Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '08

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Mustafa Kemal'le sağlıklı bir temas kurabilmek için...

Mustafa Kemal'le sağlıklı bir temas kurabilmek için...
 

Bir önceki yazımda basitçe anlatmaya çalıştığım şey şuydu: Bu ülkede Mustafa Kemal karşıtlığı, dış emperyalist güçlerin girişiminin, eski düzen taraftarı ve gerici bir avuç insanın çabasının eserinden daha öte bir şeydir. Bu tarzda bir girişim olsa bile -muhtemeldir-, tüm bunlar, somut durumun yanında ancak ikincil planda kalabilecek gelişmelerdir.

Mustafa karşıtlığı ve taraftarlığı olgusu, Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar değişen nedenler ve dengelerle bugüne kadar devam etti. Ve halen, muhafazakar ve Cumhuriyetin idealleri ile sorunlu olan bir kitle ile, modernizmi Atatürk ilke ve inkılapları ile hedefleyen bir kesimin çatışması halen devam ediyor.

Ancak, 1980’lere kadar, kısmen ve oldukça yavaş bir hızla kurulu düzen lehine gelişen rüzgâr, 1980’den beridir ters yönde esmeye başladı. Bunda, bir yanda muhafazakâr kitlenin yapısının ve sınıfsal dokusunun değişmesi diğer yanda Kemalizm’in zaman ve evrensel değerler karşısında tutuculaşması ve iyiden iyiye bürokrasiye dayanan bir doktrine dönüşmesi neden oldu.

Bunu durumu en güzel, ünlü sosyolog Şerif Mardin’in “Cumhuriyetin öğretmeni, mahallenin imamına yenildi” söylemi özetler. Burada Şerif Mardin’in iddiası, Cumhuriyetinin öğretmeninin, diğer yanıyla toplumun aydın, aydınlanmış, ilerici, modernist kesiminin, dağılan eski toplumun üzerine daha ahlaki, daha içerikli ve felsefesi olan bir dünya öremediğidir. O bu süreçte, öğretmenle simgeleşen toplum kesiminin “iyi, doğru ve güzel” olan değerleri üretmekte yetersiz kaldığını anlatır.

Toplumun organik yapısının yapısı içinde ve normal koşullarda, “ilericinin – gerici”, “doğrunun – yanlış”, “iyinin – kötü”, güzelin – çirkin” karşısında kazanması gerekir. Toplumsal mücadeleler aslen meşruluk üzerinden yürüyen mücadelelerdir ve meşruluğun temellerini de doğru, iyi ve güzel gibi değerler oluşturur. Bu kavramların hiçbirisi ise, zor, güç ve dayatma araçları ile var edilemez. Meşruluk insanları kitleleri, gönüllü ve ikna yolu ile kendisine çekmenin yoludur.

Oysa Türkiye’de yeni sistemin kurduğu bağ her zaman meşruluk zeminini kazanmakta zorlandı. Çünkü, sık sık toplum iradesi dışındaki alanlara kaçan bir sistem oldu. Öyle olunca toplumun sistemle kurduğu bağ hiçbir zaman gönüllü bir yetki devri üzerinden gelişmedi. Bu, daha çok hak gaspı üzerinde yaşanan bir ilişkiydi. Türkiye’de yeni düzenin sahipleri, düzenin ilk varoluş dönemlerinin gereklilikleri dışında da, zor kullanmaktan vazgeçmedi.

Tarih olan her isim gibi Mustafa Kemal’de bir dönem sonra kendi döneminin koşullarının dışına çıkıp, onun adına şekillenen yapı ile özdeşleşmeye başladı. Toplumun sistemle kurduğu ikircikli ilişkinin kurbanı da bu isim oldu. Oysaki modernleşen toplumlar, kendi önderlerini gelişen süreçle beraber modernleştirirken, Türkiye’de süreç tersine gelişti. Devletin derin sahiplerinin çizdiği Mustafa Kemal portresi, onu hak etmediği bir otoriter şablona oturttu. Çünkü Mustafa Kemal, düzenin iplerini elinden bırakmak istemeyen askeri bürokrasinin topluma çevirdiği mızrağa dönüştü. Sivil ve askeri bürokrasi, desteğini aldıkları dar bir kitle ile, Mustafa Kemal’i evrensel değerlerden kopardılar. Hatta, demokrasi, özgürlük ve insan hakları düşmanlıklarını onun üzerinden işlemeye başladılar.

Bu haliyle Mustafa Kemal imgesi, doğru, iyi ve güzel üzerinden yürüyecek bir meşruluk kazanma çabası için uygun bir araç olmaktan çıktı. Aksine, modernizme direnen kesimlerin direnme çabasını meşru kılan bir otorite simgesine dönüştü.

Blogda, bir kesimin paniklemesine neden olan ve tartışma yaratan yazının genç sahibini ve toplumda çok geniş bir kesimi ikna eden söylemde bu oldu. Bu insanlar arasında çatışma modernizm ile kendi değerleri arasında değil, otoriter bir düzenle kendi değerleri arasında gelişiyor ve bu anlayış yüksek bir meşruiyet atmosferi oluşturuyor. Kemalistler bu kadar hızlı gerilemelerinin, gün ve gün çözülmelerinin sebebi de meşruluk –toplumun gönüllü onayını alma- iddialarını kaybetmeleridir.

Bundan sonra ne yapılabilinir;

1- Mustafa Kemal ve elbette kurduğu cumhuriyet, en hızlı şekilde, Türkiye’ye özgü koşullarla tanımlanmaktan vazgeçilmeli ve evrensel değerlerle temas eder hale getirilmelidir. Türkiye’ye özgü şartlar diye tarif edilenlerin, mevcut düzenin evrensel değerlere aykırı karakterini mazur gösterme taktiği olduğunu artık herkes biliyor.

2- Mustafa Kemal, toplumun bir kesiminin tercihlerini kutsayan bir devlet lideri olma vasfından çıkarılmalı, bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin kendi tercihleri ile yaşamasına imkân veren toplum önderi olarak tanımlanmalıdır. Mustafa Kemal'i toplumun en ücra noktalarına kadar benimsenmesi ve toplum önderi algılamasının yolu, toplumun ortak noktalarına hitab eden özelliklerini ön plana çıkarmaktır. Belirli bir kesimin tercihlerinin önderi yapmak onu büyütmeyeceği gibi, toplumun diğer kesimlerinin benimsemekte zorlandığı bir isme dönüştürür.

3- Mustafa Kemal imgesi topluma dayatılan bir imge olmaktan çıkarılmalı ve yaşamın içinde ve doğallığında toplumla temas eden bir imge olabilmelidir.

4- Mustafa Kemal’i, toplumun hoş karşılanmayan değerlerine karşı alternatif bir değer olarak üretme çabasından vazgeçilmelidir. Bu girişimde neticede yok edilmek istenen cemaatin yerine, biraz daha modern makyajlara bulanmış yeni bir cemaatin üremesinden başka bir işe yaramamaktadır. Ve her şeyin sunisi gibi fazlası ile sırıtmaktadır.

Mustafa Kemal’e karşı olan birisinin elinden, “düzeni otoriter kılma” nedenlerini elinden aldığınızda ezberlerin bozulduğunu kolaylıkla hep birlikte göreceğiz. Çünkü Cumhuriyetin geldiği noktada, Mustafa Kemal’e yöneltilen geri kalan diğer itirazlar fazlası ile fosilleşmiş durumda ve muhalefet üretecek meşruluğa gerekçe olamaz.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..