Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Mustafa Kemal Paşa Samsun'a gitmeden önce İstanbul’da neler yaşandı?

Mustafa Kemal Paşa Samsun'a gitmeden önce İstanbul’da neler yaşandı?
 

Osmanlı Devletimizin 1453'ten beri başkenti İstanbul'un işgal planı (Kasım 1918)


Giriş

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919 günü Sansuun'a çıkışının doksan dördüncü yıl dönümü her yıl olduğu gibi büyük bir coşku ile kutlandı.

Mustafa Kemal Atatürkbir konuşmasında o günü değerlendirirken,  '’Ben 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk Milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milletine güvenerek işe başladım’ diyor.

Bilindiği gibi 30 Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması gereğince İstanbul 13 Kasım 1918 günü tarihimize İtilaf (anlaşma) Devletleri olarak geçen Birleşik Krallık - Fransa - İtalya Krallığı İtalya Krallığı - Yunanistan Krallığı tarafından işgal edilir. Buna göre Osmanlı Devleti bütün askeri yönetimi, iletişim ve ulaşım yönlerinden kendi egemenlik alanlarında tutsak durumda bulunuyordu. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını korumak için Osmanlı devletince kurulmuş bulunan bütün düzenlemeler İtilaf Devletleri tarafından işgal edilir.  Ayrıca, ‘Osmanlı Hükümeti, merkezi devletlerle bütün ilişkilerini kesecek’ ve ‘Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.’

İşte 1915'teki Çanakkale Kara Savaşları'ndaki başarılarından dolayı Çanakkale Kahramanı olarak ünlenmiş olan ve Sultan Vahdettin’in şehzadeliği sırasında 1917 yılının Aralık ayındaki Almanya gezisi için dönemin Osmanlı Orduları Başkomutanı Enver Paşa tarafından Fahrî Yaver-i Hazreti Şehriyarî (Yüce Padişahın Fahri Yaveri) sıfatı ile onun yaverliğine atanır.

İşte bütün Osmanlı egemenliği Batılı işgal güçlerince denetim altına alındığından özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu’daki azınlıklar ile Müslüman Türkler arasında doğabilecek kargaşanın önlenebilmesi için güvenilir bir komutan olarak o zaman Mirliva (tümgeneral) rütbesinde olan Mustafa Kemal Paşa’nın gönderilmesi kararlaştırılır.

Bu amaçla Mustafa Kemal 30 Nisan 1919 günü 9. Ordu Müfettişi olarak yeni görevine atanır. Mustafa Kemal Paşa ile yanındaki arkadaşları gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra İstanbul’dan deniz yola ile yola çıkarak öncelikle Samsun’a gitmek zorunda idiler. Gerçekte, ‘Samsun işgal kuvvetleri için önemli noktalardan biriydi. Stratejik bakımdan büyük öneme sahipti ve Karadeniz’den Orta Anadolu’ya açılan en rahat ve güvenilir bir kapıydı. İngilizler 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askerî birlik çıkarmışlardı. Buna tepki olarak Türk Makinalı Tüfek birliğinden Hamdi adındaki bir teğmenin askerlerini alarak dağa çıkması dikkatleri bu bölgeye çeker.’ Olayların büyümemesi ve ülke çapında yaygınlık kazanmaması için, ‘Bunun üzerine Arthur Calthorpe'ın imzasıyla İtilaf Devletleri, Osmanlı hükûmetine bir nota vermiş ve bölgedeki karışıklıkların giderilmesini istemiş aksi halde Mondros Ateşkes Anlaşması'nın 7. maddesinin gerekçe gösterilerek bölgenin işgal edileceğini beyan etmiştir. Bu nedenle ‘bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesine’ (alıntıdır)karar verilir.  

Damat Ferit Paşa, Sadrazam olduktan sonra sorunun çözümü için yollar aramaya başlamış ve ilgililerce 30 Nisan 1919 günü 9. Ordu Müfettişliğine atanması uygun bulunan Mirliva Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları Samsun'a, görev bölgesindeki iç huzuru sağlamak, silah ve cephaneleri toplamak, vatandaşlara silah dağıtılmasını engellemek ve bunu yapan kuruluşları ortadan kaldırmak üzere gönderilir.

Mirliva Mustafa Kemal Paşa’ya verilen, ‘Müfettişlik görev ve yetkilerinin yer aldığı fermanın görevleri içeren maddeleri kısaca:

   1- Bölgede düzenin kurulması, yerleştirilmesi ve olayların sebebinin araştırılması.

   2- Bölgede varlığı söz edilen silah ve cephanelerin toplanarak Osmanlı depolarına yerleştirilerek korunması.

   3- Bölgede yer aldığı iddia edilen Türk direniş topluluklarının dağıtılması’ (alıntıdır) konularını içermektedir.

Kendimce erişebildiğim bazı belgelerin ışığında şimdi o eski günlere gidelim…

İstanbul 15 Kasım 1918

Önceki gün Adana'dan İstanbul'a gelen Mustafa Kemal, Padişah ile görüştü, Hükümet''e yer alması konusunda onu aydınlatmaya çalıştı. Padişah ise ona Hükümet'te yer vermek istemiyor. Padişah, ordunun kendisine bağlı kalıp kalmayacağı konusunda Mustafa Kemal'in ağzını yokladı. Mustafa Kemal, İstanbul'da kalacağı 6 aylık süre içinde Padişah'la birkaç görüşme daha yapacaktır. Sovyet devrimini ezmek için İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden meydana gelen bir filo, İstanbul'dan Karadeniz'e açıldı. Müttefikler, Rusya'da Çarlığı geri getirmek isteyen Denikin, Kolçak, Yudeniç kuvvetlerine yardım ediyor.

İstanbul 16 Kasım 1918

Fransızların 4.000 kişilik bir kuvveti Bakırköy'e kadar gelip yerleşti. Fransızlar, Üsküdar Vapur İskelesi'nden Saray Kapısı'na kadar bütün rıhtımın antrepo ve binalarının iki gün içinde kendilerine teslim edilmesini istediler. Dışişleri Bakanı Reşit Paşa Amiral Calthorpe'a bu işgallerin Ateşkes Anlaşması'nda olmadığını söyledi. 9. Ordu birlikleri Azerbaycan'ı Bakü kentini terk etti.

İstanbul 17 Kasım 1918

Mustafa KEMAL(Minber Gazetesi):

Ben en iyi siyasetin, her türlü anlamıyla en çok kuvvetli olmakta bulunduğunu kabul ederim. En çok kuvvetli olmak sözünden amacım, yalnız silahlı kuvveti olduğunu zannetmeyiniz. Aksine, asker olmamam rağmen bu bence, kuvvet bileşkesini oluşturan kuvvetlerin sonuncusudur. Benim belirtmek istediğim moral, bilim, ahlak ve teknoloji bakımlarından kuvvetli olmaktır. Bu saydığım niteliklerden yoksun olan bir milletin bütün fertlerinin en son silahlarla donatıldığını farz etsek ile kuvvetli olduğunu kabul etmek doğru olmaz.

Ateşkes anlaşması çiğneniyor. Hükümet ise seyirci kalıyor. 150 yıldır, milli çıkarlardan  çok, dışa şirin görünme hastalığı var.

Mustafa KEMAL (Meclis-i Mebusan'ın kapatılacağı söylentileri ile ilgili olarak Vakit gazetesi'ne):

Herhalde millet ve memleketimizin pek ziyade muhtaç olduğu barışı gerçekleştirecek hükümetin bugünkü Meclis-i Mebusan'ımıza dayanması bir zorunluluk olmaktadır.

Galip K. SÖYLEMEZOĞLU (Eski Moskova BE. Başımıza Gelenler 1918-1922):

Antlaşmadan sonra itilaf devletleri İstanbul'da, görünürde kendi askeri ve politik çıkarlarına karşı bir şey yazılmaması, gerçekte ise Beyoğlu'nda Türkçe'den başka dillerde çıkan gazeteleri istedikleri gibi aleyhimizde yazılar yazmakta serbest bıraktılar. Öte yandan, Türkçe gazeteleri sansür altına almak amacıyla, pek çok büro açmışlardı. Buna karşılık, İtilaf sansür heyeti arasında, işleri güçleri müzevirlikten ibaret ahlaksız vatan haini bir takım Rum ve Ermeni gençleri vardı.

Karadan ve denizden seyahat edecek Türkler mutlaka İtilaf kontrol heyetinden vize alır, hele Avrupa'ya yolculuk etmek büyük bahşişler (rüşvet) sayesinde mümkün olurdu.

Cevat Abbas GÜRER (Mustafa Kemal Paşa’nın Başyaveri): 

Aynı günde Mustafa Kemal ömründe bir defa olsun ayak basmadığı Meclisi Mebusan’ın kapısından içeri giriyordu. Orada bulunan bütün dikkatli dinleyicilere şu sözleri söylüyordu:

Mustafa KEMAL:

Arkadaşlar; siz memleketin seçkin insanlarısınız; fakat dünyada olan olaylarla ilginiz ne derecededir, bunu bilmem. Ben cepheden gelmiş bir kumandanım. İşittiğime göre, Padişah kabineyi değiştirip; yerine Tevfik Paşanın başkanlığında yeni bir kabine getirmek istiyormuş. Bu doğru değildir. Böyle bir değişiklik, yalnız genel savaşın askeri yenilgisi ile kalmaz. Fazla olarak galip devletlerin emirlerine körü kürüne boyun eğişimiz de gösterir ki, bu devletin kökünden silinmesine razı olmak demek olur.

Sizden isteğim; buna uymayınız. Kabine değişikliği ya sizin oy vermenizle ya da oylarınızın çalınması ile mümkün olabilir. Bu konudaki cesaretinizle ulusun gücünü ortaya koymuş olursunuz. Size bir şey yapamazlar; Zatı şahane de hemen size katılır..

Cevat Abbas GÜRER:

Mustafa Kemal'in sözleri; salonu çınlatan alkışlarla ve "Evet, böyle yapacağız!" sesleri ile karşılandı.

Oturum açıldı. Görüşmeler başlamadan Tevfik Paşa cebinden çıkardığı bir kağıdı Dahiliye Nazırına uzattı. Bu kişi kürsüye çıkarak kağıdı okudu. Bu kağıt Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın kapatıldığına ilişkin padişah emri idi.

Yarım saat önce Mustafa Kemal'e heyecanlar ve alkışlarla söz vermiş olan mebuslar; tek bir söz bile söylemeden salondan çıktılar! Gidiyorlardı. Nereye?!. Bunu o günleri izleyen zaman ve olaylar göstermiştir.

Artık Mustafa Kemal için bir kabine sorunu ve bu kabinede etkili olmak düşüncesi kalmamıştı.

Şişli'deki evine çekilerek bir gün gerçekleşecek olan derin görüşlerinin planlarının düşüncesiyle uğraşıyordu.

İstanbul 1918 Kasım sonu

Mustafa KEMAL (Gazeteci Aka Gündüz'e ) :

"Bütün milletin bilmesi gerekir ki, memleketin uğradığı bu kaza ancak ana yurdun ortasında çalışmakla tamir edilir. Bir Mondros Mütarekesi, bu şekilde bir işgal ve bu şekilde iç politika gürültüleri mevcut oldukça İstanbul'da hiç bir şey yapılamaz. Milletin ruhu zindedir; cevheri bozulmamıştır. Onu gene kendi içinden harekete geçirmek lazımdır. Bunu böyle yapacağım! "( A.G. 15.5.1933)

Mustafa KEMAL:

Eski arkadaşım Fethi Bey'le günlerce dertleştim. Benim evimde ya da onun apartmanında konuşuyor ve birbirimize aynı şeyi soruyorduk: Ne yapılabilir? Görüştüklerim arasında eski İttihatçılardan, işgal kuvvetleri ile beraber çalışanlardan bir çok kimseler vardı. Her biri ile büsbütün başka türlü konuşuyordum. Bunlar dışında pek samimi ve gizli bir temasımda İsmet Bey ile olmuştur. Arkadaşlarımın içlerinden bir kısmında saf bir vatanperverlik duygusunun coşkunluğundan başka ne fikir ne de tedbir yeteneği vardı. Bir kısmının hâlâ hasis politikacılık çıkarlarından başka düşündükleri yoktu. Kendi kendime şu kararı verdim: Uygun bir zaman ve fırsatta İstanbul'dan kaybolmak, basit bir tertiple Anadolu içine girmek, bir süre isimsiz çalıştıktan sonra, bütün Türk milletine felaketi haber vermek!

İçimde çok dikkatle gizlediğim bu sırrı vakti gelmedikçe kimseye söylemedim. Sırdaşlarımdan birini size haber vereyim: Bir gün İsmet Bey'i davet ettim.   Şişlideki evimde beni yalnız bulan İsmet Bey gene ne var dedi. Soruyu sorarken gözlerinin içi, yüksek zekâsı ve güven veren derin neşesi ile gülüyordu.

Mustafa KEMAL: Ne haber, dedim.

İsmet İNÖNÜ: Tahmin edeceğin gibi    

Mustafa KEMAL: Şuradan bana bir Türkiye Haritası bulup masaya açar mısın? Üzerinde konuşacağım. ( İsmet Bey haritayı bulup açtı. Fazla olarak cebinde taşıdığı pergeli de çıkardı. Latife ettim.)

Henüz pergellik bir şey yok.   Biraz pergelsiz görüşelim.

İsmet İNÖNÜ: Ne yapacaksın diye sordu.

Mustafa KEMAL: Hiçbir sıfat ve yetki olmaksızın Anadolu'ya geçmek ve orada milleti uyandırarak kurtulmak çarelerini aramak için en uygun yer ve beni o yere götürecek en kolay yol hangisi olabilir? Yüzüme baktı, tekrar neşeli ve ümitli güldü. 

İsmet İNÖNÜ: Karar verdin mi?

Mustafa KEMAL: Şimdilik bundan söz etmeyelim. Bana memleketi, milleti ve orduyu anlayıp bilen, durumu yakından gören tehlikeden kuşkusu olmayan bir arkadaş gibi cevap ver!

İsmet Bey masanın kenarındaki sandalyeye ilişti ve derin derin düşünmeye başladı. O sırada ben salonun içinde dolaşıyordum. Bana sesleninceye kadar gezindim. Birdenbire ayağa kalktı, gülerek.

İsmet İNÖNÜ:  Yollar çok, mıntıkalar çok!

Paris 18 Ocak 1919

Paris Barış Konferansı, Versay Sarayı'nda çalışmalarına başladı... Konferans İtilaf Devletleri'nin savaş sonrası dünyaya verecekleri yeni düzeni ve Avrupa'nın geleceğini kararlaştıracak. 500 kadar gazeteci, Konferansı izlemek için Paris'te toplanmış bulunuyor. Konferansı en çok meşgul eden konular Osmanlı Devleti'nin ve Almanya'nın alacağı yeni biçim olacaktır.

Antep 23 Ocak 1919

Halkın 15 Ocak'ta işgali protesto etmesi üzerine, İngilizler Antep'te hükümet konağını bastılar. İngilizler, Ermenilere zulüm yapmakla suçladıkları kişileri tutuklayarak Mısır'a götürüyor.

İstanbul 30 Ocak 1919

İstanbul'da İttihatçıların evleri abluka altına alınarak tutuklanmalarına başlandı. Hüseyin Cahit, Hüseyin Canbolat, Kara Kemal, Hüseyin Kadri, Tevfik Rüştü, Hamallar Kâhyası Ferit, Ziya Gökalp, Mithat Şükrü başta olmak üzere 27 İttihatçı Bekirağa Bölüğü'ne kapatıldı. Tutuklamalar, İngiliz Yüksek Komiseri'ne göre: "Çok iyi bir başlangıç".

İstanbul 02 Şubat 1919

Sir Adam BLOCK (İngiliz Maliye Uzmanı):

Aman Allah'ım! Burada ne kadar karışık işler var!

İstanbul 07 Şubat 1919

Tevfik BIYIKLIOĞLU:

Trakya Paşaeli Derneği temsilcileri, Mustafa Kemal'i ziyaret ederek; "Başımıza geçer misiniz" derler, bunun üzerine M. Kemal: "Böyle parça parça çalışacağımıza bütün memleket mukadderatını idare edecek, el ele çalışacak bir teşekkül meydana getirip beraber çalışsak nasıl olur?" karşılığını verir.

İstanbul 15 Şubat 1919

Mustafa KEMAL(Şişli'deki evinde Albay Refet Bele'ye):

Eğer atına binip Anadolu içlerine girmek istiyorsan, ben bir gün senin bu arzunu yerine getiririm.

Mustafa KEMAL (H. Nazırlığının 24.02.1919 tarihli yazısına cevabı, 03 Mart 1919):

Herhalde ordu komutanlığından istifa etmedim, adı geçen komutanlıktan uzaklaştırılmadım ya da emekli edilmedim. Yaver Paşa Hazretlerinin bana emsal göstermek istediği kişilerin hiçbiri emsalim değildir. Kanun ve kazanılmış hakım göz önüne alınarak gereken işlemin yapılmasın arz ederim.

Bu dramatik belgesel çalışmanın gelecek konusu:

Mustafa Kemal Paşa, ‘Muvaffak olacağız’

 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..