Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Mutlu olmak üzere deneme (denemesi)

Mutlu olmak üzere deneme (denemesi)
 

Gözbebeğinin içinde gizlidir o en içten gülümsemen... Esirgeme seni en çok sevenlerden:)


Çok mutluyum... Çünkü mutlu olmayı öğrendim en küçük anlardan ve en küçük şeylerden... Olumsuzluğum ise gerçeklerden yana... Gördüğüm bildiğim tahmin ettiğim... Çünkü gençken henüz genç yaşadım ve çok yaşadım, yaşlandım belki ama çocuklaşarak yaş aldım, gördüm maskelenmiş yüzleri... Elma kabukları soyarken o her şeyi bilenler, ben yüz der(i)si yüzen Kızılderili'den başka bir şey değildim. Yine de biliyorum ki bilmediklerimle bir gökdelen daha inşa edebilirim.

Bir de şunu öğrendim hayattan... "Mutluyum" demekten; "seni seviyorum" demekten; "özledim" demekten korkarak yaşıyorduk ve belki de hiç söyleyemeden ölüp gidenlerimiz vardı aramızda... Hangi tarafta olmak istediğimize ise karar vermek bizim elimizde...

Hüzünbaz bir milletiz... Hüzün gözbebeklerimizin içine işlemiş. Azıcık mutlu olsak suç gibi! Azıcık gülsek suç gibi sırıtıyor. Hayır! Biz üzülmeli, ağlamalı, karamsarlaşmalıyız...

Çok mutluyum çook! Çünkü mutluyum. İlla bir nedeni yok... Ya da var nedenleri ama nedensiz...

Büyüdüm çünkü... Kadın oldum insan oldum. Iskaladığım anların peşine düştüm.
Hayatta en önemli şeyin asıl olarak ben olduğunu... Hayatımda anlamlı olan herkes içinse kendilerinin önemli olduğunu öğrendim... Babam için annem annem için babam mesela... Herkes kendi için, kendi hayatı için yaşıyordu ve kayıp giden yıldızların peşine kimse düşmüyordu, zira onlar bir yolunu bulur ve kendini kurtarırdı...

Kendim için yaşadığımı ve bu dünyada ne kadar yalnız olduğumu öğrendim...
Sahte dostlukları iteledim zamanla kalanlarsa... Zararsız çıkarlı dostluklardı hep, amenna dedim... Yorgundum, daha da yoruldum belki ama umudum hep yeşil her mevsim...

Ben gözyaşlarımla emekledim, kahkahalarımla ayağa dikeldim, ve şimdi dikensiz yollarda yürümeyi hak ediyorum, hak ediyorum diyorum çünkü hak edecek kadar iyiydim, hatta ölecek kadar...

Bu saatten sonra neyi tecrübe edeceğim, sevdiklerimi yitirmenin acısından başka, Allah hepsine uzun ömür versin? Ya aynı şeyleri yaşayacağım ya da aynı şeyleri o aynı kişilerin hep yaşadıkları... Ama çokça yeni şey öğreneceğim konusunda kararsızım çünkü diğerlerinin aynılıklarından kendimi sakındığım için yaşadım yaşadıklarımı... O sıradan ve rutin ve alışılmış insanlar topluluğunun içinden sıyırabilmek için, senelerce direndim, sabrettim... Kafesin kapısını açıp uçtuğumda ve ciğerlerime derin bir nefes çektiğimde "ben" ile tanıştım gerçek ben... Ve onu kaybetmek için değil tüm bedelini ödediklerim...

Bir şair nasıl yaşarsa öyle yaşayabilmek derdindeyim… Çokça çocuk… Çokça kadın… Çokça erkek… Çokça deli dolu bir yürek ve hiç şikâyetim yok!

Hayata bir kere daha gelemeyeceğimin bilincindeyim... Beni sevenlerin aslında kendilerinden ötesini görmediklerini de... Hayat yalnız bırakıyor insanı...

Düğün törenlerine konvoylarla katılıyor insanlar karnaval havası, boşanmalarda kendin ve gölgenden ötesi yok yas havası hani nerede o seni çok seven dostların daha halay çekecektik pasta kesecektik:)

İnsanlar bu yüzden sırf bu yalnızlığı yaşamaktan korktukları için bağıl kalıyorlar işkence hayatlara ve sırf bu yüzden iyi kötü fark etmez ne kadar çok kişi tanırsak kardır diyorlar... Cenazelerinin ardından yürüyen adım sayısının hesabını daha yaşarken yapıyorlar, sanki kınasak ne olacak? Ölüyken dahi hiç dost edinememiş olmanın hesabında olabiliyor mu ki insan? Şimdi düşündüm mümkün:)

Başkalarının yaşamını yaşamak mı yoksa kendi yaşamını mı?

Ya tekrar ödersen aynı bedeli? Ya yine aynı suskunluklar? Ya yine aynı kaoslar, itaatler manasız ve bir türlü biz olamamak yabancılardan uzaklaşıp? Ya yine... Gün kararır, gece aydınlanırsa? Ya yazmaya vakit kalmazsa ona buna koşturmaktan?

Ya bir deli akıllanırsa?

İşte bu toplum için en büyük kayıp! Mutluyum, özledim, seni seviyorum diyemeyen bir insan kazanmak çabası toplumun verdiği ve ben daha ne kadar kaçabilirim ki!

Bilmediğim ne çok şey var kaçmak dâhil:) “Kadın gibi sevmeyi biliyorum bir, iki tutkuyla sevişmeyi, üç mutlu olmayı, dört mutlu etmeyi, beş özlemeyi, altı özletmeyi, yedi sevmeyi, sekiz sevmeyi, dokuz adımı birde on gerisi hikâye!”

Gerisi yazılmış bildik hikâyeler, ölümü en az akla getirebilmek üzere! Oysa zaman akıp gitmekte ve yakalayabilen "mutlu" olsun hem de çook mutlu olsun ben gibi, benim kadar... Eşek değilim mutluluğu da sizden sakınacak değilim ya... Açın avuçlarınızı şimdi... Bir sana bir ona bir sana bir ona...

Hepimiz mutlu muyuz? "Evvveeeeeeeeeettttttttttttt!"

Olay bitmiştir, umutla...

27.08.2008

 
Toplam blog
: 23
: 1956
Kayıt tarihi
: 10.06.06
 
 

1976 Nazilli doğumludur. İlk şiir kitabı "Farkındasız İntihar" 2009 yılında Kadın Yayınevi'nden y..