Mustafa Balbay ve diğerleri Meclise mi geliyor?

Cemil Çiçek Meclis Başkanı oldu, işler değişmeye başladı.

Önce Meclise gelmeyen ve yemin etmeyen CHP’yi Meclise getirdi… (İsa Gök hariç)

Sonra Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerle görüşmeler yaparak, partiler arası diyalogu başlattı… (BDP hariç.)

Partiler arası diyalog başlayınca, sıra geldi yeni bir anayasanın temelini atmaya…

Mecliste grubu bulunan partilerden oluşacak bir komisyonun ilk temelleri atıldı ve yakında partiler arası komisyon tanışma ve danışma toplantısı yaparak, yeni anayasanın ne gibi özellikler taşıyacağı konusunda fikir alışverişinde bulunacaklar. (BDP hariç. Onlar daha meclise gelip yemin falan etmedi. Partilerini grubunu tescil ettirmediler!)

Meclis tatilde olmasına rağmen, Meclis Başkanı, Meclisi çalıştırıyor gibi davranıp, adeta kendisi başlı başına bir Meclis(!) gibi çalışıyor.

Bildiğiniz gibi birçok milletvekili tutuklu oldukları gerekçesiyle hapiste! Yemin bile edemediler! (2 CHP, 1 MHP ve 8 BDP milletvekili hapiste)

Hapiste bulunan milletvekilleri, Sayın Başbakan’ın deyimiyle; milletin iradesini hiçe sayan iki hâkim tarafından serbest bırakılmıyorlar!

Tutukluluğun kaldırılması yönündeki her itiraz, 2 ye karşı 1 oyla reddediliyor.

En son Meclis, milletvekillerinin yargılandığı mahkemeye bir yazı göndererek, seçilmiş ve halen hapiste olan milletvekillerinin dokunulmazlık zırhına büründüklerini belirtip, ona göre hareket etmelerini istedi. ( Mustafa Balbay için mahkemeye giden yazıda; ‘Mustafa Balbay milletvekilliği yasama dokunulmazlığı kapsamındadır’ deniliyor. )

Şimdi sıra geldi, Meclisten bu yazıyı alan mahkeme üyelerine. Ya milletin iradesine boyu eğip, hapiste bulunan milletvekillerini serbest bırakacaklar, ya da kendilerini yasamanın da üzerine çıkartıp, milletvekillerinin tutukluluk hallerinin devamına karar verecekler.

Sizce hangisi olur?

Bence; milletvekilleri bulundukları ortamı sevdiklerinden tutuklu kalacaklar! Hâkimlerin astığı astık, kestiği kestik, kural tanımamazlıkları devam edecek. Kendilerine verilen özel yetkileri bile aşarak, memleketi muhaliflerden ve askerlerin şerrinden(!) korumaya devam edecekler!

Bu düşünceler içinde Yargıtay Üyesi Hâkim Celal Çelik’in istifa ederken söylediklerini görünce, yukarıdaki düşüncemde bir kere daha haklı olduğumu düşündüm. (Türk yargısının, hukukun üstünlüğü ve halka adalet dağıtma ülküsünden uzaklaştığını belirterek istifa etmişti.)

Bir ülkede ‘masumiyet karinesine’ inanmayan, hâkimler, savcılar, emniyet güçleri ve medyanın belli bir bölümü varken, bu ülkede adalet nasıl sağlanacak?

Hukukun üstünlüğü nasıl tesis edilecek?

Yoksa hukukun üstünlüğü yerine, özel hukukçuların üstünlüğü mü tesis edilecek?