Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '08

 
Kategori
Kitap
 

Hasan Cemal'in gözünden Cumhuriyet Gazetesi'ndeki iç savaşa bir bakış

Hasan Cemal'in gözünden Cumhuriyet Gazetesi'ndeki iç savaşa bir bakış
 

Uzun zamandır okumak istediğim (aslında bazen zamanlarımda parça parça okuduğum) ve ertelediğim bir kitabı uzun bayram tatilinde okuma fırsatı buldum; Hasan Cemal’in “Cumhuriyet Gazetesi’ndeki ‘İç Savaş’ın Perde Arkası”; Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim!”

Kitap, 1992 yılında Cumhuriyet Gazetesinde yaşanan büyük çalkantıyı Hasan Cemal’in gözüyle aktarmakta. Bende o süreci, o dönemin bir Cumhuriyet Gazetesi okuru olarak takip etmeye çalışmıştım.

Kitabı okuyunca ilk gözlediğim şey, günümüzde yaşanılan siyasi çatışma sürecinin aslen 1980’lerden beri kök alarak geliştiği ve siyasi aktörler dışında, tartışmanın özünde çok büyük bir farklılık olmadığıydı.

Hasan Cemal kitaba, 1981 yılında, 12 eylül darbesinin bir yıl sonrasında Cumhuriyet Gazetesine Nadir Nadi’nin tercihi ile Genel yayın Müdürü olması ile başlıyor. Elbette kitabın ilerleyen süreçlerinde Cumhuriyet Gazetesi’nde görev almaya başladığı 1973 yılından itibaren zihninde ve hatıralarında birikenleri de aktarıyor. Ancak anı niteliğindeki bu kitabın esas amacı, 1992 yılında yaşanan büyük ayrışmanın kökenlerini, sebeplerini adım adım anlatmaya ve açıklamaya çalışmak.

Kitapta Hasan Cemal, 1992 yılındaki ayrışmayı yaratan iki başat sebebi ön plana çıkarıyor; Cumhuriyet’in patronajında yaşanan kargaşa, çatışma ve belirsizlikler (Gazete sahipleri olan Nadi ve Uşaklıgil aile bireyler arasında yaşanan kişisel husumetler) ile gazete içinde gazeteyi bir ideoloji gazetesi olarak çerçevelemek isteyenlerle, Cumhuriyet’i evrensel gazete standartlarına taşımak isteyenler arasındaki çatışma. Elbette ikinci sebep Hasan Cemal’in bakış açısı ile tarif edilen cepheleşme tanımı. Aksi taraftan bakıldığında ikinci sebep, Cumhuriyet’i sermayenin gazetesi yapmak isteyenlerle onu emekçinin yanında emperyalizmin karşısında bir gazete yapmak isteyenler arasındaki çatışma olarak tanımlanacaktır.

Bu tip “savaş” anılarını tek yanlı dinlemek yanıltıcı olabilir elbette. Ancak kişisel gözlemlerinize de araya karıştırarak, söyleyenlerin doğruluğunu teyit edebilir ya da yanlışlayabilirsiniz. Bende kitabı, gerek o döneme ait kendi gözlemlerim gerekse de bugünden bakarak, tarafların alabilecekleri tavırları tahmin ederek takip ettim.

Hasan Cemal’e bazı noktalardan hak verirken, bazı noktalarda da yanıldığını düşünerek tamamladım kitabı. Öncelikle Hasan Cemal’in Cumhuriyet’te yaşanan iş savaş sürecinin tohumlarının atılmasına neden olduğunu iddia ettiği girişiminden bahsetmek gerekiyor.

Hasan Cemal’e göre, genel yayın yönetmenliğine başladığı dönemde, Cumhuriyet Gazetesi, özellikle 1980 öncesinden kalan bir gazete tarzı ile, objektif haberciliğin ve zengin bir haber sunuş tarzının ve fikir zenginliğinin yaşandığı bir yayın değildi. Daha çok bir parti broşürü ya da bir fikir hareketi dergisi kıvamında bir gazeteydi. Bu sebeple o dönem 75 bin ortalama ile satış yapan, doğru dürüst ilan alamayan ve ayakta durmaya yarayacak, hatta atılım yapmayı sağlayacak bir gelire sahip olmayan bir gazeteydi.

Hasan Cemal bu nedenlerle, genel yayın yönetmenliğinden itibaren Cumhuriyet Gazetesi’nde haberleri yönlendirme, toplumu manipüle etme amacından çıkarmak istiyor. Daha gerçekçi ve objektif, toplum yaşamının her noktasına sızan bir habercilik tarzını yaratmayı hedefliyor. Köşe yazılarında ise köşe yazısı sahiplerini yorumlarında özgür bırakmak ama sol bir çizgi içinde yorum çeşitliliğini arttırmayı arzuluyor. Oysa, bu süreç başta İlhan Selçuk, Ali Sirmen, Oktay Akbal ve Uğur Mumcu tarafından oldukça soğuk karşılanan bir girişim oluyor. Özellikle de yazar yelpazesinin genişletilmesi.

Gazete içinde, yazar yelpazesi çok fazla genişlemese dahi, mevcut yazar ve muhabir kadrosunda değişen Türkiye ile birlikte ciddi bir fikirsel gelişim süreci yaşanıyor ve Gazetesinin Hasan Cemal dışındaki politbürosu bu değişime direniyor. Bu nedenlerle gazetenin bünyesinden yaşanan birçok gerginlikten sonra, tahminlerin çok üzerinde yazar ve gazeteci zamanla ayrılmak durumunda kalıyor. Bunlar arasında Cengiz Çandar, Murat Belge, Hadi Uluengin, Mehmet Altan, Ufuk Güldemir, Enis Batur, Ömer Madra, Enis Berberoğlu, İsmet Berkan, Osman Ulugay, Yasemin Çongar, Yalçın Doğan, Meral Tamer gibi bugünün medyasının ağır topları da mevcut.

Hasan Cemal’in bu noktada İlhan Selçuk ismini fazlası ile ön plana çıkardığını kitapta kolaylıkla görebiliyorsunuz. Aralarındaki ilk gerginlik, “Nadir Nadi’nin Hasan Cemal’den “Cumhuriyet” imzalı ve “Olaylar ve Gerçekler” başlıklı yazıları kaleme almasını istemesi ile başlıyor. Hasan Cemal, İlhan Selçuk’un bu girişimi Cumhuriyet Gazetesi üzerindeki hegomanyasının kırılması olarak yorumladığını ifade ediyor. Bu gerginlik giderek politik süreçler ve tavır alışlarla yavaş yavaş büyüyor. Söz konusu politik konular ise, nerdeyse bugünde Türkiye’nin gündemi olan, laiklik, gericilik, AB, Kıbrıs, Kürt sorunu, demokrasi, özgürlükler vb konular.

Hasan Cemal kitabın birçok noktasında İlhan Selçuk’un tüm bu politik konularda totaliter bir bakış açısına sahip olduğunu, demokrasiyi bu konuların çözümünde bir çare olarak görmediğini, onunla yaptığı sohbetlerden alıntılar yaparak aktarıyor.

Kitabın değerlendirmesine bir yazı ile daha devam etmek istiyorum.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..