Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '09

 
Kategori
Dostluk
 

Mustafa Mumcu ustaya saygı.

Mustafa Mumcu ustaya saygı.
 

Mustafa abi ile ilgili düşüncelerimi harmanlayıp yeniden derledim bu defa. Ve onu anlatan cümleleri cımbızladım özellikle.Onun gizli, saklı, yapmacık hiç bir yönü yoktu aslında. Ancak yine de arap sabunu ile bebek şampuanı karışımı kıvamındaydı yorumları! Yani köpükleri göz yakardı birazcık!

Yazılarını övmenize ise çok kızardı! Cevap hakkı doğuracak eleştirilerde bulunmalıydınız mutlaka! Yoksa sizi ya kaynar suda haşlar, yada buzluğa kapatırdı!

Atardı fırçasını, ama gönül almayı bilirdi sonradan.

Hele birde imla kurallarına uymazsanız vay halinize!. Çünkü, profesyonel gazeteciydi nede olsa.

Lafı cuk oturtmak onda, esprinin kralı onda. İki kelime bir yorum yazın, yarım sayfalık bir cevap alırdınız.

Sizi bir noktadan alır taaaa nerelere götürürdü.

Hem bozuk cümlelerle karşılaşmaya görsün, mutlaka tamir ederdi. Öyle ya, saçlarını değirmende ağartmamıştı, kariyerine ulaşmak ise asla hiç birimizin harcı değildi.

Geçmişte ünlü şahsiyetlerle olan ilişkilerinin mütevaziliğinden hiç bir şey kaybettirmemiş olması da ayrı bir özellikti.

Sokağın nabzını en iyi o tutardı.

O bizlerden daha iyi bilirdi martıların dilini.

Lodosun çarpma şiddetini.

Güneşin şamarını.

Kordondaki falcıların tuzaklarını.

Hem o korkmazdı Balçova'daki telefrikten.

Ben gibi kazık yemezdi Güzelbahçedeki balıkçı restoranlarında.

Kısacası, İzmir de yaşıyor olmakla şansı hissederdi kendisini ve bu hakkını sonuna kadar kullanırdı.

Ve her fırsatta ballandırarak anlatırdı, İzmirlilere olan sevgisini, karşılıksız olmadığını biliyordu çünkü.

Karşılıksız kalmadı da zaten.

Bir çok arkadaşımız onu son yolculuğunda yanlız bırakmadılar, göz yaşları sel oldu aktı desem abartmış olmam..

Çünkü hiçbirimizin asla kabullenemeyeceği yapayanlız ve sağlıksız bir yaşam sürdürmek hiçte kolay olmasa gerek..

Benim Mustafa abiye saygı duyma nedenlerim ise asla anlatıklarımla sınırlı değildir. Dahasını sayfalarını yeni baştan tarayacak öğreneceğim....

Blognot; Her zamanki lezzetine alıştığımız yüzlerce yorumundan bir kaç alıntı yaptım, sizlerle paylaşmak istiyorum!

"Çünkü onu yeniden aramızda hissetmek geldi içimden"

.........................................
Mustafa abi, madem hiç çekinmememi açıkladınız, bende sizi eleştirerek başlıyorum satırlarıma:-)
1.)Acitasyon değil, ajitasyon. 2.) Hakeret değil hakaret. (çin malı klavye mazeretinin arkasına saklanmayın lütfen:-) Yaaaa işte böyle, sayenizde yazım kurallarını öğrendim ve bakınız siz eleştirebiliyorum:-) Ayrıca sizin gibi bir MB duayenini eleştirmekten onur duydum:-)))

Sevgili ARİF:
"Ajitasyon" kelimesini düzelttiğin için teşekkür ederim. Acılı lahmacundan aklımda "Acitasyon" kalmış, pek kullanmadığım bir kelime. "Hakaret" yerine, bilinçli olarak "Hakeret" yazdığımı düşündüğün için de İzmir'e gelirsen bu Çin Malı klavyeyi kafana vurmayı düşünüyorum.:)
.................

Sevgili Arif,
"Arif tarif istemez" sözünü, galiba boşa söylemişler. Sen ne biçim Arif'sin ya, senin gibi sevimli ve değer verdiğim arkadaşlar var ya, bin kere uyarsak yine fayda etmez. Sizler çizdiğiniz çizginin dışına çıkmazsınız. Ümit CULDUZ Bey'e ve bana verdiğin cevapları bir kere daha oku lütfen! Yine noktalama işaretlerinden sonra boşluk yok, yine iki nokta. Allah seni bildiği gibi yapsın güzel arkadaşım.:) Benim gücüm yetmez. Saygı ve sevgiler.
...............

Sevgili Arif!
"Allah seni bildiği gibi yapsın!" derken seni Allah'a havale ettim. Güzel değil mi? "Şeytanından bul!" deseydim, şeytana havale edecektim. Seni sevdiğim, sana değer verdiğim için kıyamam. Kuşbaşı yapacağım. Ben artık bu sitede yazım hataları konusunda kimseyi eleştirmeyeceğim. Edebiyatçı CANSIN EROL Hanım bile, kişisel mesaj atarak yaptığım uyarıyı olgunlukla karşılayarak, kaale aldı ve üstelik TEŞEKKÜR MESAJI gönderdi. Ama kendisini yazar zanneden beceriksiz kişiler, düzelme gayreti içine girmiyorlar, hadlerini bilmiyorlar ve "Sana ne? Editör müsün? Herkes kendisini bir şey zannediyor vs" gibi taşlar atıyorlar. Benim kafam acıdı artık. Herkes sayfasını tepe tepe kullansın. Ortaya atılan hakaret ve saygısızlık dolu, haddini aşan taşlardan isabet almak istemiyorum. Hani aile ortamıydı burası? Aile içinde samimi bir şekilde düşünceler tartışılır mı, yoksa "Ağam, paşam, sen bu yazıyı ne gadek güzel yazmışsan ben buna şaşam" mı denir? Yalakalık diz boyu olursa, iyi mi? Selam ve sevgiler.
.................

Sevgili kardeşim Arif böcüsü!:))
Tam bir mizah yazarı olma yolunda ilerliyorsun ama iki ileri bir duruş... Hiç durma, hızlan! Hızlanman için de TDK web sitesine gir ve hemen her hafta bir iki kere yazım kurallarını incele! Ben bu yaşımda yapıyorum bunu. Bir lisanı kusursuz konuşup yazmak zordur tabii. Lisan da canlılar gibi kendini yeniler durur. Mesela inceltme ve uzatma işareti olarak kullanılan "^" kalkmamasına rağmen birçoğumuz bunu bilmez. Adem ÇALIŞKAN bana "Abi sen matbaanın istediği fiyatı bildir, senin karını ben halledeceğim" diye yazdı messengerde. "Abicim ne karısı ya, ben boşanalı yıllar oldu. Hem evli olsam, benim karımı sen niye halledeceksin?" diye sordum, gülüştük. "Abi senin kârını ben halledeceğim" deseydi anlam değişirdi. Yer, millet ve kişi adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde sadece özel adlar büyük harfle başlar: Antep fıstığı, Brüksel lahanası gibi. Yani doğrusu "Bursa yeşili"dir. Beni kafaya alman hoşuma gidiyor. Hiçbir şeyi de unutmuyorsun.:)) Selam ve sevgiler.
............

Arif'ciğim kusura bakma!
İsmini kasıtlı olarak yanlış yazmadım. Özür dilerim. Senin araba var, ben araba alıncaya kadar bekleme! Ver şapkayı, ben senin şoförün olayım. Kibariye'nin annesi gibi "Şofööööör, şofööööör..." diye bağırtayım seni. Hem senin dağ evinde tabiatla baş başa kalırım biraz. Benim araba almam bu gidişle zor. Allah bana "YÜRÜ YA KULUM!" dedi bir kere. O günden beri yürüyorum. Saygı ve sevgilerimle

Sevgili kardeşim Arif,
Bir de nasıl iz bırakacağımızı açıklasaydın iyi olurdu. Türk insanı genelde eleştirilmeyi sevmiyor. Ne kadar dikkat edersek edelim, karşımızdakini eleştirirken kırıcı olabiliriz. Çünkü o, kendi düşüncesinin en iyi düşünce olduğuna inanmaktadır. Gelmişiz 65 yaşımıza, hayatı girdisiyle çıktısıyla en maceralı şekilde yaşamışız. Belli bir eğitim ve kültür seviyesine ulaşmışız. Gitmeden, şu yalancı dünyaya "ELVEDA!" demeden birikimlerimizi, tecrübelerimizi paylaşalım, diyoruz. Olmuyor. Kaç kişi takıyor? Kurabiye tarifleri kadar değeri yok yazılarımın. Adam "en seksi meslekler" diye gazete haberini aynen kopyalıyor. Onun yazısı göklerde, benimkiler yerlerde. "Şiirler de yayınlansın" dendi, kendi şiirlerini yayına sokan az. Hep onun bunun şiirlerini yayına alıyorlar. Bu ülke insanı her şeyi yaşayarak öğrenmek istiyor. Genelde yaşamışların deneyimlerini tırslamıyor. İz bırakmadan gideceğim ben de. Hakkını helal et canım kardeşim.

Beni çevremde herkes tanıyor Arif,
Tavukçunun önünden geçerken, "Abi 10 YTL borcunu ne zaman ödeyeceksin?" diye soruyor "Balık kavağa çıktığı zaman" diyorum, gülüyor. Bakkal selam veriyor, daha "Abi..." der demez, "15 YTL borcumu öbür tarafta ödeyeceğim, kusura bakma!" diyorum. Anlamıyor. Taşınıyorum zannedip adres soruyor. "Cehennemin dibi, bol ateş sokak, Yandım Allah Apt." diyorum. Uçan kuş soruyor, cik cik diyerek:"Abi bize de borcun var, ödemeyi ne zaman yapacaksın, bu aralar biraz sıkışığız..." der gibi cik ciklemeye devam ediyor. Kafa sallıyorum, "Allah kerim ben böyle yaşamayı dikerim..." der gibi.


 
Toplam blog
: 1021
: 1607
Kayıt tarihi
: 19.10.07
 
 

Çok eski olmayan bir tarihte tıpkı sizler gibi Melek'lere gülümsermişim uykulu hallerimde!  ..