Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '14

 
Kategori
TV Programları
 

Muhteşem Yüzyıl/ Şehzade Bayezid sonunu hazırlıyor! Gerçek Şehzade Bayezid

Muhteşem Yüzyıl/ Şehzade Bayezid sonunu hazırlıyor! Gerçek Şehzade Bayezid
 

Kılıçlar kından sıyrıldı, kanlanmadan kına girmeyecek!


127. bölüm ile karşımıza gelecek olan Muhteşem Yüzyıl, acıların katmerlendiği sona doğru dört nala bir koşu içerisinde. Her bölümü daha da acılı, daha da öfkeli, daha da gözyaşlı bölümlerle bizi de sona sürüklüyor.

Hem diziye hem de tarihte o döneme damgasını vuran isim olan Hürrem Sultan her türlü oyunla önünü açtığı oğlu Selim'in saltanatını göremeden vefat edecek. Oğullarını tahta varis yapmayı başaran Hürrem Sultan, 15 Nisan 1558’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Dizide tesadüf Hürrem Sultan da gerçekten bir gün sonra 16 Nisan gecesi tarihi tekerrür ettirecek.

Oğullarını nasıl bir sona mahkum ettiklerini fark etti mi Hürrem ve Kanuni?

Dizinin sonraki bölümlerde facia, facia üzerine karşılaşacağız: Kanunî Sultan Süleyman'ın, Şehzade Mustafa'nın ardından bir diğer oğlunu ve beş torununu idam ettirmesi ile her seferinde ölümün soğuk nefesinin ekranlarımızdan geçerek, evimizin en ücra köşesinde bizi bulacağını bilelim!
1553'te Mustafa ile küçük oğlunun idamından sekiz sene sonra Şehzade Bayezid ile Bayezid'in küçük yaşlardaki beş oğlunun idamı ile sarsılacağız!
Sultan Süleyman'ın sekiz oğlu olmuş; Murad, Mahmud ve Abdullah çocukken ölmüş, hükümdarın favorisi olan Şehzade Mehmed 1543'te hayata veda etmiş, Mustafa 1553'te idam edilmiş, en genç şehzade olan Cihangir de bu idamın verdiği üzüntü ile kısa bir müddet sonra hayattan ayrılmıştı. Geriye, iki şehzade kalıyordu: Her ikisi de Hürrem Sultan'dan doğan Selim ve Bayezid...

Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem'in 5. çocuğu, 4. şehzadesi olarak aşklarının çiçeği 1525 yılında dünyaya geldi. Doğumu sonrası tarih sayfaları ile buluşması kardeşi Şehzade Cihangir ile 11 Kasım 1539 yılında sünneti ile 2. defa geçti. Hayatının akışının ''Deprem'' gibi olacağından habersizdi küçük Bayezid.

Babası ile ( Selim'in içki, alem, av peşinde koşarken inadına sanki) seferden sefere koştu. 1541 yılında yani daha 16 yaşındayken Macaristan seferine katıldı. 1546 yılında Karaman Sancak Beyliği'nde görev aldı. 1553 de Nahcıvan seferine katılan Kanuni Sultan Süleyman Edirne'deki Saltanat tahtı için Bayezid'e görev verdi.

Bayezid '' Şahi'' mahlası ile şiirler yazdı. Türkçe ve Farsça şiirlerinden oluşan bir divanı vardır. Şiirlerinin ana teması saltanat arzusu, aşk, günahlarından bağışlanmak için yakarışıdır. Divanın 2. el yazması ''Millet Kütüphanesi Ali Emiri Koleksiyonunda'' bulunur.

Nahcivan seferi sırasında ''Mustafa'' nın boğdurulması ve bunun acısına dayanamayan Cihangir'in ölümü üzerine Selim ve Bayezid taht için 2 aday olarak kaldılar. Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi sonrası isyanlar çıkmıştı. Düzmece bir sebeple ölümün soğuk nefesi ile tanışan Mustafa yüzünden çıkan isyanları bastırmak için geciktiğinden de Bayezid hakkında da ''tahtta gözü '' olduğu söylentileri çıkarıldı. Sıra ona mı gelmişti? Hatta bu isyanları Bayezid'in organize ettiği akıllara geldi, sadece akıllara gelmedi söylendi de…

Bu dolduruşlar Kanuni'nin aklını da çeldi. Kanuni oğlunu görevden aldı. Bayezid babasına kendini affettirip Kütahya Sancak Beyliğine gönderdi. Bayezid, babasına bir teşekkür mektubu yazdı. Durumunu da '' ben kulunuz muradına irgürdünüz'' diyerek tahtta hala favori isimlerinden biri olduğunun da altını çizmiş oldu. Baba-oğul şair oldukları için onların mektupları da şiir olarak yazılmıştır. Baba- oğul arasındaki af dileyen şiirler ve babanın oğluna verdiği cevap şiir, tarih gibi katogorilerde çok ünlüdür.

Aslında Hürrem Sultan kendi çocukları arasında Şehzade Bayezid'i tahta daha çok yakıştırıyordu. Çünkü Bayezid babası gibi güçlü bir karaktere sahipti. Şehzade Bayezid tıpkı Kanuni Sultan Süleyman gibi melankolik, zeki, mütevazı ve cesur bir kişilik idi. Hürrem Sultan, hayatta olduğu sürece Bayezid'i babasına karşı korudu. Hatta Şehzade Mustafa'nın ölümünde çıkan isyan sonrası Bayezid'in Kanuni Sultan Süleyman tarafından affedilmesine de Hürrem sebep olmuştur.

Baba- oğul bu isyanın bastırılmasından ve Kanuni'nin Bayezid'i affetmesi ile bir barış merasimi yaparlar aralarında. Kanuni oğluna kendi elleri ile barış şerbetini sundu, sundu da Şehzademiz şerbetin zehirli olacağını aklına getiriverdi. Haliyle de şerbeti içmekte tereddüt etti. Bayezid çok haklıydı ne de olsa önünde Mustafa gibi bir örnek de vardı. Kanuni, Bayezid'in elinden hışımla şerbeti aldı ve bir dikişte içti. Belki hiddetlenmekte Kanuni haklıydı, çünkü oğlu babasına güvenmemişti. Ama oğul da haklıydı babası ''evlat katiliydi''. Bu tereddütlü durum baba-oğul arasına buzdan bir duvar ördü.

Annesi tarafından koruma altına alınan şehzade, nereye kadar korunacaktı? Tabi ki Hürrem'in 1558 yılında ölümü ile bu koruma da son buldu. Artık Bayezid taht savaşında yapayalnız kalmıştı. İşte Bayezid o an gerçekten isyana hazırlandı. Daha doğrusu içindeki isyanı dışarı vurdu. Kendine yandaş toplamaya başladı. Şehzade Bayezid'in Şehzade Selim'e karşı bu hareketinin arkasındaki isim Lala Mustafa'ydı.

Bayezid'in ordu kurmaya kalkması Kanuni'yi çok öfkelendirdi ve onları birbirinden uzak tutmanın çözüm olduğunu sandı. 1558 yılında Selim'i Konya'ya, Bayezid'i Amasya'ya yolladı. Şehzade Bayezid, Kütahya'da kalmak için direndi. Fakat Kanuni fikrini değiştirmedi ve Bayezid Konya'nın yolunu tuttu. Kanuni çeşitli vaadlerle Bayezid'i sakinleştirmeye uğraştı. Ama Bayezid bunun bir oyalama taktiği olduğunu fark etmişti bile. Babasına yazdığı bir mektupta ''Padişah olan yalan söyler mi?'' diye babasının oyalamalarını fark ettiğini de belirtti. Bayezid'i artık kimse taraf toplayıp güçlenmekten alı koyamazdı.

Bayezid, ağabeyi Selim'e de hakaret dolu bir mektup yazmayı ihmal etmedi. Bu mektubu yazmasına neden olan kişi Mustafa Beğ adlı düzenbaz ve dolapçı biriydi. Bayezid, babasına o kadar benziyordu ki o da dolduruşa geliyordu. Kanuni bu duruma daha da hiddetlendi, Selim'in asker toplamasını istedi ve ona destek olmak için de Sokullu Mehmet Paşa^yı görevlendirdi.

Şehzade Bayezid, sancak sınırlarından çıkarak isyanını da harekete dönüştürdü. Bu durum karşısında sarayın doldurucuları Kanuni karara zorladı. Şeyh-u İslam Ebusuud ve diğer din adamları tarafından ''öldürülmesi vacibtir'' buyurdular. Şehzade Bayezid'in ipi elbirliği ile çekilmiş oldu. Şehzade ölüme yolculuğa böyle çıktı. 1559 yılında iki kardeş Konya önlerinde karşı karşıya geldi. '' Kardeş Kavgası'' olarak adlandırmayı uygun bulduğum cenk böylece başladı ve palalar sıyrıldı. Vuruşma 2 gün sürdü. Selim'in babası çabaları ile oluşturulmuş düzenli ordusu karşısında Bayezid bozguna uğradı.

Bozguna uğrayan Bayezid, Amasya'ya geri dönmeyi uygun buldu. Buldu da Kanuni ve Selim için yok edilmesi gereken biri olarak mimlenmişti bile. Bayezid çözümü yandaşı olan Müftü Muhyiddin Cürcani'yi babasına elçi olarak göndermekte buldu. Kanuni Sultan Süleyman af talebini ''zinhar'' ret ederek Bayezid'in kafasını istedi.

Bayezid'in hareketi artık taht mücadelesinin sınırlarını aşmış ve devlete isyan halini almıştı. Vaziyetin gittikçe ciddileştiğini fark eden Kanuni, o senenin 5 Haziran'ında ordu ile beraber Üsküdar'a geçti ve Amasya'daki oğlunun üzerine yürümek üzere hazırlıklara başladı. Şehzade Bayezid en büyük hatasını işte o zaman, babasının Üsküdar'a geçtiğini haber alınca yaptı: Oğullarından dördünü yanına aldı ve 12 bin kişilik bir kuvvetle iltica etmek üzere İran'a doğru yola çıktı! Bayezid'in kaderi, artık büyük amcası Cem Sultan gibi olacaktı!

Kanunî, oğlunun imparatorluğun o sırada düşmanı olan İran'a sığınmasını önlemek maksadı ile arkasından Sokullu Mehmed Paşa'nın kumandasında bir ordu gönderdi ama Bayezid'in askerleri Sokullu'nun ordusunu İran sınırında kılıçtan geçirdiler ve şehzade bu zaferin ardından askerleri ile beraber İran'a ulaşmayı başardı.

Bayezid çareyi oğulları Şehzade Orhan(1543), Şehzade Osman (1545), Şehzade Abdullah (1548), Şehzade Mahmut (1552)'u yanına alıp İran'a sığınmak için yola çıkmakta bulan Şehzade, İran Şahı Tahmasb, Kazvin'de Bayezid'i büyük bir törenle bağrına bastı. Bağrına bastığı Şehzadeyi affetmesi için Kanuni ile mektuplaşmaya başladı. Fakat Kanuni kararından caymadı. Üstelik İran Şahını da yok edeceği yolunda tehditlere başladı.

Tahmasb, şehzadenin emrine bir saray tahsis etti, oğullarının her birini İranlı beylerin himayesine verdi ama bu arada Bayezid'in beraberindeki 12 bin askerden 9 bininin Osmanlı topraklarına dönmesini sağladı.
Şehzadenin yanında hâlâ 3 bin asker vardı ve bunlardan bazıları Kanunî ile Şehzade Mustafa'ya karşı başarı kazanılamamış olmasına rağmen İran'da ellerinde hâlâ bir şans bulunduğunu düşünüp Şah Tahmasb'ı devirerek İran'a hâkim olma hevesine kapıldılar...

Bu teşebbüslerin haber alınması Bayezid'in ilk felâketi oldu ve Şah şehzadenin askerlerini kılıçtan geçirdikten sonra Bayezid'i hapsettirdi. Bayezid o günlerde babasına şiir şeklinde mektuplar yazıyor, hata ettiğini söyleyip affedilmesini istiyordu. Kanunî Süleyman da aynı şekilde, yani şiir biçiminde gönderdiği cevabî mektuplarında Bayezid'e "Tövbe ettiğin takdirde affedebilirim" diyordu ama bütün bu yaşananların ardından artık affetmesi mümkün değildi...

Şah Tahmasb, can korkusundan Bayezid'in hayatı üzerine pazarlığa başladı. Bayezid ve şehzadelerini de zindana atmayı ihmal etmedi. Bu yazışmalar sonunda Şah Tahmasb, Kanuni'den 1.200.000 altın ve Kars Kalesini, Selim'den de padişah olması durumunda İran ile dostluğu bozmayacağına dair söz almayı ihmal etmedi. Bayezid'in hayatı üzerine edindiği ayrıcalıklar Tahmasb'a çok keyif verdi sanırım. Anlaşma sağlanmış ve tek kaybeden Bayezid'den başkası da olmamıştır.

Gurbetteki şehzadenin kaderi, 1561'in 25 Eylül'ünde acı şekilde noktalandı! Şehzade Bayezid, Kanuni ile Selim'in elçilerine teslim edildi. Bu işi son derece utanç verici şekilde yaptı! Bayezid'in sakalını ve bıyığını traş ettirdikten sonra yanına getirtti, Osmanlı elçilerini de çağırdı, elçilere "Bayezid Han bu mudur?" diye sorup "Evet" cevabını aldıktan sonra teslim etti ve Şehzade Selim'in bir adamı, isyankâr şehzadeyi hemen orada boğdu ve ardından Bayezid'in İranlı beylerin konaklarında tutulan dört şehzadesi de idam edildi.

İdamlar bu kadarla da kalmadı, Şehzade'nin İran'a giderken çok küçük olduğu için yanına almayıp Amasya'da bıraktığı oğlu da annesinin kucağından alınarak boğduruldu!

Kanunî, Şah Tahmasb ile daha önce yaptığı pazarlıklarda asi oğlunun sağ olarak teslim edilmesi şartını koymuştu ve idamına izin verilği için Şah'a yaptığı vaadlerin tamamını yerine getirmedi. 1 milyon 200 bin altın yerine sadece 400 bin altın ödedi ve Kars Kalesi'ni İran'a vermekten vazgeçti!

Şehzade Bayezid'in İran macerası, Osmanlı tarihinde Cem Sultan hadisesinden sonra yaşanan en hüzünlü hadiselerden idi ama Kazvin'deki idam taht vârisi kardeşler arasında çıkan savaşları ve onbinlerce kişinin hayatını kaybetmesi ile neticelenecek diğer mücadeleleri önlemek için yapıldığından, Fatih'in "Kanunnâme"sine göre hukukî bir hak idi ve hattâ mecburiyet sayılırdı.

Cenazesi Sivas'a getirildi, şehir surlarının dışında Melik-i Acem Türbesine defnedildi. Meraklısına bu türbe Abdulvahibi Gazi Cami içerisindedir. Katliam burada bitmemiştir. Ya kızlarına ne oldu? Hatice ve Hanzade babalarından önce hakkın rahmetine kavuşmuştu. Hayatta kalan kızları Mihr-i Mah Hatun ve Ayşe Hatun yaşama hakkına nail olmuşlardı.

Türkiye'nin bundan dört buçuk asır önceki tarihinin karanlık sayfalarından birini, yani Kanunî'nin oğlu Şehzade Mustafa'yı idam ettirdiğini şimdi öğrenmesinden sonra bu kadar kıyamet kopmasına bakılırsa, "Muhteşem Yüzyıl"da Şehzade Bayezid hadisesi de anlatıldığı zaman kim bilir ne gümbürtü çıkacak?

Hayatta katliamlara tanık olmadan yaşamanız dileği ile.... .

www.televizyongazetesi.com

eceer6@gmail.com

https://twitter.com/eceer6
https://www.facebook.com/pages/Ece-Er-%C4%B0le-Ba%C5%9Fb

ŞEHZADE BEYAZIT'IN MEKTUBU

Ey seraser âleme Sultan Süleyman'ım baba,

Tende Canım, Canımın içinde cananım baba,

Bayezîd'ine kıyar mısın benim canım baba

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Enbiya ser-defteri yani ki Âdem hakkıçün,

Hem dahi Musî ile îsî-i Meryem hakkıçün,

Kainatın server-i ol Ruh-i âzam hakkıçün,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Sanki Mecnun'um, bana dağlar başı oldu durak,

Ayrılıp bilcümle mal ü mülkten düştüm ırak,

Dökerim göz yaşını vâhasretâ, dâd-el-firak,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Kim sana arzeyleye hâlim,

eya şah-ı kerim, Anadan, kardeşlerimden ayrılıp kaldım yetim,

Yok benim bir zerre isyanım sana,

Hak'tır alîm, Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Bir nice ma'sumum olduğun şeha bilmez misin?

Anların kanına girmekten hazer kılmaz mısın,

Yoksa ben kulunla Hak dergahına varmaz mısın,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Hak Taâlâ, kim cihanın şahı etmiştir seni

Öldürüp ben kulunu, güldürme şahım düşmeni

Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni

Bigünahım, Hak bilür devletlü sultanım baba

Tutalım iki elim baştan başa kanda ola,

Bu meseldir, söylenir kim "kul günah itse n'ola"

Bayezîd'in suçunu bağışla, kıyma bu kula,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

KANUNÎ'NİN YANITI

Ey demeden mazhar-ı tuğyan ü isyanım oğul,

Takmayan boynuna hergiz tavk-ı ferman'ım oğul,

Ben kıyar mıydım sana ey Bayezıt Han'im oğul,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Enbiya vü evliya, ervah-ı âzam hakkıçün,

Nûh u İbrahim ü Musî İbn-i Meryem hakkıçün,

Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-i Âlem hakkıçün,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Âdem adın itmeyen Mecnun'a sahralar durak,

Kurb-i taattan kaçanlar daima düşer ırak,

Tan değildir der isen "Vâhasretâ, dâd-el-firak"

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Neşet-i Haktır übüvvet, ram olan olur kerim,

"Lâ-t'akul üf!" kavlini inkâr eden kalur yetim,

Taat'a, isyana âlimdir Hudavend-i azîm,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Hak reâya-yi muti-e rai etmiştir beni,

İsterim mağlûb idem ağnâm'a zi'b-i düşmeni,

Haşelillah öldürürsem bîgüneh nâgeh seni,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Rahmü şefkat, ziyb-i iman olduğun bilmez misin,

Ya dem-i ma'sum'u dökmekten hazer kılmaz mısın,

Abdi âzâd ile Hak dergahına varmaz mısın,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

Tutalım iki elin baştan başa kanda ola

Çünki istiğfar idersen biz de afv-etsek n'ola

Bayezîd'im suçunu bağışlarım gelsen yola,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul

 







 

 
Toplam blog
: 781
: 3899
Kayıt tarihi
: 23.09.12
 
 

16- 06- İstanbul'da doğdum. Tatbiki Güzel Sanatlar Tekstil Ana sanat dalı Moda tasarımı bölümünde..