- Kategori
- Yurtiçi Tatil
Muş, Güneydoğuda bir il
Muş dört yol kavşağında, Malazgirt komutanı Alparslan heykeli
Nüfusuna göre geniş caddeleriyle, iyi planlanmış bir şehir havasında görünüyor Muş.
Muş'ta, caddeler asfalt veya parke döşeli, alt yapı çalışmalarının ötesinde, nedeni anlaşılamayan bir toz kalkıyor. Şehir nüfusu yetmiş bin civarında olmasına rağmen ana cadde oldukça kalabalık. Nedeni, iki hafta içinde binden fazla öğretmen ataması yapılması. Yeni atanan öğretmenlerin yanlarındaki refakatçileri de düşünürsek, bu yükü, Muş kaldırmakta epeyce zorlandı diyebiliriz.
Muş’ta turizm yok. Oysa, tarih ve tarihi doku açısından oldukça zengin olması gereken bir yöre. Muş’ta tarihi yapılar bilinçsizce yok edilmiş. Bunu, her sokakta ve her mahallede görebilirsiniz. Eskiden beri neredeyse bir eserin bile koruma altına alımdığına dair bir belirti görülmüyor Eski yapılar bozulmuş, ya yeni yapı ile karıştırılmış, tuğla ve briketle örülmüş veya yıkılmış.
Sokakta rastlantı olarak karşılaştığım eski bir Muşlu olan, Fikret Vural, “Belediye başkanı sınıf arkadaşım. Yahu kardeşim, şu Han’ı bari kurtaralım dedim. Para yok dedi. Kaç paralık iş ver bir zengine yaptırsın dedim. Cevap veremedi.” diyor.
Vadiler, eski konaklar, kaleler temizlenir, restore edilir, turizme açılabilirdi diye düşündüm. Artık vakit çok geç gibi. Çünkü bitmiş görünüyor.
Dört günlük bir ziyaret içinde o kadar yazacak şey var ki Muş’ta, nereden ve nasıl başlayacağımı bilemiyorum. En iyisi, kategorilerine göre, birkaç güne kadar notları toparlayıp kısım kısım yazmak.
Görebildiğimiz kadarı ile sosyal ve siyasi yapının aktarımı ve bu konuda esprili anlatımlarıyla Fikret Vural Beyefendi ile karşılaşmamız var. Yer bulamayıp, gece yarısı sokakta kalmış bir aileye açılan sıcak bir gönül kapısı ve bir köy ziyareti. Yakında Milliyet Blog’da bu köşede. Ne diyelim, yazmak bizden, okumak da okuyuculardan. Hüseyin Seyfi