş ki , ona tamamen katılıyorum. Tibetliler sabah erken saatlerinde saat 5:00-6:00 gibi daha tapınak açılmadan tapınağa girmek için kuyruğa girmişlerdi. Tapınağın içinde bir sürü küçük tapınaklar bulunmaktaydı.. Hepsinin içinde ise farklı bir Buddha figürü yer alıyordu. Jokhang tapınağının ana girişinde ise aydınlanmanın sembolü olan Sakyamuni Buddha yer alıyordu. Turistleri tapınağa giriş kuyruğuna sokmadan direk içeriye sokuyorlar. 

İçeri girdiğimde tüm bedenimi enteresan bir enerji sardı ve içim titredi. Aaa Sibel bu kadar insan içinde ağlamaya başlama diyerek derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Soldaki ilk küçük tapınağa girdim, içeride 8 Medicine Buddha heykeli bulunuyordu. Tapınağın büyüklüğü üçe üç metre civarındaydı, odanın ortasında yak yağı ile beslenen mumlar var. Yak yağı tapınağı ziyarete gelen Tibetliler tarafından sağlanıyordu. Tapınağın içerisine sol taraftan giriliyor, sağ taraftan çıkılıyordu. Odaya girer girmez Buddha’ya saygınızı sunuyor ve isterseniz offering bırakıyorsunuz. Offering olarak para, yağ ve heykelleri yenilemek için altın boyası bırakabiliyorsunuz. Buddha heykellerinin üzerinde bir sürü mercan, turkuaz, jade ve agat gibi yarı değerli taşlar bulunuyordu. İçimdeki enerji gittikçe yükselmeye başlamıştı ve sonunda gözlerimden bir kaç damla !!! yaş indi. 

Jokhang tapınağının tüm katlarındaki küçük tapınakları tek tek gezdik. Gerçekten her biri birbirinden güzel ve büyüleyiciydi. Jokhang tapınağında hiç bir şey yapmayıp sadece tapınağı ziyarete gelen Tibetlileri seyretmeniz bile yeterli. Aileleri ile birlikte gelen ufacık çocuklar tapınağın o kalabalığına rağmen hiç ses çıkarmadan aileleri ne yapıyor ise onu yapıyorlar. Çocukların bazıları sizden utanıyor bazıları ise gelip ‘hello’ diyor. Tashi Delek ( merhaba) şeklinde karşılık verince tibetçe bir şeyler söylüyorlar ama ben tabii Tashi Delek ve to she she ( teşekkürler) den başka tibetçe bilmediğim için ne söylediklerini anlayamıyorum. İngiliz dostum Lionel’in tapınaktan çıkmasını beklerken 2 tibetli küçük çocuk yanıma gelip yanağıma dokundu, ben de onlar ne yapıyor ise aynısını yaptım ve ben de onların yanağına dokundum. El sıkıştık. Birbirimizi anlamadan gülüştük. Bir müddet sonra aileleri çağırınca el sallayıp yanımdan ayrıldılar. İçlerinden birisi koşarak tekrar yanıma geldi ve alnını alnıma dayadı. Çok şekerdi. 

Jokhang gezimizi 2 saat gibi bir sürede tamamladıktan sonra 5.Dalai Lama zamanında inşa edilen sonrasında da tüm Dalai Lama’ların yaşadığı yer olan Potala sarayına gittik. Potala, önceleri bu yazının resminde gördüğünüz kahverengi alan kadar yapılmış. 1700’ lerde ise diğer kısımlar ana binaya ilave edilmişti. Potala sarayının toplam 1400 odası vardı. Binanın renkleri beyaz, kahverengi bordo ve sarı renkten oluşuyor. Bu renklerin her birinin ayrı bir anlamı vardı. Kahverengi bordo güçü, sarı bilgeliği, beyaz şefkati temsil ediyordu. Potala Sarayı, Jokhang tapınağı gibi spirituel bir yer olmasa da binanın önünden geçen halk saygı ile binayı selamlıyordu. Ayrıca binanın etrafında kora yolu oluşturulmuştu. Binanın yüksekliği 104 m kadardı. Sarayın turistlere açılan bölümüne geldiğimizde merakla içerisini görmek için sıraya girdik. Dalai Lama’nın günlerini geçirdiği odayı gösterdiler, o kadar ihtişama rağmen son derece basit olan bu odada Dalai Lama hem öğretmeniyle derslerini çalışmış hem de diğer zamanlarını geçirmişti. Saray içerisinde bir yer hariç resim çekmek yasaktı. 14.Dalai Lama’nı adı hiç bir yerde geçmiyordu. Potala sarayında bir de önceki Dalai Lama’ların mezarlarının bulunduğu bölümler vardı. Mezarlar altından yapılmış kocaman kare kutu şeklinde olup tepesinde büyük stupa ve üzerinde bir sürü yarı değerli taşlar bulunuyordu. 

Bizim gibi bir sürü çinli turistte Potala sarayını ziyarete gelmişti. Hepsinin yanında çinli bir rehber bulunuyordu. 5. Dalai Lama’nın mezarının önünden geçiyorduk ki Tibetli bir adam çinli rehber kadına doğru bağırmaya başladı. Çinli kadın bu saldırının sebebini anlamamış gibi şaşkındı. Tibetli rehber kadının üzerine doğru yürümeye devam etti ve aniden tekme attı. Çinli rehber kadının çevresindeki çinli turistler kadını bulunduğumuz bölümden çıkarmaya çalışıyorlardı ama rehber kadın ile Tibetli atışmaya devam ediyordu. Kimse Tibetli adamı tutmuyordu. Tibetli adamın göğsüne sol elimle tutup durdurmaya çalıştım. Kalbi hızla atıyordu. Sol elim adamı duraklatmaya yetmediğinden sağ elimi de adamın göğsüne dayadım. Sonra da gözlerine içine doğru bakıp sakinleşmesini sağlamaya çalıştım. Bir müddet sonra aniden sakinleşti ve bana gülümsedi. Hem Tibetli hem de çinli için korkmuştum. Çin’in Tibet’i ele geçirmesinin bu insanlarla hiç bir ilgisi yoktu, tüm olanlar kötü bir politikanın kaçınılmaz sonucuydu. Tibetlinin, kendi ülkesinin başkası tarafından sahiplenmesi ağrına gidiyordu. Çinli rehber ise kendi hükümeti burası senin gidebilirsin dediği için buradaydı. Olanlara çok üzülmüştüm. Yoluma devam ederken Tibetli adam gülerek yanıma yaklaştı, önceki hiddetli halinden eser kalmamıştı. Boynuma kutsal sayılan beyaz şaldan bağlayarak teşekkür etti. Çok duygulanmıştım. Potala sarayındaki diğer bölümleri de gezdikten onra dışarıya çıktım. 

Potala sarayı gezisi sonrasında planlanmış bir gezi yoktu. O gün öğleden sonrası herkes için serbest zamandı. Bende Potala sarayının etrafındaki kora yolunda yürümeye karar verdim. Kora yolu üzerinde yüzlerce praying kutuları yerleştirilmişti. Kora yolunu turlayan Tibetlilerin elbiseleri ise birbirinden güzeldi. O kadar fakir olmalarına rağmen rengarenk giyinip, yarı değerli taşlardan takılar takıyorlardı.Enteresan küpeleri vardı. Bu küpelerden kesin almalıydım!!!! 

Potala’daki gezimi tamamladıktan sonra tekrar Jokhang manastırının olduğu yere gidip kora yolunda 2 tur attım. Bugün önemli bir gündü hem dolunay hem de ekinoks olduğu için bir sürü Tibetli Jokhang tapınağına gelmişti. Akşam üstü otele geldiğimde Kamboçyalı french dostum beni şarap içmeye davet etti. Birlikte çin şarabını içmeye başladık.İki kişi ile başlayan grubumuz bir anda büyüverdi. Hep birlikte Tibet için kadeh kaldırdık. Bu ritüel tek bir şise şarap ile kalmadı tabii. Şaraplarımızı içerken yemeğimizi de yedik ve sonra Lionel, swiss çift, Havi ve ben dolunayı seyretmek üzere Potala sarayı ile Jokhang tapınağına gittik ve manzara gerçekten çok güzeldi. Dönüş yolunda barlar sokağındaki barlardan birine girdik. Saat 23:00 gibi Lionel ile ben küçük grubumuzu terkedip otele döndük. Bir duş alıp hemen uyudum. Yarın güzel bir gün olacaktı. Tibet’in 6 büyük manastırından ikisini ziyaret edecektik. 

Sevgıler 

 
Toplam blog
: 615
: 248
Kayıt tarihi
: 09.11.10
 
 

Geçmişte finans sektöründe ağırlıklı olarak iyileştirme ve geliştirme projelerinin hayata geçiril..